Haber: Melih Altınok / Remzi Budancir
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesindeki Terör ve Şiddet Olaylarına ilişkin alt komisyon, 1992 yılında Tunceli’de işkence edilerek öldürülen Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk’ü dinledi. Konuşmasına “Cesedi parçalanmış, gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş bir evladın babası olarak buradayım’’ diye başlayan acılı baba dönemin Tunceli Jandarma Alay komutanı ile görüşmesinin ardından kızının ortadan kaybolduğunu ve görüşmede ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’ın da bulunduğunu söyledi. Taraf ’a konuşan TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı ve AKP Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, alt komisyonun bir faili meçhul araştırma komisyonu olmadığını belirterek, “Ancak bu araştırma komisyonu bir ihtiyaçtır. Bu tanıklıklar da olası bir faili meçhul komisyonu için altyapı oluşturuyor” dedi.
Komisyon toplantısına ailenin avukatlığını da üstlenen CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ile birlikte gelen Hıdır Öztürk, “Bunu bize neden reva gördüler? Neden kızım canice, hunharca katledildi? Bu bir insana, bir Müslüman’a yakışır mı? 76 yaşındayım evladını böyle kaybetmiş başka bir babayla karşılaşmadım’’ diyerek gözyaşlarına hâkim olamadı. Kızının, “örgütle hiçbir zaman işi olmadığını’’ vurgulayan Öztürk, kızının öldürülmesine giden süreç hakkında bilgi verdi. Dönemin Tunceli Jandarma Alay Komutanı’nın kendisini makamına çağırarak, “Kızlarından biri dağa çıkmayı düşünüyor” dediğini aktaran Öztürk, bu sözlere itiraz ettiğini, çocuklarının tümünün çalıştığını, kendisinin de devlet memuru olduğunu belirttiğini anlattı.
Devlet 19 yıldır neden sessiz
Komutanın, görmek istemesi üzerine çocuklarını da alarak alaya tekrar gittiğini belirten Öztürk, şöyle devam etti: “Orada, alay komutanı ile oturduk. Bize çay ikram etti. Çocuklarımın adresleri, nerede çalıştıkları bilgisi alındı. Sonra komutan bir askeri çağırarak, ‘bunları aşağıya Mahmut Bey’e götür’ dedi. Aşağıya indik, bir odada zayıf, sakallı biri oturuyordu. Çocuklarımı içeri aldılar, ben dışarıda kaldım. Bir süre sonra çocuklarım odadan çıktı. Yine adres bilgilerinin alındığını söylediler. Çocuklarım, daha sonra televizyon haberlerinde ‘Yeşil’ diye tanıtılan bu adamın Mahmut olduğunu söylediler. Bu olaydan 2 ay sonra bir un fabrikasında çalışan kızım çıkışta, beyaz bir taksiyle götürüldü. Sonra bizi fabrikadan arayıp, durumu bildirdiler. Ben hiçbir zaman devletin böyle bir şey yapacağını düşünemezdim. Cinayetin üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen devletin tüm kurumları hâlâ sessiz.’’
Cesedi çoban buldu
Tunceli’de yaptıkları hiçbir aramadan sonuç alamadıklarını belirten Öztürk, kızının cesedinin Elazığ Asri Mezarlığı’nda bir çoban tarafından bulunduğunu söyledi. Çobanın, kızının toprağın dışında kalan kolunu fark ederek, yetkililere bildirmesi sonucu cesedin bulunduğunu anlatan Öztürk, cesedin teşhisi sırasında yaşadıklarını da ağlayarak anlattı. Cesedin, üzerindeki toprak yıkandıktan sonra kızına ait olduğunu anladıklarını ifade eden Öztürk, “Bu jandarma alay komutanı kimdir? Neden beni çağırdı? 2 ay sonra çocuğum kaçırıldı. Biliyorsunuz, o zamanlar kontrgerilla vardı, JİTEM vardı, şimdi ‘Ergenekon’ olduğu gibi’’ dedi.
Çiller ve Ağar’dan hesap sorun
Olayın ardından, söz konusu jandarma alay komutanıyla görüşmek istediklerini ancak sonuç alamadıklarını belirten Öztürk, yaptıkları hiçbir resmî başvurunun da işleme konmadığını öne sürdü. Öztürk, “Gecemiz, gündüzümüz kalmadı. Bunun da sonu Susurluk gibi mi olacak? Mehmet Ağar, Tansu Çiller neden buraya çağrılmıyor? Konuya ilgi duyan basın mensupları da emniyet tarafından hep engellendi. Susturulduk, hiç konuşamadık. Çarşıda, pazarda bizi gören polisler hep bize küfretti. Tansu Çiller’i çağırın, JİTEM’in hesabını sorun ondan’’ diye konuştu.
Vekiller de konuştu
Öztürk’ün konuşmasının ardından komisyon üyesi milletvekilleri söz aldı. Alt komisyonun başkanı AKP Amasya Milletvekili Naci Bostancı, “Sizin evladınız bizim evladımız. Birçok insan kaybettik böyle. Tüm acılar toplumun ortak acıları’’ derken, CHP Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir de faili meçhul cinayetlerin araştırılması için mutlaka bir komisyon bulunması gerektiğini söyledi. BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de Öztürk ailesinin yasal yollardan haklarını aramalarının önünün kesilmiş olmasının araştırılması gerektiğini söyledi.
