Patlıcanın Dalkavuğu Değiller Ya!

Rusya ile ilişkiler konusunda hükümete yakın medyada dün söylenenler ile bugün söylenenleri karşılaştırmak omurgasızlık kavramının yetersiz kaldığını gösteriyor!

HAKSÖZ HABER

Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler Rus ordusunun Esed’e destek sadedinde Suriye’de giriştiği katliamlar yüzünden gerilmiş, 24 Kasım 2015 tarihinde Suriye’de katliam görevini icra ettiği sırada Türkiye sınırını geçen bir Rus jetinin düşürülmesiyle birlikte donma noktasına gelmişti.

Hatırlanacağı üzere uçağın düşürülmesi ile ilgili ilk bilgiyi kamuoyuna Cumhurbaşkanı Erdoğan duyurmuş, Başbakan Davutoğlu ve askeri yetkililerce yapılan açıklamalarda da Türkiye hava sahasını ihlal eden Rus jetinin uyarılara rağmen ihlalini sürdürmesi yüzünden Türkiye ordusuna ait bir jet tarafından vurulduğu duyurulmuştu.

Beklendiği üzere Esed-Rusya lobisi bu hadiseyi o gün büyük bir felaket olarak tanımlarken, hükümete yakın medya kahramanlık türküleri eşliğinde yorumlamış, Rusya’nın artan tehditlerine pabuç bırakılmayacağı yolunda ifadeler kullanılmıştı.

Aradan zaman geçti, Rusya’nın yaptırımları başta ekonomik olmak üzere bir dizi maliyet doğurdu. Siyasi sıkışmışlığı da aşmak gayesiyle Türkiye geri adım attı ve Rusya ile ilişkileri düzeltme çabası içerisine girdi. 9 Ağustos’ta Erdoğan’ın Putin’le yapacağı görüşme belli olunca dün Rusya’ya karşı atıp tutan medya Rusya’nın dostluğundan, işbirliğinin öneminden dem vurmaya başladı.

Ve 15 Temmuz Gülenci darbe kalkışması bu zevata tam bir can simidi oldu. Her türden pisliğin FETÖ halısının altına sürülmesi mantığına uygun olarak, uçak düşürme olayının da FETÖ’nün provokasyonları kapsamında sunulmasına yönelik ciddi bir kampanya başlatıldı. Rus uçağını düşüren Türkiye jetinin pilotunun da 15 Temmuz kalkışmasıyla bağlantılı olarak gözaltına alınması ise bu söylemi pekiştirdi.

Oysa bu tutumun adaletten ne kadar uzak olduğu ayan beyan ortada.

Ne hikmetse, katil Rus ordusuna ait uçağın sınırı aşması ve uyarılara rağmen ihlalini sürdürmesi o gün vurulmayı hak eden bir eylemdi ama bugün şüpheli bir eylem! O gün söylenenlere bakınca zelil bir manzara ortaya çıkmakta.

Kaldı ki dönemin Başbakanı Davutoğlu bu tartışmalara ilişkin olarak emrin bizzat hükümet tarafından verildiğini de vurgulamışken, bu spekülasyonlar sürdürülüyor.

Dün iktidarın hamasi söylemine uygun olarak şahin pozisyon takınanlar, bugün iktidarın değişen söylemine bakarak barış elçisi pozisyonuna bürünüyorlar. Olaylar çeşitleniyor, söylemler değişiyor ama yağcılık, dalkavukluk değişmiyor.

Yorum Analiz Haberleri

Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...