Peygamber sevdalısı bir alim: Ali Ulvi Kurucu

Nuriye Çakmak Çelik, Ali Ulvi Kurucu'nun hayat hikayesine odaklanıyor.

Nuriye Çakmak Çelik / Yeni Şafak

Peygamber aşığı bir alim: Ali Ulvi Kurucu

Ali Ulvi Kurucu, 3 Mart 1922 tarihinde babası Hacı Veyiszade İbrahim Efendi’nin imamlık yaptığı Konya’nın Sakyatan köyünde doğdu. Ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Henüz yirmi yaşındaki annesi Sare Hanım, kardeşinin doğumu sırasında vefat ettiği için 4 yaşında öksüz kaldı. Bu vefat sonrası babasının teyzesi ile evlenmesi üzerine teyzesi Aliye Hanım tarafından büyütüldü.

1928 yılında ailesiyle yaşadığı köyden ayrılarak ilkokul eğitimi için Konya’ya, dayısının yanında gitti. Halasından Osmanlıca okuma yazmayı öğrendiğinden ilkokula ikinci sınıftan başladı. Ancak Köprübaşı İlkokulundaki eğitimi kısa sürdü, okul binası çok eski olduğundan eğitime devam edemedi ve bu kez de dedesinin yakınındaki Cevizaltı Mahmud Şevket Paşa Mektebi’ne geçti. Aynı yıl harf inkılabının yapılması, okullardaki din derslerinin kaldırılması torunun İslami bir eğitim almasını arzu eden dedesini endişelendirdi. Küçük yaşında ayrıldığı ailesinin hasretiyle zor günler geçiren Ali Ulvi, tüm bu sebeplerle köye döndü. Babasından ve son devrin büyük alimlerinden amcası Hacı Veyiszade Mustafa Efendi’den hafızlık ve Arapça sarf ve nahiv dersleri almaya başladı. Hıfzını dokuz yaşında tamamladı. Bu sürede Hafız Ali Efendi’den kıraat ve musiki derslerini de aldı. 13-14 yaşlarına geldiğinde Kapı Camii’nde hafız olarak mukabele okumaya ve cemaate hatimle teravih kıldırmaya başlamıştı. Bu sırada ilk ve orta okulu da dışarıdan imtihanlara girerek verdi. İsminin yanında eklediği ‘Ulvi’ mahlasını da bu yıllarda kullanmaya başlamıştı.

Harf inkılabı, Şapka Kanunu ve Türkçe ezan baskıları nedeniyle babası İbrahim Efendi’nin sık sık polis baskınına maruz kalması, imam olarak çocuklara Kur’an öğretmesi nedeniyle hakkında davalar açılması aileyi göçe zorladı. 3 oğlunun İslami bir eğitim almasını isteyen baba İbrahim Efendi Medine’ye hicret etmeye karar verdi ve büyük yolculuk 1939 yılında başladı. Eşyalarını yüklenerek Konya’dan yola çıkan aile, Şam üzerinden Medine’ye gitmek üzere Adana’ya geldi ancak buradan istedikleri vizeler alınamadı. Vize işlemleri için İstanbul’a gelmek zorunda kalmaları yorucuydu ancak okuduğu şiirlerden dolayı İstanbul’a büyük hayranlık besleyen Ali Ulvi Kurucu için büyük bir sevinç vesilesi olmuştu. Vize işlemlerini halleden ve gelmişken Fatih Sultan Mehmet Hazretlerinin kabrini ziyaret etmek isteyen baba oğul, kabrin kapısının zincirle kapatılmış olduğunu görünce büyük üzüntü yaşamış, Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmüş halini görünce üzüntüleri katlanmıştı. Ali Ulvi Kurucu, şiirlerinde bu üzüntülü güne sık sık atıf yapacaktı.

1939 yılının eylül ayında Cidde’ye varan, asfalt yol bulunmadığı için kumların içinde posta kamyonu ile yapılan zor bir yolculuktan sonra Mekke’ye ulaşan aile, yıllar sonra kutsal topraklara adım atan nadir Türklerdendi. Çünkü o yıllarda Türkiye’den hac ve umre ziyareti yapılması yasaktı. Ailesiyle birlikte haccını tamamlayan Ali Ulvi Kurucu, eğitimine devam etmek üzere El Ezher’de okumak için Kahire’ye geçti. Ezher’deki öğrenciliği sırasında Osmanlı Devleti’nin son Şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendi, Alim Zahid Kevseri, Mehmet Akif’in Kur’an mealini emanet ettiği Müderris Mehmet İhsan Efendi, Filistin Müftüsü Şerif Hüseyin ve Hasan El Benna gibi önemli isimlerden istifade etme fırsatı buldu.