Araştırma komisyonu şart
Komisyon Başkanı Ayhan Sefer Üstün, alt komisyonun amacının ve görevinin yaşam hakkı ihlallerinden kaynaklanan mağduriyetleri belirlemek, şahitlik yapmak olduğunu söyledi. Alt komisyonun faili meçhul araştırma komisyonu olmadığını kaydeden Üstün, şunları söyledi: “Ancak bu araştırma komisyonu bir ihtiyaçtır. Bu tanıklıklar da olası bir faili meçhul komisyonu için alt yapı oluşturuyor. CHP’li arkadaşlar müstakil bir komisyondan yana. Biz ise insan hakları bünyesinde bir komisyondan yanayız. Çünkü böylece süre sınırlamamız olmuyor. Ayrıca komisyonumuzun arşivi, uzman kadrosu ve hafızası bu işe müsait. 25. dönem sonuna dek çalışabiliriz. Müstakil bir komisyonun görev süresi ise 3+1 ay ile sınırlı. Bunca karışık olayı bu kadar kısa sürede nasıl halledeceksiniz. Bazen bir yazı bir ayda ancak geliyor.” Üstün ayrıca, ilerleyen günlerde faili meçhullerin araştırıl-ması için bir alt komisyon kurulması yönünde güçlü bir irade oluştuğunu ve konuyla ilgili çalışmaların sürdüğünü de sözlerine ekledi.
Cesedi parçalanmıştı, gelinlikle gömdük
TBMM İnsan Hakları Komisyonu tarafından mercek altına alınan Ayten Öztürk cinayeti, 1992 yılında Tunceli’nin Mazgirt İlçesi’nde yaşandı. 27 Temmuz 1992’de, Tunceli Kepektaşı nahiyesindeki evinin önünden dört kişi tarafından beyaz Renault bir arabayla kaçırılan Öztürk’ün cesedi 9 Ağustos 1992’de Elazığ Asri Mezarlık’a yakın bir arazide bulundu. Öztürk’ün kız kardeşi Makbule Öztürk o günleri ‘Kürdistan Aktüel’ isimli siteye yaptığı açıklamada şöyle anlattı:
Acı haber telefonla geldi
“9 Ağustos günü telefonumuz acı acı çaldı. Ahizeyi kaldırmaya cesaret edemedik, sanki kaldırmazsak melek ablamız ölmeyecekti. Sonra annemin titreyen elleri telefona uzandı. Bir kaç dakika sonra annem telefonla birlikte sustu! Bayıldı annem... Ailece Elazığ Devlet Hastanesi’ne gittik, kalp hastası babam, sağ eliyle kalbini bastırmış, korkudan tutmayan ayaklarını yerden sürüklüyor. Annem saçlarını yolarak, ağıt yakıp yürüyordu. Annemi teskin ederek cesedin bulunduğu yere yürüdük, bir görevli cesedi örten bezi kaldırınca; babam dizüstü yere çöktü, annem çığlık atarak saçlarını yolmaya başladı. Paramparçaydı ceset, burnu kopuk, kulakları kesik, gözleri oyuktu. Dudakları mosmor, yanakları siyah, vişne rengi kanla dolup çürümeye yüz tutmuştu. Köyümüze götürdük cenazeyi. Annem kefen yerine gelinlik giydirerek gömdü ablamı. Seneler sonra gazetelerde resmini görünce tanıdım. O gün albayın odasında bulunan kişi Yeşil’di, ablamın katili oydu.” Öztürk’ün ölümüne ilişkin bir başka ifade ise PKK itirafçısı ve JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan’dan geldi. Aygan “Ben Ayten’i JİTEM binasında gözlerimle gördüm, hatta bu kimdir, diye sordum. Çürükkaya’ların akrabasıdır, dediler. Yeşil ile birlikte Mesut Mehmetoğlu, Dersim’de görevli olan uzman çavuş vardı. Ayten Öztürk yaklaşık olarak iki gün Diyarbakır’ın Şehitlik semtinde JİTEM’in kullandığı binada kaldı. İki gün sonra yine bir öğle vakti Yeşil ve ekibi tarafından alınıp götürüldü” dedi.
Komutan Ahmet Yıldırım mı
Öztürk’ün ölümüne ilişkin en ilginç detaylardan biri ise baba Hıdır Öztürk’ün ifadelerinde yer aldı. Öztürk, dönemin Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı’nın kendisini ve iki kızını odasına çağırdığını, odada Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın da olduğunu, komutanın o kişiyi ‘Polis memuru’ olarak tanıttığını söyledi. Öztürk’ün ifadesinde adı geçen komutanın dönemin İl Jandarma Alay Komutanı Ahmet Yıldırım olduğu öne sürüldü. Söz konusu görüşmenin olduğu tarihte komutan olduğu belirlenen Yıldırım bir süre önce, kendisinin ardından görevi devralan Albay Kazım Çillioğlu’nun ölümüne ilişkin soruşturmada ifade vermişti.
TARAF