Parvus ve modern Türkiyenin genleri

Ali Ünal

Kemal Kılıçdaroğlu'nun Parvus ismini telaffuz etmesi, hem CHP'nin hem de modern Türkiye'nin genlerini ortaya koyması bakımından bir intak-ı hak, yani gerçeğin kendiliğinden ifadesi olmuştur.

Bu gerçekte bir asırlık ve bugün de yaşamakta olduğumuz problemlerimizin özü yatmaktadır.

Kitaplarını Parvus müstear adıyla neşreden Alexander Israel Helphand, Rusya'da doğmuş bir siyonisttir. Komünist düşünce ve eylem adamı olarak, yine Yahudi kökenli Troçki, ayrıca Lenin ve Kautksi gibi komünist ve sosyalistlerle çalışmıştır. 1908'de Selânik'te kurulan, mensuplarını Rum, Yahudi ve Bulgarların teşkil ettiği ve seçimlere girerek Osmanlı Mebusan Meclisi'ne gayrimüslim mebuslar sokan Sosyalist Parti'nin kongrelerine katılmıştır. Parvus'un 1910­-15 yılları arasında Türkiye'de pek çok esrarı hâlâ çözülemeyen bir ikameti söz konusudur. O, bu ikameti esnasında, İttihat-Terakki hükümetine yakın olmuş, yazıları, Sami Hirtzberg (Hohberg) adlı bir siyonist tarafından çıkarılan Jön Türk, sonra Tanin ve Tasvir-i Efkâr gazeteleriyle, Bilgi ve Türkçülük akımının yayın organlarından Türk Yurdu dergilerinde yayınlanmıştır.

Parvus, yazılarında Osmanlı maliyesinin bozukluğu, dış borçları ve bunların üzerine binen faizler üzerinde durmakta, aynı yıllarda İstanbul'da bulunan Siyonizm'in lideri Theodore Herzl de, Osmanlı idaresine Filistin'de toprak karşılığı yüksek faizli Osmanlı borçlarını ödeme taahhüdünde bulunmaktadır. Aclan Sayılgan, Türkiye'de Sol Hareketler'de bu birbirine yakın yaklaşıma dikkat çeker. Siyonist temsilcileri İstanbul'da İttihat-Terakki hükümeti ve gayrimüslim mebuslara yaklaşarak Yahudilerin Filistin'e rahatça göç edebilmeleri için ve bu konuda Osmanlı Meclisi'ndeki Arap mebuslara karşı yardım talep ederken, Parvus da, hem bu mebuslarla hem de Emanuel Karaso ile yakın temastadır. Karaso, Sultan Abdülhamid'e hal fetvasını götüren heyette yer alan bir Yahudi masondur.

Yazıları İttihatçı ve Türkçü yayın organlarında çıkan Parvus, bir taraftan Rusya'da ancak bir ihtilâlle komünist idarenin kurulabileceği fikri ile kendi vatanına karşı Almanlarla işbirliği yaparken, diğer taraftan, Türkiye'de de çağdaş, demokrat bir ulus devletin kurulması gerektiğini ve hem bunun için hem de Avrupa sömürgeciliğinden kurtulmamız için Almanya safında Birinci Dünya Savaşı'na girmemizi teşvik etmektedir. Biz Almanya safında savaşa girdiğimizde Alman orduları Fransa'da durdurulmuş ve savaş Almanya aleyhine doğru bir seyre girmiş bulunuyordu. "Hizmetleri"nin karşılığında İttihat-Terakki hükümetinden vagon ticaretinde müsaderelere nail olarak bir hayli zenginleşen, daha sonra Avrupa'daki faaliyetleri sebebiyle "ihtilâl tüccarı" olarak anılan Parvus, Osmanlı Devleti'nin savaşa girmesinin hemen ardından Türkiye'yi terk eder (E. Düzdağ, Yakın Tarihimizde Gizli Çehreler).

Parvus, düşünce ve faaliyetlerinin vekâletini, resmî Türkçü-milliyetçiliğin fikir babalarından Moiz Kohen'e (Tekin Alp) bırakır. Kohen, Rus Leon Cahun, İngiliz ajanı Macar Yahudisi Wamberry, Polonyalı mühtedi, Nazım Hikmet'in dedesi Alexander Borgensky (M.Celâleddin Paşa) gibi, resmî milliyetçilik halini alacak Türkçülük akımının öncülerindendir. Kulağında "Türkiye Türklerindir" küpesi sallanan gazete de bu akım hakkında fikir vericidir. Bu akım, özellikle tek parti dönemlerinde resmî ideoloji olarak Türkiye'nin İslâm dünyasından koparılması, bütün komşularımız dâhil bütün dünyayı Türk düşmanı olarak algılama, özellikle Arap düşmanlığı ve değerler sistemi veya ideoloji temelinde İslâm öncesi Türk tarihini ve güya değerlerini yüceltme üzerine kurulmuş, Türkiye içinde güya etnik birlik gibi bir iddia takip etmiştir.

Cumhuriyet yazarı Ümit Zileli ile Nazif Okumuş'un Siyaset Meydanı'nda temel noktalarda buluştuğunu görmek, doğrusu şaşırtıcı değildi.

ZAMAN