Şirret zorbalara karşı tebliğde alternatifler üretmek

Ali Osman Aydın, bir takım konularda değişen şartların göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Ali Osman Aydın / Yeni Akit

“Özgürlükçü” zorbalar ve tebliğde alternatif yollar denemek

İzmir’de yılbaşıyla ilgili bildiri dağıtan iki kişiye yapılan zorbalık, üzerinde durulmayı gerektiriyor. Türkiye’nin üzerinde ilerlediği fay hattının ne kadar gerilim yüklü olduğu bu videodan anlaşılıyor.

Bildiri dağıtan iki kişi, bazı insanların sözlü ve fiziksel tacizine uğruyor.

“Size bildiri dağıttırmayacağız” diyorlar gözleri dönmüş bir şekilde bağırarak…

Ve devam ediyorlar…

“Burada gericilere yer yok!”

“Siz İŞİD’cisiniz… Çocuklara tecavüz eder, kafa keser, insan yakarsınız”

“Siz çocuk katledersiniz”

“Burada kadın düşmanlarına yer yok, cihatçılara yer yok, El Nusra’ya yer yok, burası İzmir!”

Orası İzmir olunca, hoşlanmadığın kişiye her türlü hakareti etmek, iftirayı atmak, tacizi yapmak normal oluyor anlaşılan. Orası İzmir olunca, insanlığın asgari değerleri bile ayaklar altına alınabiliyor demek!

Bu çirkin şeyleri söylerken, bildiri dağıtanları itip kakıyor, ellerindeki broşürleri yerlere fırlatıyorlar. Utanç verici görüntüler oluşuyor.

Enver Aysever gibi demokratlar da (!) utanmadan müdahale edenlerin tavrını göklere çıkarıyorlar.

****

Bu zorbalara sosyal medyada da sahip çıkıldı, tahmin edileceği gibi. Nedeni, papağan gibi tekrar edilen o klişe “argümanlar.” Bir kişi sarıklı ve cübbe ise “çocuk tecavüzcüsüdür, İŞİD’cidir”, falandır bu zorbalara göre...

Bildiri dağıtan insanlara sözlü ve fiziksel tacizde bulunmak, onları işlemedikleri suçlarla suçlamak, kişilik haklarına saldırmak ve bunu savunmak, açıkça zorbalıktır. Bunu yapanlar zorbadır.

Asla özgürlükten, demokrasiden, insan haklarından, cumhuriyetten, medeni olmaktan bahsedemezler...

İnsanlıklarının, demokratlıklarının ölçütü bu videodur, yaptıkları “beğenidir.”

İstiklal Caddesinin ortasında, yıllarca Marksist yayınlar dağıtıldı solcular tarafından. Bu bildiri, ya da gazete, her ne ise, almak istersek alırdık, almazsak, geçer giderdik…

Bir insan, hayatın olağan akışına mani olmadan kendi dünya görüşünün tanıtımını yapıyor, kimseyi bir şeye zorlamıyorsa ona saldırmanın nasıl bir anlamı olabilir?

Bildiri dağıttı diye kimseye hakaret edemezsin! İzmir’de edildi. “Çocuk tecavüzcüsü, çocuk katili” dediler insanlara? Bu bir kesime dönük nefret söylemidir ve hukuki bir karşılığı olması gerekir. Bildiri dağıtanlar bu yolu kesinlikle kullanmalılar.

Kimse kimseyi “çocuk tecavüzcüsü” ilan edemez. Orada bu alçak şey yapıldı! Tekrar tekrar böyle aşağılık bir cürümle suçlandı bildiri dağıtanlar. O muamele bana yapılsa, o kadın ve adama, hak ettikleri karşılığı çıplak ellerimle vermekten memnuniyet duyardım. Kimse, kimseyi böyle ağır ve alçakça bir şeyle suçlayamaz. Yalan ve iftira atıp, hakaret ediyorsan, ağır sonuçlarına da katlanırsın… Bu kadar net!

****

Fakat ben bu olayda en çok, bu zorbalardan da çok, bildiri dağıtanlara kızdım.

