Bugün Yeni Şafak gazetesinde “Özgüven başkalarına saygıya mani değil” başlığıyla yayımlanan Erol Göka imzalı yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:
Başarısızlık ve travmalar karşılaşıldığında ne yaptıkları narsist ile özgüvenli insanı ayırt etmede çok önemli bir ölçüt. Narsistik kişinin, adeta bedeninde cildi yoktur. Bünyesi yaralanmalara, zedelenmelere, enfeksiyonlara karşı savunmasızdır. Çok kolay incinir, alabildiğine kırılgandır ama onu kıran şeyler daha ziyade beğenilmemek, dikkate alınmamakla ilgilidir. Oysa özgüvenli kişi, hayat olayları karşısında psikolojik olarak sağlam, dayanıklı ve azimli kalmayı başarabilir.
Doğrudur, özgüvenli insanlar, benliklerini, toplumdaki saygınlıklarını güçlendirmek, başkalarının kendileri hakkında olumlu düşünmelerini ister ve buna göre davranırlar. Ancak onların bu tavırları başkalarının beğenisini her işin başı haline getirdikleri anlamı taşımaz. Gerektiğinde yalnız yürümeye de hazır oldukları gibi başka insanların başarıları karşısında da onları övmeyi, alkışlamayı elden bırakmaz. Kimseyi aşağılamaz. İnsanlardan gelen olumlu eleştirileri can kulağıyla dinler, onları ciddiye aldığını gösterir. Narsistlerin ise gerçek bir rekabetten, yarışmadan, sınavlardan ödleri patlar. Bunlar gereksizdir, zira tüm yarışmaların birincisi zaten kendisidir, insanlar bunu göremiyorsa hata onlardadır. Daha en başından tüm kurguyu kaybetme ihtimaline göre yaparlar; kaybetmelerini meşru gösterecek gerekçeleri en baştan hazırlarlar, örneğin sınavlara çalışmadan girerler ki yarın başarısız olduklarında “Zaten hiç çalışmamıştım” diyebilsinler.
Aslında önemli olan özgüven değil, özgüvenin ve benlik saygısının sebat etmesi, kararlılık göstermesidir. Narsistler için işler yolunda gittiğinde, başarılı olduklarında bir sorun yoktur, problem başarısızlıkla birlikte başlar. Bu farklılığın nedeni, narsistlerin değerlendirmelerinde, kendilerine değil de başkalarının fikirlerine daha çok önem vermesi, onları esas almasıdır. Narsist başkalarının alkışına ve takdirine ekmek, su gibi muhtaçtır.
Kendisi hakkında genellikle olumlu düşünen, ayakları yere sağlam basan özgüvenli insanlar, başkalarına da güven verirler. Coşkuları, işbirliğine ve dayanışmaya yatkınlıkları çevrelerini de etkiler. Kimse onların kendilerine çelme takacağını düşünmediği, samimiyetlerinden endişe etmediği, dostluklarından emin olduğu için onlarla iletişim içinde olmaktan haz alır. Özgüvenli insan, başkalarına hak ettikleri iltifatları yeri geldiğince usulünce söylemeyi zevkle yapar, aynı şekilde başkalarından kendisine yöneltilen iltifatları zarifçe alır. Özgüvenli insan, etkin bir dinleyici, bir empati ustasıdır. Bir sohbeti başlatıp sürdürebilir, sakince konuşur ve gerçekten hissettiklerini söyler. Sohbeti, önemli ve önemsiz konular diye ayırmaz, gerektiğinde havadan sudan da konuşur. Narsist ise kendisine ve başkalarının takdirine çakılı olduğundan bunların hiçbirini beceremez, insan ilişkilerinde potansiyel sorun ve dolayıyla geçimsizlik kaynağıdır.
Özgüvenli insan, kendisinin de diğer insanların da değerini bilir, hatır gönül kırmamaya gayret eder ama bu onun her denilene “Evet” diyeceği anlamına gelmez. Özgüvenli insan, kişiliğine yapılan saldırıları, aşağılamaları uygun biçimde göğüsler. Gerçekçi eleştirileri dinler, hak verir, teşekkür eder. Özgüvenli insan, herkesin fikrine saygılıdır ama bu özelliği onun kendi fikirlerini, uygun bir biçimde ama özgürce söylemesine hiçbir zaman mani değildir. Sorunları sakince müzakere etmeyi sever. Özgüvenli insan, öfkesine yenilip sonradan pişman olmamak için, öfkesini daha içinde hissettiği zaman, büyütmeden karşısındakine iletmekte bir mahzur görmez. Özgüvenli olan insan, taleplerini dillendirmekten, isteklerini söylemekten çekinmez ama karşısındaki insanın da “Hayır” deme hakkı olduğunu bilir. Özgüvenli insan, bilgisizliğini marifetmiş gibi sunmaz ama her şeyi bilmek zorunda olmadığını, bunun da asla cahillik ve başarısızlık anlamına gelmeyeceğini bilir. Özgüvenli insan, aile ve toplum yaşamının kurallarına uymak için her türlü dikkati sarf eder, özeni gösterir ama kendi özel yaşam hakkı olduğunun da bilincindedir. Bazen yalnız kalmak, sevdiği işlerle uğraşmak isteyebilir. Gerçek bir narsist, kibir ve gurur ile uğraşmaktan bunları bırakın yapmayı hayal dahi edemez. Başkaları onu takdir etmekle mükelleftirler, varlık nedenleri budur. Onlar olmadan yalnız kalmayı dahi beceremediğini göremez narsist. Yalnızlık onun için kendini geliştirme, içe bakış fırsatı değil, başkalarından yakınma vesilesidir.
Özgüvenli insan ile narsist arasındaki en büyük ayrım noktalarından biri de alçakgönüllülük, mütevazılık ve affetme alanındadır. Narsist için alçakgönüllülük, mütevazılık aklının ucundan bile geçmeyen hususlardır, kibri ve gururu, başkalarını affetmesinin önüne geçer. Hele hele o insan, kendisini yeterince takdir etmemek gibi bir hata yapmışsa…