Uçkur davası bir genel başkanı koltuğundan etti.
CHP Kızılordu gibi. Bir gün önce sert adımlarla yeri inleten Kızılordu, bir gün sonra buharlaşmış, küllerinden faşist katiller sürüsü çıktı; Bosna’yı yaktı ve yıktı bir anda.
Dün Baykal’ı ayakta alkışlayanlar nerede? Ne milletvekilleri, ne de il başkanları kaldı meydanda..
Benim hâlâ anlama güçlüğü çektiğim bir husus var.. CHP gibi bir parti nasıl böyle bir anda, namus davasından yola çıkarak genel başkanının üstünü çizdi?
Yine anlamadığım bir başka konu: Baykal’ın eşi de konuşmuyor, Baytok’un eşi de.. Baytok’un eşi, aile itibarından çok, ticari itibarı ile ilgili.. Kızının zaten adı bile geçmiyor bu işlerde.. Boşanma, özür dileme gibi bir durum da yok. Hal böyle iken, Baytok, gidiyor Kılıçdaroğlu’nun listesinden aday oluyor.. Bunun anlamı, Baykal’la Baytok’un ilişkisinin bittiğini gösteriyor.
İlk gün Sarıgül’ün adı atılmıştı ortaya.. Demek ki, o değilmiş.. Ya da Kılıçdaroğlu ister misiniz yarın gidip Sarıgül ile el sıkışsın.. Kimine göre CHP satıldı. Bu bir CIA Operasyonu. Hatta Sav’ı CIA Ajanı olmakla suçlayanlar var.. Her kafadan bir ses çıkıyor. Kimine göre bu bir Koç-Doğan yapımıdır.. Bu şekilde CHP parlatılacak. CHP daha Demokratik bir dil kullanacak.. Demokrasinin bayraktarlığı AK Parti’den alınmaya çalışılacak..
Eğer öyle ise en azından bazı milletvekillerinin Anayasa reformu ile ilgili başvurudan imzasını geri çekmesi gerek. Yoksa bu iddia pek de inandırıcı olmayacaktır..
Bir de CHP’nin hâlâ Ergenekonun avukatlığını sürdürüp sürdürmeyeceğini görmek gerekiyor. Derin ilişkileri sürerken demokrasi sözleri ucuz bir aldatmacadan başka bir anlam taşımaz.. Yolsuzluk konusunda CHP’lilerin bundan sonra, bugünkinden daha fazla yapacağı, söyleyeceği fazla bir şey olduğunu sanmıyorum. Daha fazla söz dudaklarını uçuklatır. CHP’lilere, birileri çıkar, “başkalarının gözünde çöp ararken, kendi gözündeki merteği çıkart” der..
Onun için Kılıçdaroğlu’nun başa geçmesi ile CHP’nin şaha kalkacağı iddiaları bana pek de inandırıcı gelmiyor. Aksine teşkilat, taban, grub içinde bölünmeler yaşanacak.. Partide bir iç savaş kaçınılmaz gibi gözüküyor. Bu aday belirlemeye de yansıyacak..
Bu arada yerel yönetimlerde ciddi sıkıntılar yaşanabilir..
Bu CIA, İngiliz, Koç-Doğan ilişkisi iddiası CHP’yi tüketmeye yetebilir.. Hem dürüstlükten söz edecek, hem Koç-Doğan’ın hamisi olacak.. Adama bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye sorarlar..
Kılıçdaroğlu’nun “boğazından haram lokma geçmediği” iddiası, çok su götürür.. Babası ile ilgili anlatılanlar, bu iddianın çok da doğru olmadığını gösteriyor..
Baytok da Kılıçdaroğlu’nun yanında yer aldığına göre, birileri bu kaset işinin suçunu Kılıçdaroğlu’na yıkmaya çalışırsa şaşmamak gerek.. Tabii, bu süreçte Baykal’ın ne yapacağını da görmek gerek..
Böyle bir plan varsa, bu işin bununla sınırlı kalmaması gerek. Bundan sonrası adımları da görünce gelecek için daha sağlıklı şeyler söylemem mümkün olabilir..
Bu operasyon CHP’yi kurtarma operasyonu mu, yoksa AK Parti’yi köşeye sıkıştırma operasyonu mu? Eğer bu dış güçlerin bir planı ise, herhalde bir tek CHP ile yetinecek değiller. O zaman ikinci adımın ne olacağı sorusunun cevabını bulmak gerekiyor..
İkinci adım MHP ile mi ilgili olacak ya da DP ile mi? Ya da her ikisi birden mi ele alınacak..
Baykal’ın yokluğu, bakalım AK Parti’yi nasıl etkileyecek! CHP’nin siyasi üslubunda bir değişiklik olacak mı? Media, CHP’deki yeni dönem hakkında nasıl bir tepki verecek? Bunun kamuya yansıması nasıl olacak.. CHP’nin adayları ön seçimle belirleyeceği, onun için çok sayıda aydın, sanatçıyı aday listesine ekleyeceği konuşuluyor.. Böylece “seçimlerde bir sıçrama yapması için ne lazımsa yapılacak” deniyor.. Tümü ile içi boş bir senaryo değil ama, bana göre bu işler geri de tepebilir. En iyi senaryoya göre bile, ben beklenen başarıyı, kazanımı elde etmekten uzak bir proje olduğunu düşünüyorum “Pembe Panter” projesinin.
