Abdullah Erkan / Haksöz Haber
Programda, Jülide Ateşin “Doğu Perinçek yerli ve milli mi?” sorusu üzerine Perinçek, “Bu tartışılmaz bir şey. Çin ile dost olmadan yerli ve milli olamazsınız.” Cevabını vererek iktidarın hararetle sürdürdüğü yerli ve milli kavramına bir yeni bir soluk getirdi.
Maocu olmadığını belirten Perinçek, Doğu Türkistan’daki toplama kamplarının Köy Enstitüleriyle aynı amacı taşıdığını, Çin’in Uygurlu Müslümanlara baskı yapmadığı yalanını bir kez daha yineledi.
27 Mayıs darbesiyle ilgili sorulan soruya ilişkin Perinçek, “27 Mayıs 1960 bir darbe değil, büyük bir halk hareketiydi. Asker gördüğümüz her yerde darbe aramak yanlış. 1960'ın getirdiği sonuçlar da önemli. Parlamenter sistemi oturttu. 12 Mart ve 12 Eylül aynı cephede değil. 1960 hareketi özgürlüğü getirdi. Onlar özgürlüğü kaldırdı. 28 Şubat FETÖ'ye ve Tansu Çiller'e karşı yapıldı, Erbakan'a karşı değil. Bugün de FETÖ hapislere atılıyor. Demek ki 28 Şubat devam ediyor.” ifadelerini kullandı.
Jülide Ateş’in “Gizli servisler için çalıştınız mı?” sorusu karşısında hayli sinirlenen Perinçek, “Bu soruyu ancak bana gizli servisin elemanları bana sorar, başka da kimse soramazsınız. Vereceğim cevap budur. Hangi cesaretle Türkiye’nin en karakterli, kişilikli, ahlaklı insanına böyle sorular sorabiliyorsunuz.” cevabını verdi. Hızını alamayan Perinçek kendisine sadece soru soran sunucuya karşı üslubu bozarak “Bunları yayımlamazsanız namuslu değilsiniz.” diyerek tepki göstermesi de tartışmalara neden oldu.
Doğu Türkistan’da Çin zulmünü destekleyen, katil Esed rejimine methiyeler dizen, Rus emperyalizminin gönüllü savunuculuğunu yapan ve darbecileri destekleyen Perinçek’in kendini Türkiye’nin en karakterli ve ahlaklı kişisi olan etmesi çok komik doğrusu!
Perinçek’in Çin’e olan aşkını her fırsatta ilan etmesi ve 27 Mayıs darbesi güzellemeleri herkesçe bilinen bir gerçek. Ancak, hükümete yakın kalemlerin, yetkililerin Perinçek’in Uygur Türkleri hakkında sürekli yalan iddialar ortaya atmasına ve darbe güzellemelerine bir yanıt vermemesi ise tam bir garabet olarak karşımızda durmakta.