El Ezher’in kısm-ı âmm bölümünde 5 yıllık eğitimini tamamlayan ve ehliyye şehadeti için girdiği sınavı kazanarak vaizlik ve muallimlik hakkını elde eden Ali Ulvi Kurucu, babasının vefat haberi üzerine eğitimini ilerletemeden 1945 yılında Medine’ye dönmeye karar verdi. Medine’ye yerleştiği ilk günleri kendi cümleleri ile şöyle anlatıyordu: “O günlerde henüz petrol ya yoktu varsa da pek az çıkmıştı. Henüz bir faydası görülmemişti. Suudi Arabistan’da hayat pek çok güçlükler içinde temin ediliyordu. Hacılara Medine hatırası olarak satmak üzere evde mendil yapmaya başladım. Harem-i Şerif’e yakın küçücük bir dükkan tuttum. Orada 1946’dan 1952’ye kadar hacılara mendil sattım.”

Bu sürede evlenen ve ilk çocuğu dünyaya gelen Ali Ulvi Kurucu, mendil satarak geçimini sağlamaya devam edemeyeceği için Evkaf Dairesi’nde İnşaat ve Sicillât Emini olarak çalışmaya başladı. Ardından II. Mahmud’un inşa ettirdiği Mahmudiye kütüphanesinde hafız-ı kütup olarak görev yaptı. Son görev yeri ise Mescid-i Nebevi yakınındaki Şeyhülislâm Arif Hikmet Beyin yazma kitaplarıyla oluşturulan kütüphane oldu. 1985 yılında buradan emekliye ayrıldı. Kütüphanelerde görev yaptığı süre içinde Arapça, Farsça ve Türkçe kaleme alınmış binlerce eseri tasnif ederek büyük bir hizmete vesile oldu.

... Türkiye’de yayın yapan birçok dergiye düzenli olarak şiir ve yazılarını gönderen Kurucu’nun daha çok kişi tarafından tanınmasını sağlayan ise Bediüzzaman Said Nursi için hazırlanan Tarihçe-i Hayat kitabına yazdığı önsöz oldu.

Safahat’ın tamamını ezberine alan ve “Bu kadar okuduğum şairler içinde en çok tesiri altında kaldığım şair Akif olmuştur” diyerek Mehmet Akif Ersoy’a olan hayranlığı dile getiren Ali Ulvi Kurucu, dini ve milli duyguları işlediği ve Akif’in üslubuyla tamamını aruzla kaleme aldığı şiirlerini Gümüş Tül isimli kitapta topladı.

Emekliliğinden sonraki süreçte yılın büyük kısmını ülkesinde geçirdi. Türkiye’nin tamamını dolaşarak camilerde, üniversitelerde, sivil toplum kuruluşlarının organizasyonlarında konferanslar ve sohbetler verdi, televizyon ve radyo yayınlarına katılarak İslami bir bilinç inşası için çabaladı.

Peygamber Efendimiz’e (sav) olan muhabbeti ile tanınan ve yıllar boyunca Mescid-i Nebevi’ye gelen Türk hacılara mihmandarlık eden Ali Ulvi Kurucu, 3 Şubat 2002 tarihinde Medine’de vefat etti. Ömrünün 50 yılını komşuluğunda geçirdiği, “Ruhum Sana Aşık” şiirinde “Bir ben değil, sana âlem kurbandır Efendim” diye seslendiği Peygamber Efendimiz’in (sav) yanı başındaki Cennetü’l-baki kabristanına defnedildi.

Biyografiler Haberleri

Muslih bildiklerimizden Şeyho Duman ve mirası
"Afiye Sıddıki'ye yönelik Amerikan zulmü sürüyor"
İşgal rejimi Gazze kuzeyinde 20 günde 770 kişiyi katletti
Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu Başkanı Mehmet Doğan vefat etti
İşgalci İsrail’in kabusu Yahya Sinvar kimdir?