Pelikan tayfası önüne gelene çamur atma, FETÖcülük etiketi yapıştırma tavrının çıkmaza doğru gittiğini görünce çark sinyalleri verip, suçu basiretsiz savcılara atma tavrına girmesini değerlendiren Akif Beki, tüm bu olan bitenden savcıların ders çıkartması gerektiğini söylemiş!
Akif Beki’nin konuyla ilgili bugünkü Karar’da (10 Kasım 2017) yayınlanan “Mahkemede Doğru Söyleyip Gazetede Şaşanlar” başlıklı yazısı şöyle:
‘Sözcü davası çöktü’ dedikleri, aslında muhalifle teröristi bir tutan kafanın iflasıdır.
Elde başka delil olmayınca iddianamesini gazete kupürlerine dayandıran savcı, iddia sahiplerini mahkemede tanıklığa davet etmişti. Yani onlara, yenilmez yutulmaz ithamlarını ispat için bir fırsat tanımıştı.
Kendilerine tahsis edilen köşe ve ekranlardan pervasızca esip savuranlar, iş ciddiye binince çark etmesin mi!...
Sorumsuzca suçlarken aslan kesilenler, sıra iddialarını ispat sorumluluğunu üstlenmeye gelince tornistana kuvvet, pişkince kıvırmasın mı!...
Tanıkların dinlendiği Sözcü duruşması bir şeyi kanıtladıysa o da, önlerine geleni ‘hain’ diye hedef gösterenlerin sefaletidir. Yaftacıların rezilliği ve zavallılığı bir kez daha tescillendi.
“Sözcü FETÖ’yle işbirliği yaptı, üye olmadan örgütün amaçlarına hizmet etti, reklamlarını almak suretiyle FETÖ’nün yayın organı oldu, istediği manşetleri atarak FETÖ ağzıyla konuştu, Pensilvanya’yla kol kola girdi, iktidarı yıpratma kampanyasına alet olup ihanete yardım ve yataklık yaptı, seçilmiş hükümeti eleştirerek terörü sevindirdi” filan gibi argümanları dolaşıma sokan bendim sanki...
Öyle bir anaryaya aldılar, öyle keskin geri vitese taktılar ki; bu suçlamaları piyasaya süren ben miydim yoksa diye kendinizden utanırsınız.
SIVIŞAN SIVIŞANA
“Sözcü FETÖ’yle işbirliği yaptı denemez, komik bunlar, Allah’tan korkun” diyerek kendi kendini tekzip eden mi ararsınız...
“İçinde ikna edici somut bir kanıt göremedim, bu iddianame gerçek FETÖ davalarını sulandırır, örgüte yarar, yargıya ve FETÖ’yle mücadelenin inandırıcılığına daha fazla zarar vermeden bitirilmeli” diyerek kendi kendini çürüten mi...
Sözcü’ye FETÖ’cülük suçlamasını deli saçması gören mi...
“Muhalif çizgidedir ama FETÖ propagandası yaptığını söyleyemem” diyerek başına taş düşmüş gibi, oracıkta şıpın işi hakperest kesilip kenara çekilen mi...
“Elimde Sözcü’yü FETÖ’yle ilişkilendirecek bilgi ve belge yok” itirafıyla dün dediklerini bugün inkar eden, bol keseden salladığını resmen ikrar eden iftiracı mı ararsınız...
Bilmeseniz, yargılanan Sözcü değil de FETÖ’cülük suçlamasını kullanan istismarcılar zannedersiniz.
Karşıtlığı karalama, eleştiriyi kriminalize etme, itirazı düşmanlaştırma ve muhalifliği terörist gibi gösterme yöntemiyle hukuken hesaplaşılıyor diye bile düşünebilirsiniz.
Halbuki, bunu yapan kara propagandacılara hesap sorulduğu yok.
Değil kamuoyunu kasıtlı çarpıtmalarla aldatmak, gerçeği yalanlarla manipüle etmek ve itibarsızlaştırma kampanyalarıyla sağa sola saldırmaktan hesaba çekilmeleri, yargıyı yanıltıp fuzuli yere oyalamaları bile yanlarına kar kalıyor.
Ne oldu kurulan irtibatlara, iltisaklara, suç ortaklıklarına; ilk duruşmada duman oldu hepsi, sahipsiz kaldılar.
Davanın arkasında duracak sanılanlar, bir de hiç sıkılmadan kalkıp, Sözcü muhabirinin tahliyesine en çok sevinmiş gibi yapmıyorlar mı!..
“Gökmen Ulu gazetecilik refleksiyle haber yapmıştı, baştan tutuklanmamalıydı zaten, bu dava saçma” demiyorlar mı!..
Üstelik faturayı da dönüp iddianameye kesmiyorlar mı! “Bizim burada ne işimiz var; böyle zayıf, temelsiz, ipe sapa gelmez iddianamelerle dava açılmamalı” diye üste çıkmıyorlar mı!...
Umarım, bu tiplerin yaygaralarına güvenip iddianame yazılmayacağını, anlaması gerekenler de artık anlamıştır.