Öte yandan düşünüyorum da, bundan daha iyi bir alternatif üretmek mümkün mü idi? Aslında CHP “çözümsüzlük” hastalığına yakalanmış bir parti. İç huzursuzlukları bir türlü bitmeyen, ancak başkaları ile kavga ederek kendi içindeki kavgayı dikkatlerden kaçıran ve kontrol edebilen bir parti.. Kronik bir huzursuzluk sözkonusu parti içinde.. Kendi içinde bile sürekli çatışan bir parti. Genetik muhalefet. Muhalefetten başka bir şey bilmiyor..
Şimdi Kılıçdaroğlu’nun ilk önce şu “Ergenekonun avukatlığı” konusuna açıklık getirmesi gerek. Özellikle Yargıtay daire başkanlarının konuşma kayıtlarından sonra bu konu hayati bir önem kazandı ve tabii bu konudaki en somut cevap, CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne gitmesini yeniden gözden geçirip geçirmeyeceği ile ilgili..
Hani şunu görmemiz gerek. CHP’de “eski hamam, eski tas” sadece Tellak mı değişti, yoksa sahici bir değişim mi sözkonusu.. Yoksa “gelen ağam, giden paşam” ise bunun kime ne faydası olacak ki..
Kılıçdaroğlu iktidara yürümekten söz ediyor.. Kendileri aslında dedelik makamında bulunuyor. Yani ehli beytten olabilir. Kan bağı itibarı ile tabii ki.. O zaman Arap olması gerek, baba tarafından. Kamer Genç’le aynı aşiretten. Annesinin adı Yemuş. Kuşkusuz insan doğduğu ana babayı kendisi seçmiyor. Bundan dolayı bir insan yüceltilemez ya da aşağılanamaz. Sonuçta herkes kendi söz ve eyleminden sorumludur.. Bu da Kılıçdaroğlu’nun kan bağı açısından tartışılıyor ama, o sonuçta, Türkiye’yi yönetme iddiasındaki, CHP Genel Başkanlığına aday bir isim. 68 kuşağının radikal devrimcileri arasında olması da renkli kişiliğine ayrı bir derinlik katıyor.. Eğer CHP gerçekten MHP ile koalisyon olacaksa, iki lider anne tarafından akraba bile çıkabilir. O zaman işin içine Yılmaz’ı da katıp, ANASOL-M’yi çağrıştıran CUMDEM-A’yı kurabilirler..
Size bir şey söyleyeyim mi, “Gideceği yeri bilmeyen bir kaptana hiçbir rüzgar fayda sağlamaz.” CHP istikametini kaybetti. Kimse yenileceğini bildiği bir ata oynamaz. “Müflis tüccar”a borç vermez. Kılıçdaroğlu’nun siyasi, entelektüel, ideolojik bir derinliği yok. Medianın parlatması sonucu oluşan bir popülizme sahip..
Tamam anlaşıldı, madem Koç ve Doğan destekliyor, kamuoyu şirketlerine de şimdiden sipariş vermiş olmalılar, CHP’nin oyunu birkaç puan artırmak üzere.. Bu işe, buna inanmaktan başka çaresi olmayanlardan başka kimse inanmaz.. AB, ABD bu ham senaryoya prim vermez vermesine de, İsrail kendini bu senaryoya mecbur hissedebilir.
Ha! Bu arada zaten kimilerine göre Kılıçdaroğlu’nu Sav Genel Başkan yapıyor. Kılıçdaroğlu partinin başında bir gölge adam olarak, ya da genel başkanlık koltuğunda bir vitrin dekoru olarak oturacak. Geride ise, Önder Sav olacak. Yani 1. Adam, 2. Adamın gölgesi olacak. Davul Kılıçdaroğlu’nun sırtına yüklenecek, ama tokmak Sav’ın elinde olacak. Peki Sav’ın arkasında kim var? Doğan mı? Doğan’ın arkasında kim var! “1 Numara zor durumda” da. Bu operasyon, derin 1 Numarayı kurtarma operasyonu olmasın sakın.. 1 Numara, Ergenekonu bıraktı bigbossu kurtarma çabasında. Doğan Media’ya bakın, ne demek istediğimi anlarsınız.. Sahi, Lionsların son “üstün hizmet ödülü!” hangi gazeteciye gitti.. Yedekleri de yardıma çağırıyorlar anlaşılan.. Hadi “aslanlar” hep beraber! Kılıçdaroğlu, 1 Numarayı kurtarma adına, bataklığa atılan bir taş olmasın sakın, birilerinin üstüne basıp geçeceği! Bu işte “bir numara” var..
Ne güzel bir demokrasi ama. CHP’ye de yakışır hani!
Şimdi, Kılıçdaroğlu’nun şu anahtar kelimeler üzerinden düşünüp, politikasını belirlemesi gerek: Demokrasi, Resmi Tarih, Resmi ideoloji, İslâm, İrtica, Laiklik, Kürt sorunu, özgürlük, Hukuk devleti, İnsan hakları, Ergenekon, Cumhuriyetin temel ilkeleri, AB.. Selâm ve dua ile.
VAKİT