Patron istedi, çalışanlar toplandı!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Geçtiğimiz hafta, yaptıkları duyuruyu yazmış, eleştirmiştim. Duyurusu yapılan toplantı, dün yapıldı. Gazeteci meslek kuruluşları, geçtiğimiz gün haber verdiğimiz üzere toplanıp, Başbakan ile Aydın Doğan tartışmasıyla ilgili görüş alışverişinde bulunmuşlar. Adları “basın meslek kuruluşu” diye tanımlanıyor ama, biz ona daha belirleyici olması açısından, “Aydın Doğan çalışanları” diyebiliriz.

AA’nın geçtiği haber metninde “Basın Enstitüsü Derneği Başkanı Ferai Tınç, Basın Konseyi Genel Sekreteri Özer Yelçe, Basın Senatosu Başkanı Necmi Tanyolaç,” diye isimler sıralandığını görünce, “yeter yeter” dedim kendi kendime. “Bunların hepsi Aydın Doğan çalışanı.. Bunlardan objektif bir açıklama nasıl bekleyebiliriz ki?” diye de devam ettim.
Gerçekten de; Ferai hanım halen Hürriyet’te yazar değil mi? Özer bey Hürriyet ve Milliyet’te uzun yıllar çalışanlardan. Necmi bey de hakeza öyle değil mi?..
Eeee. Bunların şimdi milletin karşısına çıkıp, “Gazeteci meslek kuruluşları olarak, Başbakan ile Aydın Doğan arasındaki konuşmalar hakkındaki görüşlerimiz” diye açıklama yapmaları, ne kadar inandırıcı olabilir?
Bunların olsa olsa, Aydın Doğan avukatları olarak, patronlarının görüşlerini tekrarlayıcı konumunda olmaları gerekmez mi?
Nasıl bu kadar emin ifadeler kullanabiliyorum?
Yakinen tanıyorum da onun için..
Alın, AA’nın geçtiği haberden bir bölüm aktarıp, nasıl yalan söylediklerini hatırlatayım..
AA haberi şöyle: “Meslek kuruluşlarına yaptıkları çağrının çok kısa sürede sonuçlandığını kaydeden Orhan Erinç, Ankara Gazeteciler Cemiyeti ile Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun daha önce belirlenen toplantısı nedeniyle bu toplantıya katılamadığını söyledi.”
At yalanı, varsa inananı.
Ne toplantısı imiş bu?
Hikayeden toplantı.
Buradakinden daha önemli toplantı mı olur?
Siz gerçeği söylesenize..
“Biz Ankara’daki Gazeteciler Cemiyeti ile kavgalıyız” desenize..
“Biz birbirimizi tanımayız bile..” desenize..
Hatta, “Ortak düşmanlarımız olmazsa, isimlerimizi yan yana bile kimse getiremez” desenize..
Şimdi de ortak düşmanları, Başbakan..
Her gün birbirlerini yiyen iki dernek, Başbakan’a karşı cephe almak için, şimdi birbirlerine şirinlik yapıyorlar..
Orhan Erinç’in şu ifadesini de okuyun, yaptıkları toplantının ne kadar emir komuta zinciri içinde olduğuna siz karar verin: “Erinç, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Nazmi Bilgin ile telefonla görüştüklerini, Bilgin’in ‘toplantıya kendilerini de katılmış saydıklarını ve desteklediklerini’ söylediğini bildirdi.”
Yapma be Orhan amca..
Böyle açık verilir mi hiç?
Siz toplanacaksınız, o kadar kerli felli adam saatlerini verip, orada görüşmeler yapacaksınız. Ama Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nden tek bir kişi gelip, sizin toplantınıza katılmadan, sizin alacağınız karara imza atacak!
İnsan kendini bu kadar da ele vermez ki! Bu işler, bu kadar açıktan da yapılmaz ki!
Bizi eleştiriyorlar, “Biat kültürü” diye!
Affedersiniz beyler, sizin bu hareket tarzınızın adı ne oluyor?
İstanbul’da bazıları toplanıp karar alıyorlar.. Ankara’dakiler ise, daha toplantı yapılmadan açık çek veriyorlar: “Alacağınız kararlara katılıyoruz.”
Nedir bu söyler misiniz?
Tam da sizin eleştirdiğiniz “biat kültürü”nde olumsuz anlam yüklediğiniz yanlışlık bu değil mi?
Patrona, sadece gazeteleri vasıtası ile yapılan destek yetmedi.. Hemen emretti, şimdi gazeteci dernekleri ile kendisine destek verilmesi tezgahlanıyor.
Ankara’daki dernek de, “Benim gelmeme gerek yok. Ben gözüm kapalı desteği veriyorum zaten” diyor.
Sanki İstanbul’dakiler açıklamalarını, gözleri açık yapacaklarmış gibi.
Onlar da toplanıp, “Nasılsın Orhan abi.. Haaa seni hatırlayamadım ya.. Aaa sen miydin?..” muhabbeti ile, ellerine tutuşturulan açıklamayı yapacaklar, sonra da bunun adı, “Özgür basın istiyoruz” olacak!
Geçiniz beyler, emir komuta ile basın olmaz. Özgür basın hiç olmaz!

Vakit gazetesi