Patrik İlyas Şakir Efendi meselesi

Ali Bulaç

Bugün Mardin ve Midyat'ta sayıları giderek artmakta olan Süryanilerle Müslümanlar arasında güzel bir ilişki var. 19. yüzyıldaki gibi karşılıklı ihtiram tesis edilmektedir.

Süryanilerin birtakım sebeplerle yurtlarını terk etmelerinden önce de durum öyleydi. Süryanilerin 20. yüzyılın ilk yarısında yaşadıkları sıkıntı ve zorlukların geride kalması en büyük temennimizdir.

Tabii ki tarihimizle yüzleşmeliyiz. Yüzleşirken tarihî gerçekleri çarpıtmaktan, bugün ve yarın için de yeni husumet tohumları ekmekten kaçınmamız lazım. Tarih tekerrür etmez, doğrular ve yanlışlar tekerrür eder.

Bu hafta Ayşe Hür, Süryanilerle ilgili bir yazı yayınladı (Taraf, 14 Aralık). Hür şu iddiayı öne sürüyor: "Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'nda yenilgisini tescil eden 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi'nde, Arap asıllı nüfusun yoğun yaşadığı Mardin ve civarı hakkında verilmiş bir karar yoktu. İngilizler ve Fransızlardan hangisi daha ikna edici olursa, bölge o tarafın payına bırakılacaktı. Önce Irak'taki İngiliz yetkilisi Binbaşı E.W. Corbett Noel geldi şehre. 11 Mayıs 1919'da V. Kolordu Komutanı Miralay Kenan Paşa ile görüştü, ardından kenti teslim etmeleri için şehrin ileri gelenlerini ikna etmeye çalıştı. Şehir halkı iki arada kalmıştı. Suriye ve diğer Arap toprakları İngiliz ve Fransızların idaresine geçmişti. Bir yandan üstün bir güce sahip olan İngiliz ve Fransızlar, öte yandan dağılmakta olan Osmanlı Devleti vardı. Bir karar vermek durumundaydılar. Süryani kaynaklarına göre, şehrin Müslüman eşrafı, Süryani Kadim Kilisesi Patriği Mor İgnatiyos İlyas Şakir Efendi'ye akıl danışmaya karar verdiler. İlyas Şakir Efendi, onları ikna etti ve Binbaşı Noel'e, "Biz Araplar, Kürtler ve Süryaniler olarak Osmanlı idaresinden ayrılmak istemiyoruz. Halifeye bağlıyız ve Türk kardeşlerimizin yanında kalmaya devam edeceğiz. Gerekirse mallarımız ve canlarımızla savaşacağız." dedi. Olumsuz cevabı alan Binbaşı Noel, bu sefer Derik kazasına gitti ve Deriklileri kazanmaya çalıştı. Ancak, orada da başarılı olamadı. 28 Mayıs 1919'da Mardin'i terk etti. Bu Süryani anlatısına bakılırsa, Mardin'in düşman eline düşmemesinde Süryani Kadim Patriği İlyas Şakir Efendi'nin manevi önderliğinin payı büyüktü."

Ayşe Hür'ün aktardığı bu bilgiler ünlü Süryani Metropolit Hanna Dolapönü'nün "Tarihte Mardin" adlı kitabında yer alıyor (İst., 1972, s. 102-103.) Vefat ettiğinde Müslüman halktan yüzlerce kişinin de cenaze törenine katıldığı Dolapönü "direniş fikrinin patrikten geldiğini söyler". Fakat bu tashihe muhtaç bir bilgidir.

İlki, İlyas Şakir Efendi, Milli Mücadele'yi yürütenler tarafından "güvenilir bir şahsiyet" telakki edilmemişti. Çünkü Osmanlı'nın dağılacağını anlayan Patrik, İtilaf Devletleri nezdinde girişimlerde bulunmuştu; Fransa'ya gönderdiği Barsaum gerekli ilgiyi görmeyince düş kırıklığına uğradı. İ. Şakir Efendi, Sevr Anlaşması'nın yürürlüğe girmeyeceğini anlayınca Mustafa Kemal'le temas kurmaya çalıştı, 1925'te Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldı; yerine Ankara'ya yakın Hanna Dolapönü'yü bırakacağına "gayrimüslimlere özerklik" fikrini savunan Musullu Afram Barsaum'u seçti. Bu evsafta olan bir zatın "kendisine akıl danışmaya gelen Arap ve Kürt aşiretlerine hararetle direniş fikrini empoze etmesi"; hele hele "şehrin düşman eline düşmemesinde manevi önderlik rolü oynaması" garip değil mi?

Meselenin aslı şudur: On binlerce erkek evladını cephelere göndermiş bulunan Mardinli Arap ve Kürtler, Binbaşı Noel (Nowill-Nüel?)'i karşılarında bulunca, bir hatt-ı hareket çizmek üzere mühlet istemişler. Süryanileri de istişareye katarak Osmanlı Halifesi ve Mustafa Kemal'in yanında yer almaya karar vermişlerdir. Müslüman kaynaklar İlyas Şakir Efendi'nin "akıl verdiği"ni değil, söz konusu karara "katıldığını" (L. Öztürk Atalay, Mardin ve Mardinliler, İst., 1995, s.30.); Nüel'e karşı bütün şehrin şiddetli tepki gösterdiğini kaydeder. (15. Cumhuriyet yılında Mardin, İst., 1938, s. 53.) Benim de büyüklerden şifahi olarak dinlediğim bilgiler bu yöndedir.

ZAMAN