HAKSÖZ-HABER
Karar gazetesinden İbrahim Kiras ile Yeni Şafak gazetesinden İsmail Kılıçarslan bugünkü köşe yazılarında bir dönerci esnafına karşı sergilediği tutumdan ötürü kamuoyunun tepkisine maruz kalan Denizli valisi Ali Fuat Atik’i değerlendirdiler.
İktidar kibrinin tipik bir yansıması olan bu tutumunun sosyal medyada yoğun tepki toplaması üzerine Dahiliye bürokratının samimiyetten uzak özür beyanı da “özrü kabahatinden büyük” deyimini anımsattı.
“Özensiz bir özür yazısına sızım sızım sızmış kibir ve enaniyet”
Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan “Sayın valim” başlıklı yazısında (20 Ekim 2020) bu duruma şu cümlelerle dikkat çekmiş:
Yazıyı yazma gerekçem, o üç kez yenilenen metnin her üçüne de sızım sızım sızmış o kibirli dili. O gizlenemeyen enaniyet. O ifadelerin arkasına saklanmış “ulan bu iş de başımıza nereden geldi arkadaş?” rahatsızlığı. Dümdüz söylemek gerekirse “samimi bir pişmanlık” sergilemek yerine “ulan durduk yere yakalandık, Allah bu sosyal medyanın belasını versin” tavrını bastırmaya çalışıp “sirkatin” söylemek.
Mesela “yaşanan bu üzücü gelişmeyi nezaket ve tevazu ile telafi edeceğiz” cümlesindeki korkunç yaralayıcılık. Birinin kendinden bahsederken “nazik ve mütevazı” olduğunu vurgulama ihtiyacı duyması.
Mesela “işletmemiz vatandaşımıza hizmet vermeye devam ediyor” cümlesindeki korkunç yaralayıcılık. Demek ki bu video kamuoyuna sızmasa, vali, pekala açık kalmasına da hükmedebileceği bir işletmeyi “ferman buyurarak kapatabileceği” bir güç vehmediyordu kendinde.
Meselenin ek yeri şurasıdır.
Ben en çok başımızda böyle yöneticiler olmasın, “devletin demirden elini” yerli yersiz kullanmasınlar, vatandaşı olmadık yere kırıp dökmesinler, herhangi bir insan valilik binasına girerken kendini ezilmiş hissetmesin, derin bir bürokratik düzenek kurulmasın diye destek verdim, vermeye de devam ediyorum “yeni Türkiye” fikrine. Kemalist vesayet yerine, “oligarşik bürokrasi düzeni” yerine “vatandaşına açık erişim sağlayan bir Türkiye” fikrine inanıyorum. Türkçesi perişan, kibri Everest’te valilerle, bürokratlarla, memurlarla uğraşmak, boğuşmak, bu mücadeleyle vakit kaybetmek istesem “eski Türkiye” ile de idare ederdim.
*
Valinin tutumunun arkasındaki zihniyet sorununu görmek
Karar gazetesi yazarı İbrahim Kiras ise “Valinin biri denetime çıkmış” başlıklı yazısında (20 Ekim 2020) sorunun salt Denizli Valisi Ali Fuat Atik’in kişisel tutumundan ibaret olmadığını belirterek bunun bürokrasinin genelinde hüküm süren hastalıklı bir zihniyet sorunu olduğuna dikkat çekmiş.
İbrahim Kiras’ın konuyla alakalı ifadeleri şöyle:
Bir valimizin sosyal medyaya düşen “denetim” görüntüleri herkesi rahatsız etti. Kendisine saygıda kusur ettiğini düşündüğü “vatandaş”a yetkisini kötüye kullanarak “devlet adına” verdiği ceza hepimizi isyan ettirdi. Zaten son zamanlarda yöneticilerimiz ne zaman sokağa çıksalar -orada bir yerde birinin elinde kamera varsa eğer- muhakkak bir skandal yaşanıyor. Çünkü devletin vatandaşla iletişiminde ciddi bir sorun var. Vatandaşın karşısında çoğunlukla saygısız, şefkatsiz, buyurgan bir tavır içinde devlet görevlileri.
Diğer yandan, hepimiz biliyoruz ki bugün yaptığı görev dolayısıyla elinde kamusal gücü kullanma yetkisi olan insanlarla “sıradan vatandaş”lar fiiliyatta eşit haklara sahip değiller. Mesela trafikte tartıştığı sivil giysili kişi hâkim veya savcı çıkarsa “sıradan vatandaş”ın başına her şey gelebilir. (Sırtında üniforma olanlara zaten yan gözle bakılmaz.) Çünkü kamusal gücü kullanma yetkisi olan kişiler için uygulanacak hukuk yok. Belki kâğıt üstünde var ama pratikte yok. En basitinden “vatandaşlara” trafik cezası yazma yetkisi olan polislere trafik cezası yazılamaması gibi… Bu örnek en tepeye kadar katlanarak gider devlet hiyerarşisinde…
Demek ki burada mesele yalnızca kişisel hatalarla ilgili değil. Hatta tek başına yasalarla, mevcut kurallarla veya yürürlükteki sistemle de ilgili sayılmaz. Mesele zihniyetle ilgili.