Ölçüyü hiçbir biçimde elden bırakmamak gerekiyor. Söylem düzeyinde olsun, duygu ve eylem düzeyinde olsun ölçülü olmayan her fert ve toplum gibi devletler de benzer gerilim ve açmazlara duçar oluyorlar. “Bu konjonktür bunu gerektirdi, şimdilik en doğrusu budur” türü bir mantık siyaset ve toplumu orta ve uzun vadeli düşünemez, diğer seçenekleri hiçbir surette devreye alamaz bir körlüğe ve kötürümlüğe mahkum kılıyor. Zaruretlerin her türlü ruhsatı meşru kıldığı üstelik bu ruhsatın ilelebed geçerli olduğu gibi derin bir sapma hali yaygın ve bulaşıcı bir hastalık gibi yukarıdan aşağıya bütün toplumsal katmanları kuşatmış durumda. Adalet, azimet, sebat, sabır, istikamet, gayret, tevekkül ve dayanışma gibi bireysel ve toplumsal kurtuluşu işaretleyen temel ilkeler kimi kifayetsiz muhterisler tarafından iktisadi ve siyasi konjonktür hazretlerinin keyfine kolayca kurban ediliyor maalesef.