Pakistan pakisyana mı dönüyor?

Akif Emre

Pakistan bu günlerde son derece karmaşık ve bir o kadar tehlikeli süreçten geçiyor. Önceki gün yaşanan bombalı saldırılar daha önce Lal Mescidi'ne yapılan kanlı baskınla birarada düşünüldüğünde zaten Afganistan-Taliban-askeri cunta denkleminde ele alınan Pakistan için görüntü hiç iç açıcı değil. Pakistan'ın iç dengelerini bilmeden hazır şablonları kullanarak yapılan analizler(!) de olup biteni iyice anlaşılmaz hale getiriyor. Bu hazır şablonlardan biri de Afganistan için kullanılan adeta bilgisiz ilgisizlik açığını kapatan, muhalif sükse yapmada sıkca başvurulan “Amerikan desteği”nin Pakistan versiyonu... Bu komplo teorisi o kadar abartıldı ki neredeyse tüm Müslümanlar Amerikan ajanı olmaktan kuşkulanacak duruma geldi. Mesela, sanırım sayı saymasını bilmeyen bir yazar, Amerikan parasıyla Pakistan'da açıldığını iddia ettiği 20000 (yazı ile yirmi bin) medresenin “erkek egemen, feodal İslam anlayışı”nı yaygınlaştırdığını bile iddia edebiliyor. Pakistan ve Hind- İslam dünyasında medreselerin konumu, toplumsal etkisi, Diyobendi, Brelvi gibi dini ekollerin ne anlama geldiği gibi başlıkları bilmeden ödünç alınan sol jargonu buraya uygulamak en azından ciddiyetle bağdaşmaz.

Görünen o ki darbeci general Müşerref, uluslararası konjonktür, yani Amerikan baskısı ile toplumsal muhalefet arasında sıkışmış durumda. Bir yanda ABD'nin Taliban'a karşı yürüttüğü operasyona tam destek istemesi, hatta bu tür askeri operasyonlar için Pakistan toprağını kullanmaya niyetlenmesi (zaman zaman kullanması), diğer tarafta toplumsal muhalefetin rejimin normalleşmesi yolunda baskılarını arttırması zaten meşruiyet sorunu yaşayan yönetimi zorluyor. Burada en önemli belirleyici güç olan dini grupların alacağı tavır önemli. Dini grupların meclisteki koalisyonundan oluşan Müttehide Meclisi Amel'in (MMA) tavrı bu süreçte son derece belirleyici olacak.

Pakistandaki köklü ve son derece yaygın geleneksel dini cemaatleri mecliste temsil eden siyasi partilerden oluşan bu ittifak, Belucistan ve Kuzet-batı Serhad Eyaletlerinde yönetimi elinde bulunduruyor. Cemaat–i İslami, Cemaat–i Ulema–i İslam ve Tahrik–i İslam partilerinden oluşan MMA, Binezir Butto ve Nevaz Şerif gibi aktörlerin de devre dışı kalmasıyla Müşerref döneminde politik ağırlıkları hayli artmasına rağmen, baştan beri askeri yönetime muhalif oldular. Mevdudi'nin kurucusu olduğu Cemaat-i İslami epeydir kitlesel gösterilerin başını çektiği gibi, cemaatin lideri Gazi Ahmed Hüseyin, Müşerref'in genel kurmay başkanlığını bırakması için dava açtı. Muhtemelen önümüzdeki günlerde bu yönde bir karar çıkabilir.

Devlet başkanı Müşerref üzerinde seçimlerin yapılması için baskılar artarken, o da Binezir Butto ile anlaşmak için gizli görüşmeler yapıyor. Nevaz Şerif'in de dönüşü kesinleşince Cemaat-i İslami'nin karşılama töreni yapacağını açıklaması muhtemel Binezir-Müşerref ittifakını zora sokacak gibi görünüyor.

Bu durumda, Müşerref için iki seçenek kalıyor. İlki, Müttehide Meclisi Amel'i oluşturan partiler arasında bir ayrışmanın zeminini hazırlayıp dağılmasını sağlamak. Bunu zayıf bir ihtimal görmüyorum; pek çok durumda pragmatist davranan geleneksel cemaat liderleri farklı ittifaklara girebilirler. İkinci ihtimal, çok riskli de olsa seçimlerin iptal edilmesi seçeneğidir. Nitekim Revalpindi'deki askeri karargaha yapılan bombalı saldırının adından bir tür provokasyon ihtimalinden söz edenler az değil. Washington Post (4 eylül 2007) son patlamaların sıkıyönetim ilanı için Müşerref'e önemli bir fırsat verdiğini yazarak, muhtemel gelişmelerin yönünü gösterdi. Daha önce de gündeme gelen sıkı yönetim ilanı hen seçimlerin ertelenmesi hem de Amerika'nın “Taliban karşıtı” savaşta istediği askeri desteği vermesi için elini rahatlatabilir.

Ancak, Müşerref için kısa vadede çözüm gibi duran bu seçenek uzun vadede Pakistan'ın kaosa sürüklenmesine yol açabilir. Çünkü sadece dini parti ve cemaatler değil, Pakistanlıların büyük kısmı Amerika'nın tavrı karşısında kendilerinin ve ülkelerinin aşağılandığını düşünüyor. ABD'nin “terörle mücadele” adına sömürge muamelesi yapması, hatta verilen desteği yetersiz bularak zaman zaman doğrudan müdahale ihtimalini gündeme getirmesi, medrese ve dini sembollere karşı vandal bir savaş açılması (Lal Mescidi olayının patlak vermesinde dini liderlerin teker teker faili mechûl cinayetlerle ortadan kaldırılmasının etkisi göz ardı ediliyor) çok farklı etnik yapılardan oluşan ve kuruluş temelini tek birleştirici unsur olarak İslamın olduğu Pakistanlıları adete isyana zorlamaktadır. Buna aşiret yapısı ve Afganistan'la doğrudan bağlantılı aşiretlerin varlığı göz önüne alındığında, durum bildik şablonlarla açıklanamaz. Güney Veziristan'da halen 300 kadar Pakistan askerinin aşiretlerin elinde rehin tutulduğunu hatırlatmak bile dengelerin ne kadar hassa olduğuna dair fikir verebilir.

Pakistanda gerçekleştirilmek istenen panayır devriminin Soros destekli meydan mitingleri kadar kolay olmayacağı açık.

Yeni Şafak Gazetesi