Pakistan’da üçlü Rus ruleti

MUSTAFA ÖZCAN

Pakistan’da iki önemli gelişme var.

Birincisi, geçmişte ‘yüzde 10’ lakabıyla anılan, şimdi de ülkesini siyasi olarak pazarlayan Benazır’ın geride bıraktığı dul koca Asif Ali Zerdari’nin rakibi Nevaz Şerif ve Şahnevaz Şerif’i yargıyı kullanarak devre dışı ve saf dışı bırakma manevrası. Nevaz Şerif, Müşerref’in görevden aldığı yargıçlara iade-i itibarda bulunarak yerini sağlamlaştırmaya çalışırken aksine Zerdari de yargıyı kullanarak Nevaz Şerif’i saf dışı etmişe benziyor. Bir şekilde yüksek mahkeme kararı ile birlikte Nevaz Şerif resmi görevlerinden el çektirildi ve resmi görevlere seçilmesinin önü kesilmiş oldu. Kabineden Rahman Malik bununla da kalmadı, Şerif kardeşlere tehditler savurdu. Yaptıklarının halkı galeyana getirmek ve kışkırtmak olduğunu; bunun cezasının da ömür boyu hapse kadar varabileceğini ima etti. Yargı yoluyla ‘Uslu uslu oturun, oturduğunuz yerde’ şeklinde bir mesaj tevdi edilmiş oldu. Yine de uslu durmaları için açık kapı bırakıldı ve siyasi uzlaşma yolunun açık olduğu belirtildi. Bilindiği gibi, Nevaz Şerif mahkemenin almış olduğu karardan sonra gösteriler yaparak Zerdari yönetimini silkelemek istiyordu. Buna mukabil, gardını alan Zerdari bunu önlemek için elinde ömür boyu hapis cezası kartını sallıyordu. Bu kararlar karşısında bu yılmayan politikacı; Nevaz Şerif bitap düşmüş oldu. Nevaz Şerif böylece hayatında on yıl arayla ikinci darbesini de yemiş oldu. 1999 yılında Müşerref kansız bir darbeyle Nevaz Şerif’i devirdi ve sürgüne gönderdi. Yaklaşık 9 yıl Suudi Arabistan’da sürgünde kalan Nevaz Şerif, Benazır Butto ile anlaşarak gürültülü bir biçimde ülkeye dönmüş, lakin dönüş sürecinde anlaşmalar bozulmuş, son anda ABD brokerliğinde Şerif yerine Müşerref’le anlaşan Benazır Butto da öldürülmüş ve ardından Müşerref istifasını sunmuş ve Zerdari yerine geçmişti.

Pakistan tehlikeli bir tırmanış şeridinde. Bir taraftan yerel Taliban güçleriyle uzlaşma sağlanmaya çalışılırken diğer taraftan da ülkede istikrarsızlık marjı giderek büyüyor. Bu istikrarsızlığın nedenlerinden birisi Nevaz Şerif’in kazan kaldırması değil. Aksine Zerdari’nin yönetim biçiminin eninde sonunda yere kapaklanmak olduğunu hisseden Müşerref de daha ilk günden itibaren Pakistan’ı terk etmeyerek geçici olarak gördüğü Zerdari iktidarının sonunu sabırsızlıkla bekliyor. Bu bağlamda, Şubat başlarında (2009) Yeni Delhi çıkarması, Müşerref’in dönüşünün işareti olarak algılandı. Müşerref, Yeni Delhi’de soğuk karşılandı. Hindu yönetimi, Mumbai saldırılarının siyasi yasını tutmaya devam ediyor. Müşerref burada ilginç bir konuşma yaptı ve iki ülke arasında üçüncü bir hakem (Third Umpire) olarak hizmet etmeye amade olduğunu ifade etti. Hindistan’a zeytin dalı uzatan Müşerref, eski ülkesini şöyle tanımladı: “Küçük kalpli, büyük ülke..” Tabii ki bu ifade Hindistan’ı onurlandıran bir ifade. Lakin bu ifadenin daha değişik versiyonlarını da biliyoruz. Sözgelimi Dangalos-Pangalos terkibiyle anılan eski Yunanistan Dışişleri Bakanı 1993 yılında Almanya için “a giant with bestial force and a child’s brain” benzetmesinde bulunmuştu. ‘Vahşi güce sahip dev cüsseli, cüce beyinli bir ülke...’

Eski Delhi’deki (Daryaganj) eski evlerine ziyarete izin verilmeyen Müşerref, burada yaptığı bir konuşma sonrasında sorulan sorulara karşılık kendisinin yeniden siyasete dönmek niyetinde olmadığını beyan ve ilan etti. Yalnız gerçekte ‘İstemiyorum ama yan cebime koy’ şeklinde bir arayış içinde olduğu varsayılıyor. En azından basın durmaksızın Müşerref’in geri dönüş umudunu taze tuttuğunu yazıyor. Bir bildiği olsa gerek! De Gaulle olmak, sabıka düşmüş (devr-i sabık olmuş) liderlerin ortak bir tatlı rüyasıdır.

Kenan Evren, Saddam Hüseyin tipli liderler Phoenix gibi küllerinden doğacakları günleri hayal etmişlerdir. Heyhat! Kendisine ‘de Gaulle-Müşerref’ diyorlar. Saddam Hüseyin gibiler de kendilerini hep de Gaulle’e benzettiler ama neticede benzerlik sadece heveste kaldı. Müşerref’i yüreklendiren hususlardan birisi kendi döneminde bulunan nispi istikrarın da Zerdari döneminde kaybolmuş olmasıdır. Lakin onun dönemindeki istikrarın temel nedeni ordu şefi olmasından kaynaklanıyordu. İyi yönetiminden değil. Müşerref’in geri dönme arzusu makul gelebilir ama Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmak var. İstikrar getireyim derken daha çok kaosa yol açabilir de. Uful eden adam bakalım dönen adam olabilecek mi?

VAKİT