Akşam Gazetesi yazarı Kurtuluş Tayiz Kandil'den yükselen tehdit mesajlarının stratejik mi taktik mi olduğunu irdeliyor. Barış sürecinin gidişatında Gezi ve Suriye'de ortaya çıkan dengelerin belirleyiciliğine dair önemli bir değerlendirme.
***
Kurtuluş Tayiz
Cemil Bayık aslında ne söyledi?
KCK Eşgenel Başkanı Cemil Bayık’ın “gerillayı durduruyoruz” açıklaması tartışma yarattı. Çözüm karşıtı medya ve internet sitelerine “bomba” gibi düşen bu haber, BDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaştarafından tekzip edilse de kafalar hâlâ karışık. Kandil çekilmeyi durdurdu mu? PKK çözüm sürecini bitirdi mi? Kamuoyu şimdi bu iki sorunun yanıtını merak ediyor.
Cemil Bayık’ın çıkışı kuşkusuz önemli. Şahsen Bayık’ın bu sözleri “sehven” söylediğini de düşünmüyorum. Cemil Bayık, birkaç kezdir aynı sertlikte “tekrar silahlara sarılabiliriz” mesajı gönderiyor. Peki Bayık’ın bu sert mesajlarının amacı ne? KCK’nın tepesindeki en yetkili isim olarak Cemil Bayık, çekilmeyi durdurup çözüm sürecini bitirmek mi istiyor?
Cemil Bayık’ın son açıklamalarında göze çarpan üslup değişikliğinin kişisel olduğunu sanmıyorum. Bu değişikliğin, İmralı’daki son görüşmeyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum. İmralı’da yapılan son görüşmede hatırlarsanız Öcalan, “stratejik konum” talebinde bulundu. Bu görüşmenin ardından BDP Eşgenel Başkanı Demirtaş, Kandil’e gitti ve KCK yöneticileriyle durum değerlendirmesinde bulundu. PKK ve BDP cephesinde göze çarpan üslup değişikliği bu zirveden sonra başladı.
Cemil Bayık’ın “çekilmeyi durduruyoruz” açıklamasını yaptığı toplantının özelliği, bize, Kürt tarafındaki üslup değişikliğinin nedenini açıklayabilir. Bayık, “Öcalan’a özgürlük” için toplanan imzaların teslim töreninde bu mesajları verdi. Bayık, tehdidin dozunu kaçırdı ama çözüm sürecinde bundan böyle Kürt tarafının Öcalan’ın özgürlüğünü öncelikli talepler arasında değerlendirdiğini de ilan etti.
Cemil Bayık’ın bu çıkışı, Öcalan’ın “stratejik konum” talebine paralel görünüyor.
Bundan böyle “stratejik konum” talebini, çözüm sürecinin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi asılı tutacakları anlaşılıyor.
Kürt tarafının bu yaklaşımı, çözüm süreciyle ilgili köklü olmasa da bir tutum değişikliği anlamına geliyor.
Çözüm sürecinin başından itibaren arka planda olan bu konuyu, Suriye’deki son gelişmeler ve Gezi sürecinin ardından öncelikler arasına aldılar.
Fakat Kürt tarafının bu tutum değişikliğinin çözüm sürecini bitirecek nitelikte olduğunu düşünmüyorum. Kendilerine göre “taktik” hamleler geliştiriyorlar. Bu hamleleri, çözüm sürecini tıkayacak bir noktaya getirmelerini beklemiyorum. Hükümet üzerinde baskıyı tırmandırıp İmralı için “stratejik konum” elde etmeyi hedefliyorlar. Bu taleplerinde “ciddi” olduklarını göstermek veya gözdağı vermek için çözüm sürecine “bir süreliğine ara vermeyi” bile göze alabilirler. Bunun fikir jimnastiğini yaptıklarını da tahmin ediyorum. Fakat İmralı’nın işlerin bu noktaya gelmesine izin verebileceğini hiç sanmıyorum. Zira çözüm süreci tarihî bir süreç ve Öcalan için de son şans. Bu yüzden mantıklı hareket edecektir. Onun tarzı daha çok örgüt aracılığıyla biraz gerilimi tırmandırmak, tansiyonu yükseltmek ve koparabileceği kadar taviz koparmaktır; ancak Öcalan, bu gerilimlerin patlamaya dönüşmemesi için devreye girmesini hep bildi. Ayrıca Öcalan, AK Parti Hükümeti’ni ve Başbakan Erdoğan’ı Kandil’den daha iyi tanıyor ve anlıyor. İktidarın çözüm sürecindeki kararlılığını biliyor, Erdoğan’ın bu tür tehditlere kulak asmayacağının da farkında. Bu nedenle kişisel pozisyonunu, sürecin başarıyla sonuçlanmasına göre ayarlayacaktır.
Çözüm sürecini kimin veya hangi tarafın bitireceği de sıkça tartışılıyor. Süreci başlatanlar elbette. Öcalan, çözüm sürecinin akıbetini Cemil Bayık’ın inisiyatifine terk etmeyecek kadar akıllı biri. Ancak Öcalan savaşın değil, barışın aktörü. Çözüm sürecinin bittiğini belki Ankara’dan, belki de Öcalan’dan duyarız ama savaşın başladığını duyacağımız isim muhakkak Cemil Bayık’tır. O yüzden Cemil Bayık’ı takip etmekte fayda var.
Akşam