Özgürlükten anladıklarımız!

Ali Bulaç

Özgürlüğü üç ayrı katmanda düşünebiliriz:

1) Hz. Ömer'in meşhur "Annelerin hür doğurduğu insanları ne zamandan beri köleleştirdiniz!" sözünde ima edilen beşeri tabii durum. Buna göre her çocuk, annesinin karnından hür doğar. İnsanın özgürlüğünü elinden alan yegane faktör savaş esiri olmasıdır.

2) Kişi dinî hayatını yaşamak isterken, önüne birtakım engellerin çıkması hali. Bu engellerin ortadan kaldırılması bir özgürlük mücadelesi vermeyi gerektirir. İslam bilginlerinin cihadı, "İslam ile insan arasında engellerin ortadan kaldırılması cehdi" olarak tarif etmeleri bununla ilgilidir. Cihad bir özgürlük mücadelesidir. "Cihad" fiili savaş hali olabildiği gibi, entelektüel bir "ceht" de olabilir; nefsin insanı Allah'ın yolundan alıkoyması ancak "mücahede" yoluyla aşılabilir. Kur'an'daki bir hükmü ortaya çıkarmak için gösterilen ceht ve bunun sonucunda yapılan içtihat da bu çerçevede bir çabadır. "Cehd, mücahede, cihad ve içtihad" aynı köktendir. Bu varlığın, epistemolojinin, ruhun ve hayatın birliğini gösterir.

3) Üçüncü özgürlük katı, ruhun bedendeki hapishanesinden kurtulmasıdır. Bu, daha çok sufilerin, ariflerin itibar edip üzerinde durdukları özgürlük çeşididir.

Birey olmaya karar veren bir Müslüman şu üç soruya cevap bulmalı: a) "Başıboş bırakıldığını mı sanıyor?" (75/Kıyame, 36) İnsan yaratılmış, hayat kendisine bağışlanmış ise nasıl Allah'tan müstağni olabilir, kendi hayatının norm ve kurallarını kendisi tayin etmeye kalkışabilir? b) "İnsana her arzu etti şey mi var?" İnsan bedenini, tabiatı, bilgiyi, iktidarı temellük ediyor; fakat bu alanların tümünde mutlak iktidar Allah'ındır. c) Hz. Peygamber'in dilinden bir dua, "Rabbim, beni tek başıma bırakma. (21/Enbiya, 89)" İnsan tek başına kalamaz, ikincisi şeytan olur.

Liberal felsefede bireysel özgürlük, özgürlüklerin bireye indirgenmesi demektir ki, bu bakış açısından herhangi türden bir tercihte bulunmak mümkündür. Sadece bu kadar da değil, neyin özgürlük olup olmadığına da kendisi karar veriyor. Liberallere göre bireysel özgürlük, bireyin herhangi türden tercihte bulunma özgürlüğünde bulunması değil, bunun yanında ve asıl olan 'neyin özgürlük olduğuna veya olmadığı'na yine kendisinin karar vermesi, tercihlerini kendi kararlarına göre yapmasıdır. İslam bakış açısından sen herhangi bir tercihte bulunabilirsin; Allah sana bu özgürlüğü veriyor. Hıristiyanlığı, Yahudiliği, ateizmi seç; bu senin özgürlüğünü kullanmandır. Yanlışı, yani batılı seçme özgürlüğün vardır, ama bu seçim hakkın değildir; özgürlüğün kullanımıdır. İslam, başlangıç noktasında dini seçme özgürlüğünü tanımış, din seçiminden sonra hükümleriyle insanı yükümlü kılmıştır. Diğer yandan liberal felsefe özgürlük tanımını tekelleştirir, A'yı seçtiğin zaman özgürlük olur, B'yi seçtiğin zaman özgürlük olmaz diyor. Çünkü özgürlüğün tanımını kendisi yapıyor, içini kendisi dolduruyor.

Liberal bakış açısından, bireyin din seçme ve seçtiği din içinden de seçmelerde bulunma özgürlüğü vardır. Bu tartışılamaz. Dinî hükümlerin bir kısmını benimser; bir kısmını reddeder; bir kısmını benimser, ama gereklerini yerine getirmek istemeyebilir, bu onun özgürlüğüdür. İslamiyet bu özgürlüğü ve serbestliği tanımıyor. İslamiyet'i seçen hükümlerini de kabul eder: Artık onun için alkollü içki, zina, kumar, şans oyunları, faiz, bedenin teşhiri haramdır. Zira "Allah ve Resulü bir işe hükmetti mi artık mümin erkek ve mümin kadınlara bunlara aykırı seçme hakkı kalmamıştır." (33/Ahzab, 36) İnsan günahı göze alarak, yani dünyevi ve uhrevi cezalara katlanarak bu yasakları ihlal edebilir ancak. "Ben hem içki içerim, hem başımı açarım, hem de plaja giderim; beni kimse eleştiremez" dersen; bu liberal özgürlük tanımı açısından mümkündür ama İslam açısından mümkün değildir. Yine İslam bakış açısından meşru çerçevede dilediğin kadar zengin olabilirsin, ama servetini dilediğin gibi harcayamazsın. Liberalizme göre nasıl istersen öyle harca. Kısaca Müslümanlar ve liberaller özgürlükten aynı şeyi anlamaz.

ZAMAN