Özür Diletmek Zafer midir?

Ahmet Varol

Bu sıralarda siyonist işgal devleti, Mavi Marmara katliamından dolayı Türkiye'den özür dilemenin zeminini oluşturma çabası içine girdiği ve son günlerde kendi hükûmeti içinde bunun tartışmalarını yaptığı mesajları veriyor. Radikal siyonistlikte Netanyahu'yu solladığı görünümü vermeye çalışan Lieberman, içinde bulunduğu koalisyon hükûmetinin Türkiye'den özür dilemesi durumunda çekilmeyeceği açıklaması yaptı. Böylece geçmişteki tehdidinin sadece bir numara olduğunu, doğacak sonucun hesabına gelip gelmemesini dikkate alacağını gösterdi. Aslında onun radikalliği de sadece bir numaradan ibarettir. Dünün aşırı siyonisti Netanyahu'nun bugün Lieberman'ın yanında "ılımlı" kaldığı, birçok "ılımlı" siyonistin aslında büyük katliamların ve vahşi saldırıların baş sorumluları olduğu göz önünde bulundurulursa onlarda maskelerin şartlara ve muhataba göre değiştirildiği anlaşılır.

Siyonistlerin Mavi Marmara katliamlarından sonra meselenin sadece bir özür ve tazminata indirgenmesi bu davayı yıpratmıştır. Gerçi resmiyette Gazze'ye uygulanan ambargonun kaldırılmasının da bir şart olarak ileri sürüldüğü ve bu üç şartın yerine getirilmemesi halinde ilişkilerin normalleştirilmeyeceği vurgulandıysa da kamuoyuna yansıyan politikada özür ve tazminat şartları öne çıktığından, ambargonun kaldırılması şartı büyük ölçüde gölgede kaldı.

Bir yandan da siyonist katile özür ve tazminat şartlarının kabul ettirilmesi bir zafer olacakmış imajı verildi. Şimdi siyonist katillerin özre yanaşmaları karşısında "siz ne kadar gelirseniz biz de o kadar geliriz" tarzında normalleştirmeye yanaşma imajı verilmesi yüzünden, katillerin "ambargo" meselesini önce ikinci plana itme sonra da erteleme yoluyla amaçlarını gerçekleştirmeleri riski hâsıl oldu. Çünkü bu, siyonistlerin işgal devletini kurdukları tarihten bu yana izledikleri bir taktiktir. "Üzerinde anlaşma sağlanması zor meseleleri erteleme" numarasına başvurup, küçük sorunlarda anlaşma taktiğiyle yapmak istedikleri, basit konularda taviz vererek temel meselelerde kazançlı çıkmaktır. Bu taktikle de temel meseleleri "erteleme" bahanesiyle anlaşmanın dışında tutar, sonra da tamamen gündemin dışına çıkarırlar. Çünkü bu yolla aldıklarını daha sonra geri vermeye zorlanamayacaklarını düşünürler. Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sâdât'la imzaladıkları Camp David Anlaşması'yla başlattıkları "normalleştirme" sürecinde bugüne kadar imzaladıkları anlaşmaların tümünde bu taktiği uyguladıklarından, sürekli tali meseleleri anlaşma konusu yapmış temel meseleleri gündemin dışında tutmuşlardır. "Normalleştirme" sürecinde o kadar anlaşma imzalanmış olmasına rağmen Kudüs davası, Mescidi Aksa'nın özgürleştirilmesi, yahudi yerleşim merkezleri inşaatının sonlandırılması, mültecilerin yurda dönüş hakları, 1948'de işgal edilmiş topraklardaki özel mülklerin sahiplerine iadesi gibi temel konularda en ufak bir ilerleme kaydedilmemesi bu yüzdendir.

Siyonist katil şimdi hiçbir değeri olmayan özre ve üç kuruşluk tazminata hazırlandığı mesajı verirken bunun kendi açısından önemli karşılığı olmasını istiyor. Siyonist katil özür dilerse Türkiye büyük zafer kazanmış mı olacak? Her şey süt liman olacağı için bütün ilişkilere kaldığı yerden devam mı edilecek? Şehitlerimizin davalarının, uğrunda hayatlarını feda ettikleri kutsal mücadelelerinin üzerine çizgi çekilerek eli kanlı katille aramızdaki tüm hesaplar kapatılmış mı olacak?

Bunca cinayetin, katliamın, vahşetin cezası "özür dilemek" veya buna ilaveten vereceği beş paralık tazminat mı olacak? Katilin vereceği tazminat maddi açıdan belki Mavi Marmara baskınında gasp ettiği insani yardımlarımıza denk bile olmayacaktır.

Özür ve tazminat karşılığında ilişkilere kaldığı yerden devam edilmesi, siyonist katillerin tebri edilmesi yani temize çıkarılması anlamına gelir. Özür dilendiğinde başa dönülürse, arada yaşananların tümü havaya uçurulmuş ve kazanan yine siyonist işgalci olacak.

Şehitler hiçbir değeri olmayan özür ve tazminat için şehit olmadı. Onların bayrakları yere düşürülmeden Kudüs ve Mescidi Aksa'nın özgürlüğü, Gazze'ye uygulanan ambargonun sonlandırılması mücadelesi sürdürülmeli. Mavi Marmara yolcularını ve onların davalarına destek veren herkesi siyonist katillerle ilişkilerin normalleştirilmesi taktikleri karşısında dikkatli olmaya çağırıyoruz.

YENİ AKİT