Türkiye son birkaç aydır oldukça hareketli günler yaşıyor. Seçimlere yaklaştığımız şu günlerde de her gün basına ve sosyal medyaya yansıyan komplo, istihbarat, yolsuzluk haberleriyle Türkiye adeta farklı mecralara sürüklenmek isteniyor. Özellikle 31 Mayıs’ta çevreci, ulusalcı, Kemalist ve sosyalist grupların başını çektiği Gezi olaylarıyla beraber birkaç ağaç bahane edilerek Türkiye geneline yayılan protestolarla hükümet yıpratılmak, iktidardan alaşağı edilmek istendi. Bunun ardında yatan asıl sebep ise şeriat korkusu ve Müslümanların özgürleşmesine duyulan düşmanlıktı. Ancak bu projenin içinde sadece ulusalcılar ya da Beşar Esed taraftarları yoktu. Bunlarla beraber, Hizmet Cemaati de bu kavganın içinde safını belli etti.
MİT Krizi, Gezi olayları, dershaneler meselesi derken 17 Aralık operasyonuyla beraber AK Parti ile Fetullah Gülen Cemaati arasındaki ipler iyice kopma noktasına geldi. 25 Aralık’ta ise hükümeti iyice yıpratmak için Suriye’ye gönderilen yardım tırları Hatay yolunda mühimmat gerekçesiyle durduruldu. Böylece hem Suriye’ye uzanan yardım elini kesmek; hem de Erdoğan ve bazı sivil toplum kuruluşlarının Arabı, Türkmeni, Kürdü ile Suriye direnişini yükselten onbinlerce Suriyeli Müslüman direnişçi yerine, direnişe destek vermeye çalışan bölgedeki bazı el-Kaide gönüllüleri ile bağlantısı kurularak terör örgütüymüş gibi gösterilmek istendi.
Ve ne yazık ki en son ise, paralel yapının telefon dinleme skandalı Star ve Yeni Şafak gazetelerinin ulaştığı belgeler sonucunda gündemimize düştü. Bu yapı tarafından “Selam Örgütü” adı altında 7 bin kişinin görüşmeleri üç yıl boyunca dinlenmiş. Başbakan’dan, gazetecilere, yazarlara ve STK temsilcilerine kadar birçok isim dinlenenler arasında. Dinlenen isimler içinde birbirinden çok farklı kulvarlarda yer alan kişilerin olması da ayrıca düşündürücü. Bu farklılıklar gösteriyor ki muhtemelen ilk önce Esed’e destek veren İran sempatizanı 70-80 kişinin izlenmesi için izin alınmış; ama daha sonra bu izleme dosyası içine paralel yapıya muhalif görülen kimlik ve aidiyetleri farklı binlerce kişi katılıp, çok güçlü bir dinleme-izleme havuzu oluşturulmaya çalışılmış.
Yani anlayacağımız Suriye’deki Esed katliamına destek verenlerin isimleri ile bu katliama karşı çıkanların isimleri Selam Örgütü denilerek aynı dosyada toplanmış. Bu dizayn toplum ve Müslümanlar nezdinde itibarları oldukça düşen Esed destekçisi İran sempatizanlarını, kendilerini mağdur göstermek ve gündemde tutmak imkanını da veriyor.
Peki, Selam Örgütü nedir? Örgütün içinde kimler yer almaktadır? Ve örgütün hedefi nedir?
Bu örgüt, 2000 Yılında Selam Gazetesi ve Selam Vakfı çevresine Uğur Mumcu cinayeti sebebiyle yapılan baskılar sonrasında gözaltına alınan İslami çevredeki bazı isimlerin ve yakınlarının telefonlarının dinlenmeye alınmasıyla oluşmuş. Söz konusu edilen bu çevrelerin bir zamanlar Tevhit isimli dergi çıkarmış olmalarından dolayıdır ki örgüte “Selam Örgütü” veya “Tevhit Örgütü” ismi konmuş.
Bu güne geldiğimiz zaman Selam çevresini dinlemek için kurulan örgütün sınırlarını fazlasıyla genişlettiğinin görmekteyiz. Ve aslında Selam örgütü üzerinden başka hesapların yapıldığını da görmekteyiz. Bu hesaplardan biriside özelikle laik-Kemalist grupları tahrik etmek amacıyla AK Parti’nin İslamcı bir parti olduğu vurgusu sık sık gündeme getirmek. Ve 17 Aralık operasyonu başarılı olsaydı eğer Tayyip Erdoğan hakkında, terörizmle suçlanan İran ve Esed yanlısı bu yapıya destek vermek suçlamasıyla hakkında dava açılacaktı. Bu kirli bir senaryo. Bu komplo en azından Suriye üzerinden, katille maktulü aynı sepette yargılama planını kapsıyor.
İstihbarat, finansal, siyasi, askeri ve medya ayağı olan bu örgütle Erdoğan’ın irtibatı kurularak Türkiye’yi teröre destek veren ülke konumunda gösterilecek ve Başbakan da buna göre suçlanacaktı. Ve bu örgüt bahane edilerek oluşturulan dinleme ve fişleme bilgi havuzu, paralel yapı tarafından 2012 deki MİT krizinden önce 2011 yılında başlamış.
Tımeturk’te yayınlanan bir değerlendirmeye göre, örgütün planı özetle şöyleydi:
Tayyip Erdoğan’ın ismi zikredilerek yıpratma psikolojisi yapılacak.
Örgüte yardım eden bürokratlar gözaltına alınacak.
Suriye’ye gönderilen yardımların önü kesilmeye çalışılacak. Ve bu yardımlar terör örgütlerine gidiyor gibi gösterilecek. İHH’ya ait tır durdurulacak ve bu kurumda terörle ilişkilendirilecek.
Örgüte ait yüklü miktarda para olduğu söylenecek.
Tayyip Erdoğan’ın mavi Marmara hakkında söyledikleri montajlanarak halka farklı bir şekilde sunulacak.
Medyanın hükümete karşı yayın yapması için önü açılacak.
Ve Mart ayı içinde belediyelere dönük yıpratma kampanyalarıyla AK Parti iktidardan düşme sürecine girecek.
Evet, bütün bu yaşananlara baktığımız zaman Türkiye açısından son derece utanç verici günlerden geçiyoruz. Özellikle hoşgörünün temsilcileri olan Gülen Cemaati’nin 3 yıl boyunca fedakârlık gösterip usanmadan, kul hakkına girmenin ne olduğunun idrakiyle “Selam Örgütü” adı altında insanların telefonlarını dinleme fedakârlığını göstermiş olması manidar. Ve Gülen Hareketi’nin hükümeti yıpratmak adına vurucu planlarını birer birer yürürlüğe koyduğunu da görüyoruz. Bundan sonra karşımıza ne çıkar, hangi planla, ne tür hesaplarla karşılaşırız kestirmek zor. Ama her şeyin üstünde Allah’ın da bir planı olduğunu unutmayalım. Ve unutmayalım ki izzet adaletten ve haktan yana tavır alan insanların olacaktır.