Askerliğini “denizci” olarak ifa eden bir “arkadaş” aradı.
“Bak Allah’ın işine” diyerek: “Ben bu zattan az sıkıntı çekmemiştim!”
•
Kahraman Amirallerimizden İlker Güven.
“Allah’ın işi” demesi de, İlker Güven’in karısından dayak yemesinden!..
Koca Amiral gazetelere -Karımdan dayak yedim, şikayetçiyim!.. Karımın beni nasıl dövdüğünü görenler insanlık namına beni arasınlar!- yollu ilânlar veriyor!..
Hani “aile içi meseledir, kime ne, bana ne” filan diyecem de…
Karısının kendisini fena halde “marizlediğini” ilan eden sıradan biri değil ki; yıllar yılı evlâtlarımızı, güvenliğimizi, denizlerimizi emanet ettiğimiz bir Amiral.
Barbaros’un torunu hesapta!
“Memet” karşısında aslan kesilen Kahraman, hangi kurumu, hangi değerleri temsil ettiğine aldırmaksızın gazetelere, “Karımdan dayak yememe şâhit olanlar beni arasınlar” ilanı veriyor!
Bazı asker eşlerinin ne denli dominant olduklarına dair çok hikâye işittik, lâkin bu kadarını da tahmin etmezdik.
Bu devirde dayak da ne oluyor?..
Kadın egemen topluma hayır, susma sustukça sıra sana gelecek, mor çatı amiral sığınma evi…
Falan, filan!..
ORDU’DA BAĞIRSAK TEMİZLİĞİ!..
Şu hüzünlü dayak mevzuunu geçelim. “Üç generalin açığa alınması” meselesine gelelim.
Üzüntü verici işler; 28 Şubat döneminde bir paşa, ortaya çıkıp zamanın Başbakan’ına ulu orta küfürler etmişti.
Bu paşanın zamanında komutası altındaki bir “Memet”i döve döve komaya soktuğunu, suçu da bir “gariban astsubay”ın üzerine attığını belgeledik filan ama…
Ne olacak; yazmamız paşanın terfiinden başka bir halta yaramadı!..
Sonra, bir başka paşa…
“Dişçi Paşa”, Bedir Aslanlarına, İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a kameralar önünde küfür etti.
Biz gerekli cevabı verdik o günlerde, lâkin “andıç” medyası paşayı omuzlara aldı, yıldıza boğdu.
Bu adamın, Kanuna aykırı hareket ederek izin almaksızın “Mason locasına” girdiğini belgeleyip yazdıksa da sistem bildiğini okumaya devam etti.
Böyle birçok tip geldi geçti önümüzden,
“Genelkurmay Başkanı’ndan izin almaya gerek görmeksizin dolaştırıverdim tankları” diyeni mi istersin, personeli “Aleviler ve Sünniler” olarak fişleyeni mi,
Bakanları “kazığa oturtmakla” tehdit edeni mi , muvazzafken “medya patronu” ile “emekli olur olmaz danışman olma” görüşmesi yapanı mı…
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin imajını yerle bir etmek için ellerinden geleni yaptı adamlar ve dahası genelkurmay başkanlarının bile başına belâ oldu.
Oda basmaklar, tehdit etmekler…
Hal buydu;
Pentagon eğitimli kurmaylardan bazılarını durdurmak mümkün olmuyordu!..
Türkiye’miz ya bu adamları tasfiye edecek, TSK’nın şerefli bağrından çekip atacak, tam da Sayın Arınç’ın ifade ettiği gibi “Bağırsak temizliği yapacak” ya da tarih olup gidecekti!..
Bu yeni bir Kurtuluş Savaşı’ydı!..
Ülkeyi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni bünyeyi sarmış olan zararlılardan temizleme mücadelesi!..
AK Parti döneminde hiçbir şey yapılmadıysa bu yapıldı.
Ve mükemmelen yapıldı! Yapılanları taçlandıran bir hamle olarak da…
“Askeri Yargı” mekanizmasının koruyup kolladığı paşalar, “Millet ve mukaddesat düşmanı planların” neticesi olarak, Cumhuriyet tarihinde ilk kez “Sivil İrade” tarafından açığa alındı.
CHP-MHP koalisyonu, yani statükocular koalisyonunun, yani Kemalist Sol-Kemalist Sağ koalisyonunun açığa alınan “Balyozcuları” savunması da onlar için vahim hatalarına birer ilave, Türkiye için ise müthiş bir armağan oldu.
Bundan sonra hiç kimse MHP’nin tabanının değil ama MHP yönetiminin CHP’den farklı “bir şey” olduğunu iddia edemez; etse de aklı başında bir kulu inandıramaz herhalde!..
Yıllar yılı Askeri Demokrasinin postalları altında ezilmiş, siyasete zırt pırt müdahale yüzünden on yıllarını, trilyon dolarlarını, çok daha önemlisi nesillerini kaybetmiş bir milletin fertleri olarak balyozcuları açığa alan “irade”ye ne kadar teşekkür etsek az.
Bu yazımı, “sivil iradeyi” kutlayarak ve Kahraman Amiralimizi eşek sudan gelinceye kadar döven hanımefendiyi kınayarak bitireyim!..
YENİ AKİT