Kaynak: Catherine Pepinster* / The Guardian
Çev: Melike Belkıs Türkmen / Haksöz Haber
Amerikalı seçmenlerin önemli bir kısmını Katolikler oluşturuyor. Bu nedenle ABD başkanlık seçimleri sırasında hem Joe Biden hem de Donald Trump’ın kendilerine oy vermesi için Katoliklere yönelik özel bir ikna kampanyası yürütmesi şaşırtıcı değil. Dört yıl önceki seçimlerde, Pew Araştırma Merkezi’nin bir araştırmasına göre, Katolikler’in %44’ü Hillary Clinton’a oy verirken %55’i Trump’a oy verdi. Biden’ın kendisinin de Katolik olmasıyla oy verecek on milyonlarca Amerikalı Katolik’in önemli bir kısmının taraf değiştireceğini düşünebilirsiniz.
Ama şimdi bu Katolik oyları çok daha ilginç bir hale geldi. Papa Francis geçen hafta sonu, fakirlere olan bağlılığından dolayı en çok hayranlık duyduğu aziz, Aziz Francis’i onurlandırmak ve yeni genelgesini imzalamak için Assisi’ye gitti. Genelgeler papaların yalnız kiliselerin iç meselelerine değil, sıklıkla küresel meselelere odaklandıkları temel telkin belgeleridir. 2015’te Francis, iklim çöküşünü engellemek için harekete geçilmesini savunduğu, çevreyle ilgili olan Laudato Si’ genelgesini yayınladı. Bu kez Pazar günü yayınlanan Fratelli Tutti adlı yeni genelgesinde, salgın sonrası dünyanın kardeşlik ve dayanışmaya daha fazla ihtiyacı olduğunu anlatıyor. Bu mesaj, Papa’nın ABD’nin başkanlık seçimlerinde hakim olan bazı temel meselelere doğrudan girdiği anlamına geliyor.
İngiliz hükümdarları gibi papaların siyasi parti meselelerinin üstünde olması gerekiyordu. Bu yüzden açık eleştiriden kaçınmamasına rağmen Papa Francis genelgesinde herhangi bir isim vermedi. Papa 2016 seçimlerinin öncesinde Trump’ın ABD ile Meksika arasına göçmenleri engellemek için duvar örme planının onun “Hristiyan olmadığını” gösterdiğini söylemişti.
Bu genelgede Papa Francis, popülizmin ve ulusçuluğun -Trump’ın simgelediği türden - zarar verici olduğunu açıkça ortaya koyuyor ve “çeşitli ideolojilerden etkilenen bir popüler ve ulusal birlik kavramı yeni bir bencillik formu oluşturuyor ve ulusal çıkarları savunma kisvesi altında sosyal duyuyu kaybediyor” diye uyarıyor.
Katolik seçmenlerin yaklaşık %20 gibi büyük bir oranı oluşturduğu ABD’de hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi adaylar Katolik oyları kendi taraflarına çekmek için mücadele ediyor. Trump’ın partisi kürtajı ve dini özgürlük meselelerini vurgularken, Biden sık sık kendi Katolik inancının kötü zamanlarında ona nasıl yardım ettiğinden bahsediyor ve bunu politika için kullanmaktan çekinmiyor. The Cincinnati Enquirer Biden’ın “ Bir Cumhuriyetçi daha bana dindar olmadığımı söylerse, tespih boncuklarımı onun boğazına dizeceğim” dediğini aktardı. Biden’ın ekibi de yoksullara ve savunmasızlara önem veren Katolik öğretisi üzerine yoğunlaşıyor.
Bu nedenle Demokratlar, Papa’nın Fratelli Tutti’de fakir ve savunmasızlara karşı olan ilgi eksikliğine dair “onları demagoji yaparak kendi amaçları için sömüren bir popülizmin veya güçlülerin ekonomik çıkarlarına hizmet eden bir liberalizmin arkasına saklanabilirler”, ve her iki durumda da, “en savunmasızlar dahil olmak üzere herkesi içine alan bir dünya tasavvur etmek zorlaşıyor” şeklindeki uyarılarına sevinebilirler.
Francis’in neoliberal tecrübe ve sadece bir süper zengin sınıfı yaratmaya hizmet eden ve ihtiyaç sahibi insanları - engelliler ve devletin sağladığı eğitim ve sağlık imkanlarına bağımlı olanlar gibi – bir kenara iten sözde “damlama teorisi”nin zararlarının farkında olduğu açık. Bu sebeple Francis “Eğer bir toplum temelde serbest piyasa ve ekonomik verimlilik kriterleriyle yönetiliyorsa orada bu tür kişilere yer yoktur ve kardeşlik sadece diğer bir belirsiz ideal olarak kalacaktır” diye uyarıyor.
Francis için kardeşlik bir idealden çok daha fazlasıdır; dünyanın daha iyi bir yer olması için bir gerekliliktir. Ancak onun bu idealizmi Trump’ın destekçilerini kızdırırken, aynı zamanda sol Demokratları da rahatsız edebilir. Genelgesinde büyük hükümet ve refah devleti anlatılarının savunusu da yer almıyor. Bunun yerine, yerel ve küçük olana odaklanıyor. Ve belgedeki öğretisinin merkezinde ve son yedi yıldaki tüm papalık bildirilerinde, idamı tamamen reddetmekten, kürtajı veto etmeye kadar yaşam hakkı konusunda güçlü bir duruş sergiliyor.
Fratelli Tutti, Trump ve 2003’ten beri durmuş olan federal infazları yeniden başlatan tanınmış Katolik Adalet Bakanı William Barr dahil silah taşımayı ve elektrikli sandalyeyi savunan destekçileri için sıkıntılı bir metin olacak. Yine Biden ve kürtaj konusunda taviz veren çok sayıda Katolik Demokrat seçmen için de zorlayıcı olacak. Bu hususta Fratelli Tutti, açık bir şekilde Biden’a oy verme çağrısı şeklinde anlaşılamaz. Ancak hala Trump’a oy vermeyi düşünen Katolikler’e, Papa Francis’e göre Katoliklerin sahip olduğu en değerli şey olan vicdanlarını sorgulamaları için bir imkan sunabilir. Atlantik’in öbür ucundan gelen bu açık çağrı pekala seçimde belirleyici bir faktör olabilir.
*Catherine Pepinster, haftalık Katolik bir uluslararası dergi olan The Tablet’in eski editörüdür.