Patron bir sinyal çaktı tüm yazarlar sus-pus oldu!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Doğan Medya Grubu’nun patronu, aynı zamanda büyük ticaret erbabı Aydın Doğan, “Başbakan Erdoğan’la gerginlik geçti, bitti. Kapandı gitti. Uzatılacak husus yok. Başbakan’a karşı husumetim yok” dedi ya..

Talimatı alan Hürriyet, Milliyet, Radikal, Referans, Vatan, Posta ve bilumum Doğan medyası yazarları, hemen diğer komuta geçtiler!
Yeni komutta Başbakan Tayyip Erdoğan’a eleştiri artık yok.
Başbakan ile patron arasındaki tartışmadan bahsetmek de artık yasak!
Bir-iki tanesi değil.
Hepsi bu komutta!
Ya beyler, ne oldunuz siz böyle?..
Biriniz olmazsa diğeriniz, diğeriniz olmazsa öbürünüz, onlarca yazarsınız orada. Bir taneniz de mi, diğerlerinizden farklı bir stil izlemez?..
“10 gündür siz tartışıyordunuz, ben hepinizi okudum, şimdi de ben yazacağım” türünden, bir taneniz de mi patronun işaretinden sonra da yazmaya devam etme cesaretinde bulunamaz?
Gazetelerin haber sayfalarını elinde tutan genel yayın yönetmenlerini, hiç dikkate almaya bile gerek yok. Herkes biliyor ki; onlar patronla birebir temas halinde..
Bir elleri patronla yaptıkları görüşme için telefonda, diğer elleri de sayfaya konulacak haberlerin seçiminde..
Dolayısıyla haberler de, patronun işareti ile hemen anında yön değiştirebiliyor.
Ama yazarların bu kadar uyumlu hareket edebileceklerini, mümkün değil tahmin edemezdim doğrusu..
Doğan Heper yazmazsa, Oktay Ekşi yazar.. Hasan Cemal “Ben yazdım, bu kadar yeter..” derse, Bekir Coşkun yazardı..
Hürriyet’te olmazsa Posta’da.. Onda olmazsa Vatan’da.. Mutlaka birisinde, bir kılçıklık yapan çıkardı..
Ama ne gazete bağlamında, ne de yazar örneğinde tek bir farklı çizgi izleyen yok..
Sihirli el, bütün yazarların beyinlerine dokundu ve adeta hepsi belli bir yönde kurgulanmış oldu: “Başbakan Erdoğan’la gerginlik geçti, bitti. Kapandı gitti. Uzatılacak husus yok.”
Hani özgürdünüz beyler?
Hani Başbakan’ın konuşmaları, basın özgürlüğünü kısıtlar mahiyyette idi..
Ne oldu, niye yüklenmiyorsunuz Başbakan’a?
Ne oldu ki, patronunuzun sözlerinden hemen sonra, başka konulara dalıverdiniz?
Başbakan özür mü diledi?
Yooo..
Rafineri ruhsatını, patrona bizzat eliyle mi teslim etti?
Yoo!
Hilton’a kıyak inşaat ruhsatını, belediye başkanından aldınız da, biz mi duymadık?
Yooo!?..
Peki niye vazgeçtiniz toplu saldırılarınızdan?
Diyecekler ki; “Biz zaten, patronun o menfaatleri için Başbakan aleyhinde yazmıyorduk ki. Onu siz iddia ediyordunuz. Biz, Deniz Feneri olayı ile ilgili olarak Başbakan aleyhinde eleştirilerde bulunuyorduk.”
Haa öyle mi, benim uyanık meslektaşlarım..
Patron menfaati için değil, dürüstlük merkezli miydi sizin eleştirileriniz?
Öyle ise yine cevap verin.. Deniz Feneri eksenli tartışmada ne değişti ki; eleştirileriniz şehir cereyanının kesilmesi örneğindeki gibi “tık” dedi, kesildi?
Başbakan, Deniz Feneri ile ilgili suçlamalarınızı kabul mü etti?
“Almanya’da Deniz Feneri’nde gerçekten usûlsüzlük yapılmış. Benim adıma şu arkadaşıma para aktarmışlar. Ben sorumluluğu üstleniyorum” mu dedi de, biz duymadık?..
“Gaziantep’teki yanlışı tesbit ettik.Belediye Başkanımız hakkında hemen soruşturma açtık, müfettişleri görevlendirdik” mi dedi de, haberimiz olmadı?..
“Şaban Dişli hakkında sadece Genel Başkan Yardımcılığı değil, partiden de ayrılması konusunda ikazımızı yaptık” mı dedi?..
Hiçbiri ile ilgili olarak Başbakan’ın yaptığı bir açıklama yok..
Ama Doğan Medya Grubu yazarları, koro halinde yaptıkları saldırıları, yine hep birlikte, ekip halinde sonlandırıverdiler..
Patronun küçücük bir ikazı ile!
Hiç istisnasız..
Tek bir itirazda dahi bulunmadan..
Bu olay da gösterdi ki; Aydın Doğan, adeta bir senfoniyi yönetir gibi yönetiyor gazetelerini..
Elini havaya kaldırmasıyla birlikte, bütün yazarlar çıkaracakları sesi hemen algılıyorlar..
El aşağıya inince de, hakeza..
Küçücük bir ses farklılığı bile yok..
Doğan Medya Grubu senfoni orkestrası bu!
Tüm dünya orkestralarına nal toplatır..

VAKİT