PKK ne yapmaya çalışıyor?

Hilal Kaplan

Hüseyin Aygün, klasik CHP çizgisine oldukça uzak bir milletvekili. Dersim'de, BDP destekli milletvekili adayı olan Ferhat Tunç'un meclise girememesinin de en büyük sebeplerinden birisi. Zira Aygün, aynı Tunç gibi hem sol bir çizgiden geliyor hem de Alevi ve Kürt kimliğini bir arada taşıyor.

CHP Dersim Katliamı tartışılırken yine ve ısrarla 'sınıfta kalmışken', Aygün çıkıp Dersim Katliamı'nda Mustafa Kemâl'in büyük rol oynadığını söylemişti.

CHP daha yeni yeni Kürtçe seçmeli derse destek beyan edebilirken, Aygün bunun önemli ama yetersiz bir adım olduğunu belirtip, anadilde eğitim hakkının tanınması gerekliliğine dikkat çekerek safını belli etmişti.

Bunlara ek olarak Salih Mirzabeyoğlu'nu kaldığı hapishanede ziyaret edip, 28 Şubat yargılamalarının tekrar ele alınması meselesini meclis gündemine taşıyan ilk isim olma ünvanına da sahip olmuştu.

En son yaptığı cemevleri çıkışı da PKK tabanındaki Alevi yurttaşların en azından bir kısmının gönlünü kazanmış olmalı.

Ve seçim kampanyası boyunca siyasi bir rakipten çok PKK ile mücadele verdiklerini dile getiren bir vekil olduğunu da kayda geçirelim.

Bu yazıyı yazdığım sırada serbest bırakılacağı haberleri gelen ve sağ salim ailesine kavuşmasını umduğum Aygün'ün mezkûr siyasî tavırlarının PKK'ya neden tehdit oluşturduğunu görmek zor değil. Çünkü Aygün, PKK'ya angaje olmadan da Alevi-Kürt kimliğini taşıyabilmenin imkânını sunuyor ve bu yüzden de teveccüh görüyor. Dersim Belediye Başkanlığını kazanmış olan BDP'nin genel seçimlerde vekil çıkaramamasına sebep oluyor ve performansını da hiç düşürmeden devam ettiriyor.

Yirmi yıl önce olsaydı, belki devletin derin güçleri Aygün'ü 'alıkoyma' yoluna gidebilirdi. Ancak yirmi yıl öncenin bakışıyla bölgeye ve dünyaya bakan PKK, Aygün'ü kaçırdı. PKK'nın olayla ilgili yaptığı açıklamada Aygün için şöyle denmiş:

"Devletin özel savaş politikalarının bir yürütücüsü olduğu yönlü halkımızdan gelen yoğun şikayetler göz önünde bulundurularak (...) Hüseyin Aygün'ün bu kirli politikaların hizmetine girmemesi gerekliliğini hatırlatmak amacıyla göz altına alınmıştır.'

Aygün hakkında halktan gelen bir şikâyet olmadığı; olsa olsa bunun 'örgütün adamı' olmaması yönünde bir şikâyet olduğu açıktır. PKK'nın bölge için öngördüğü tahammül sınırı 'bizden misin-onlardan mısın' anlayışından öte değil. Bölgede silah zoruyla alan hakimiyeti kurmaya çalışırken, aynı zamanda zihnen de göz dağı vererek halkı buna hazırlama gayreti güdülüyor. PKK'nın Ak Partili ilçe başkanını öldürdüğü bir vasatta Ahmet Türk, Ak Partili Kürtleri 'hain' olarak nitelemişti. Bu demecin yanına BDP'nin Aygün'ün kaçırılmasını 'alıkoyma' olarak tarif ettiği açıklaması koyulursa, BDP'nin de aynı hazırlığa zımnen destek verdiği görülebilir.

Geçtiğimiz sene 'PKK, Mayıs'ta biter' diyenlerin gazına gelip devletin denediği gibi önümüzdeki süreçte de PKK 'bilek bükmeye' çalışacak. Türkiye'nin özellikle milliyetçi damarı güçlü kentlerinde devlet görevlilerine ve hatta sivillere yönelik saldırılar gerçekleşebilir. Bu arada Suriye'deki süreçle beraber PKK'nın 'Türkiyeli' kimliğinin de silikleştiği görünüyor. Bu yüzden süren savaşı, zemin kazanmak amacıyla bir iç savaşa dönüştürmeye çalışmaları şaşırtıcı olmayacaktır.

Bizi zor günler bekliyor. Türk-Kürt ve Alevi-Sünni çatışması çıkarmaya yönelik provokasyonlara gelmemek azami önem arz ediyor. Yeni Şafak