Kimi yer vardır ki, orada ortam müsaittir, sandalyenin üzerine çıkar anlatırsınız, kimi yer var ki orada susmak konuşmaktan evladır. Neyi, nerede, nasıl ve hangi usulle anlatacağınız meselesi, hayati derecede mühimdir!

Sadece temsil etmekle yetinilecek yerde yetinmez, susulacak yerde konuşur, kısık sesle konuşmanız gereken yerde sandalyenin üzerinde anlatır, yüksek sesle anlatacağınız yerde kısık sesle anlatırsanız, ölçüyü kaçırmış olursunuz.

“Sadece” bildiri dağıtarak, insanların yolunu keserek, tekel bayilerine giderek, ya da içen insanların yanlarına gidip dinden bahsederek, dinen faydalı bir şey yapmış olmazsınız.

Din mi anlatmak istiyorsunuz? İnsanlara inandığınız dinin güzelliklerini mi göstermek ya da onları- sizce - kötülüklere karşı uyarmak mı istiyorsunuz? Bunda ciddi ve samimi misiniz?

O zaman senarist yetiştirin kardeşim…

Yönetmen yetiştirin…

Filmler yapın…

Hollywood’da Terrence Malick gibi adamlar ve dünyada bir çok isim; kendi inançlarını, dünya görüşlerini, vizyonlarını anlatmak için filmler yapıyorlar.

Şu dünyadan Mustafa Akkad diye bir adam geçti. Tek başına dağlar kadar büyük işler yaptı. 40 senedir mirası yeniyor.

Dizi film yapın! “Kültürümüz, geleneğimiz, değerlerimiz” dediğiniz şeyler her ne ise dizi mecrasında anlatmaya çalışın, gözünüz yiyorsa.

Hadi bu kadar paranız yok. Tamam. Oturun roman yazın o zaman.

Tolstoy, Hugo, Kazancakis gibi adamlar resmen ilahiyat yaptılar romanla…

Siz de yapın. Bir Nehludov, bir Zosima, bir Francesko, bir Jan Valjan da siz yaratın insanlığın belleğinde güzel ahlakı temsil edecek. Olmaz mı?

Tiyatro yapın. İzmir meydanında, meramınızı estetikle bezeyerek, teatral bir şekilde anlatmayı deneyin bir de.

Müzik yapın. Çağrı’nın müziklerini besteleyen Maurice Jarre’ı, Ömer Faruk Tekbilek’i dinliyorsunuz, vaazlarınızda fon olarak kullanıyorsunuz güzel güzel. Siz de besteciler yetiştirin kardeşim…

Altay Cem Meriç ve benzerleri gibi, ateistlerin argümanlarını, modern dünyanın tezlerini çürüten videolar çekin, onlara “reddiyeler” yapmak yerine. Düşünce platformları oluşturarak insanlara ulaşmaya çalışın. Bunları yapamıyorsanız, hiç değilse, yapılmasına taraftar olun, yapanları takdir edin, yollarını açın.

Zamanın dilini, zamanın ruhunu, kitlenin neyden etkilendiğini anlamaya çalışın…

Ha tabii böyle bir şey, bütün hareket tarzınızı, dini anlama ve yorumlama yönteminizi sorgulamanızı, revize etmenizi; alışkanlıklarınızı değiştirmeyi gerektirir. Bu da bütün konforunuzu bozar…

İnsanlara “bizi dinlemiyorlar” diyerek kızmak, tersledikleri zaman omuzları düşürüp gitmek, ağlak yaşam üslubunuza cuk diye oturuyor olabilir. Sizi, insanların yoldan çıktığına, bu yüzden sizi anlamak istemediklerine ikna edebilir. Fakat sırf birileri sizi tersliyor diye, din anlatma usulünüzün doğru olduğunu düşünmeyin!

2022 de din anlatmak sandığınızdan çok daha farklı bir şey. Bunu anladığınızda, 90’lardaki bir başörtüsü eyleminde, elindeki Atatürk tablosunu başörtülülere gösteren kışkırtıcı genç kadının konumuna düşmezsiniz, Konak’ta bildiri dağıtarak. Konsantrasyonunuzu başka işlere çevirirsiniz.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!