Pakistan bu yıl Ramazan'a büyük sel felaketinin açtığı yaralarla ve sebep olduğu zorluklarla girdi.
Sel musibetinde ölenlerin sayısı henüz kesin belirlenmiş değil. Fakat 1500'ü aştığı sanılıyor. Binlerce yaralı ve bir milyon civarında evini kaybetmiş insan var. Zarar görenlerin sayısı ise 25 milyon. Sel, sağlık sorunlarını da beraberinde getirdi. Çünkü insanların yanı sıra muhtelif canlılar da sele kapılarak hayatını kaybetti ve onların cesetleri henüz tam temizlenebilmiş değil. Bu cesetlerden ve sel süpürüntülerinden etrafa yayılan mikroplar muhtelif hastalıklara neden oluyor. Selin besin maddelerini tahrip etmesi de beslenme sorununa yol açtı. O sebeple özellikle çocuklar arasında açlıktan ölümlerin baş gösterdiğine dair haberler var.
Böylesine büyük bir musibetin yaşandığı ülkede insanların yaralarıyla ve ızdıraplarıyla birinci derecede ilgilenmesi gereken kişinin ülkenin en üst düzeyindeki yöneticisi olması gerekirken Pakistan Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari selin ilk günlerinde gündelik programını değiştirmeye bile ihtiyaç duymadı. Sonraki günlerde sarf ettiği gayret ise musibetten etkilenenlerin yaralarını sarma konusunda gösterilmesi gerekenin çok gerisinde kaldı.
Sürekli kan kaybetmesine ve yandaşlarının teker teker etrafından çekildiğini görmesine rağmen Afganistan'daki işgalini sürdürmekte ısrarlı davranan ABD, sel felaketinden dolayı ağır yaralar alan Pakistan halkına yine saldırı düzenledi ve insanları iftar sofrasında katletti. Böylesine perişan ve sel felaketiyle zaten beli burkulmuş bir halka, üzerinde insanlıktan eser taşıyan biri asla saldırmaz. Ama kendini İslâm âlemine yakın ve demokrat diye pazarlamaya çalışan Obama'nın adamları saldırabildi. Bu saldırıda Obama'nın ikiyüzlülüğünü ve yüzsüzlüğünü bir kez daha gördük.
Aynı Obama'nın siyonist katillere yaranabilmek ve kendilerini memnun edebilmek için onların Akdeniz'in uluslararası sularında gerçekleştirdiği vahşi katliamın üstünü örtmek amacıyla Mavi Marmara yolcularını suçlu çıkarmaya çalıştığı da dikkatlerden kaçmıyor. Siyonist katillerin vahşi katliamlarını “mazur” göstermek amacıyla onların asılsız, akıl dışı iddialarından, saçmalıklarından yararlanma yüzsüzlüğünü gösterebiliyor. Fakat insanlığın bu yüzsüzlüğe ve vahşete karşı uyanış ve güç birliği oluşturma çabasında ısrarlı davranacağını, dolayısıyla Amerikan emperyalizminin insanî değerleri ayaklar altına alan sultasının yıkılacağını da görecektir.
Her ne kadar ABD, sel felaketiyle zaten perişan olmuş, silahsız ve savunmasız Pakistanlılara vahşi saldırılarını sürdürse de insan olmanın kazandırdığı onur ve merhamet duygularını muhafaza edenler imkânları ölçüsünde yardımda bulunuyorlar. Fakat hem dünyanın farklı bölgelerinde problemlerin, sıkıntıların, yoksullukların yaşanması hem de Pakistan'daki musibetin açtığı yaranın büyük olması sebebiyle yapılan yardımlar ihtiyacın çok gerisinde kalıyor. O yüzden katkıları artırmak ve yaraları sarma çabalarının daha geniş alanda etkili olmasını sağlamak için imkânları zorlamak gerekiyor.
Bunun için bazı formüller bulunabilir. Örneğin bazı kurumlar bu yıl iftar davetlerini Pakistan'daki sel mağdurlarına verebilirler. Davet edecekleri kişilere de böyle bir bilgi notu gönderirlerse inanıyoruz ki yapacakları iş daha büyük bir takdir toplayacaktır. Üstelik buradaki gibi lüks lokantalarda ve otellerde davet vermeyecekleri için Pakistan'da aynı parayla çok daha fazla sayıda insanın karnını doyuracaklardır. Allah'ın izniyle, ihtiyaçlı ve gerçekten iftarda karnının doyması için bir yardım eli gözeten insanlara yemek gönderdiklerinden dolayı çok daha büyük sevap alacaklardır. Önemli olan yapılan yardımın sadece Allah rızası için olması.
Bu yıl fitrelerimizin bir kısmını Pakistan'da selden dolayı yiyecek yemek bulmakta bile zorlanan kardeşlerimize gönderebiliriz. İmkânlarımızı zorlayarak Ramazan'a özel daha başka iyiliklerde bulunmak suretiyle de selin evsiz barksız ortada bıraktığı insanların yeniden sıcak yuvaya ve aşa kavuşturulmaları çabalarına katkıda bulunabiliriz. Önemli olan selin sebep olduğu sarsıntının atlatılmasıdır. Allah'ın izniyle o insanlar en azından bu sarsıntıyı kısmen de olsa düzeltip tekrar ayaklarının üstüne durmaya başlarlarsa kendi eksiklerini kendileri giderebileceklerdir.
Not: 21 Ağustos 2010 Mescidi Aksa'nın yakılmasının 41. yıldönümüdür. Bu mabede yönelen tehdit her gün artıyor. Bizim de bu vesileyle Mescidi Aksa davasını yeniden gündeme getirmemiz ve o gün bu kutsal mabede yönelen tehlikeleri gündeme taşıyan programlar düzenlememiz iyi olacaktır.
VAKİT