PKK, Erdoğan’a Uymasaydı…

KENAN ALPAY

 

Boşuna sosyal bilimler okumuşuz. Hiç gerek yokmuş sosyal-siyasal olayların analizini yapmaya çalışırken birden fazla sebebi olabileceğine dair kafa patlatmaya. Bütün felaketleri bir Yahudi komplosuna, kaotik toplumsal olayları Sabetayistlere bağlayanlara gülmek eskidendi.

Herkes rahat olsun. Bütün kötülükleri izah edecek ilaç gibi yeni bir felaket sebebi bulundu. Her şerri, bütün tehdit ve riskleri içinde barındıran siyasal kırılma ve fenomenin açık kimliği tam olarak tespit edildi. Bu tespit için seferber olan uluslararası şöhrete sahip birçok bilim adamı ve analiste şükran borçluyuz. Evet, bütün bir toplumu kronikleşmiş toplumsal ve siyasal meseleleri gün gibi aydınlığa kavuşturdukları için hepimiz onlara şükran borçluyuz.

‘Büyük Kırılma’ 7 Haziran’dı Demek!

Entelektüel düzeyde siyasal kültüre yön veren liberal-sol cephenin önemli isimlerinden Murat Belge’nin son dönemde ısrarla üzerine eğildiği siyasal lider psikolojisine dikkat etmekte fayda var. Çünkü Belge son yazısında aynen şöyle bir cümle kuruyor: “Erdoğan titiz bir bahçıvanın çiçeklerine bakması gibi kinlerine, intikamlarına özen gösteren bir kişi.” (2 Ağustos, Taraf). Titiz bir bahçıvanın çiçeklerinin üzerine önem ve özenle titremesi gibi Erdoğan da sahibi olduğunu zannettiği ülke ve toplumun üzerine kin ve intikamla titriyor benzeri bir kıyası kurabilen kişinin sosyal bilimci olmaktan çok daha başka sıfatları haiz olması gerekiyor sanırım.

İçinde bulunduğumuz durum sebebiyle meseleye kafa yoranlar doğal olarak “Çözüm süreci neden tehdit altında? Ne oldu da çatışmasızlık hâli sona erdi? Askerî operasyonlar tekrar neden başladı? Kürt sorunu nereye evrilecek?” gibi sorulara cevap arıyor. Biz istediğimiz kadar meseleyi etraflıca tartışalım duralım. Murat Belge ve temsil ettiği çizgi yaşanan gerilim ve çatışmaların sebebini ve doğal olarak çözümünü de bulmuş durumda. Belge’ye göre büyük kırılma 7 Haziran seçim sonuçlarıyla birlikte ortaya çıktı. Özetle durum şu: Erdoğan seçim sonucunu beğenmedi şimdi beğeneceği bir seçim sonucu almak için ülkeyi ateşe veriyor. Vallahi aynen böyle söylüyor, alın size Belge’nin cümlesini aynen aktarayım: “Erdoğan, 7 Haziran seçiminin beğenmediği sonuçlarını kendi istediği şekle sokmak için seçimi yenilemeye aklını takmış durumda.”.

Sorunların odak noktasına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın psikolojisini yerleştirmekte ısrar eden Murat Belge ne yazık ki tek başına değil. Kendisi gibi Marksist kökenli tüm ak saçlı liberaller Erdoğan merkezli sorun tasvirinde ortak karar almışlar âdeta. PKK’nın ideolojik ve örgütsel açıdan nasıl bir strateji yürüttüğüne, HDP’nin ne oranda PKK vesayetine bağımlı olduğuna hemen hiç değinmeksizin meseleyi “7 Haziran’ın rövanşı” şeklinde anlamak, anlamlandırmak peşindeler. Hatta öyle ki Erdoğan’ın erken seçim uğruna “PKK’yı kriminalize etme, HDP’yi marjinalleştirme” siyaseti icra ettiğini vurgulayan Cengiz Çandar’a göre bütün amaç “koalisyon ihtimalini berheva etmek”ten ibaret.

Aslında PKK’nın kimi zaman İran-Suriye kimi zaman AB-ABD hattında alçalıp yükselen tutarsız ve ahlakdışı gerilla mücadelesini masumlaştırarak Çözüm Süreci’nin işleyişini tartışmaya açmak kadar büyük bir psikolojik savaş yürütülemez. Oysa siyasal analiz ve tartışmaları incelediğimizde Başbakan Davutoğlu ve AK Parti’nin iradesini Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında sıfırlanmış saymayı marifet bilerek, bütün sıkıntıların sebebini Tayyip Erdoğan’ın ihtirasına bağlayarak hareket edenlerin öncelikli hedefi böyle bir şey.

Kandil’in Yanık Türküsü

Gerçekleri alt üst etmek üzere zihinlere kazılmak istenen imaj özetle şöyle: “Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu çizgisi siyaset sahnesinden silinebilseydi PKK silah bırakır HDP de normal bir siyasî çizgiye çekilirdi. Öteden beri Kürtlere topyekûn savaş açan, Kürtlerin bütün haklarını inkâr edip askerî metotlarla imha operasyonlarına girişen siyasetin kaynağı 13 yıllık AK Parti iktidarıdır. AK Parti’nin varlığı Kürt sorununu çözümsüzlüğe sürükleyen en önemli amildir. AB ve ABD’nin yanı sıra İran ve Beşşar Esed bile Kürtlerin, büyük Kürdistan’ın dostudur, destekçisidir. Ama en büyük Kürt düşmanı Erdoğan-Davutoğlu siyasetidir.”.

Profesyonel düzeyde ve çok ciddi diplomatik-siyasî destekle imajdan gerçek üretme gayretleri artarak devam ediyor. Ancak PKK’nın ekranlara yansıyan-yansımayan eylemleri ve bu eylemler karşısında HDP bileşenlerinin sergilediği politik duruş başarılmak istenen işleri oldukça zora sokuyor. Çünkü PKK, hiçbir dostunun tavsiyesine kulak vermiyor ve kör şiddeti tırmandırarak Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin iktidar amacına hizmet ediyor!? HDP de kendi üzerinden gerilimi tırmandırmak isteyenlere hizmette kusur etmiyor ve sırtını PKK/PYD/YPG’ye yaslayarak Kandil’le arasına mesafe koymuyor!?

“Bu, Türkiye toplumunun değil saray cuntasının savaşıdır.” türküsü de "Sarayın savaşına karşı topyekûn barış..." şarkısı da işte tam da bu sebeple alıcı bulamıyor: Silahlı mücadeleye tapan PKK ve varlığını PKK’ya armağan etmiş HDP.