“Özgürlük adı altında Rabbimizin sınırları hiçe sayılmaktadır”

Özgür-Der Amasya Temsilciliğinde Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya tarafından "Toplumsal Yozlaşma Tehdidi ve Sorumluluğumuz" konulu seminer gerçekleştirildi.

Toplumsal yozlaşmanın altında yatan en büyük nedenin rabbimizin bizim için çizmiş olduğu sınırların önemsiz görülmesi olduğunu vurgulayan Kaya konuşmasında şu hususlara vurgu yaptı:

“Toplumsal yozlaşmada en büyük sorun ahlaki yozlaşmadır. Sistematik ifsad toplumsal yapının çürümesine, kokuşmasına sebep olmaktadır. İnsanın kendisini hayatın merkezine koyma eğilimi haya, edep sınırlarının giderek zayıflatılmasına, laçkalaşmasına yol açmaktadır.

İnsanların birbirine hakkı ve sabrı tavsiye etmesinin özel hayata müdahale olarak algılandığı bir ortamda örfün, ahlakın, toplumsal yapıyı koruyan insani değerlere saygı ve bağlılığın erimesi kaçınılmazdır. Bilhassa da özgürlük kavramı etrafında ortaya konan ölçüsüz, aşırı, sapkın yaklaşım ve tavırlarla toplumsal çürümeye adeta felsefi bir katkı sunulmaktadır.

 Müslüman fırtınalı denizde pusulasını kaybetmeyen gemi gibidir

Düşüncelerimizi, eylemlerimizi ve ilişkilerimizi belirleyen bir ölçünün mevcudiyeti bizim için ne büyük rahmettir. Rabbül alemine sonsuz şükürler olsun ki; başıboş değiliz, hevamızı ilah edinmişlerden değiliz ve bu yüzden de fırtınalı denizlerde pusulasız bir gemiyle yolculuğa çıkan maceracılara benzemiyoruz.

Bize hakkın ve adaletin ölçüsünü gösteren, doğru ile yanlışın ayrım çizgisinin öğreten vahyin kılavuzluğunda ve rasulün örnekliğinde hayat yolculuğumuzu sürdürmeye çalışıyoruz. Bu kaotik her şeyin iç içe geçtiği, ölçüsüzlük ve sabitesizliğin adeta norm haline geldiği bir ortamda mürşide, hidayet rehberine tabi olmaktan büyük bir nimet düşünülemez.

Rabbimizin sınırları insanın hayatını değerli kılar

Bizi yaratanın, yoktan var edenin bizim için belirlediği sınırlara tabi olmak bizim hayatımızı anlamlı ve kolay kılıyor. Her çabamızı ibadete dönüştürüyor. Şunu biliyoruz ki; insan yaratıcı değildir, yaratılandır. Bu yüzden muhtaçtır. İlah olmadığına göre sınırlara tabi olmak durumundadır. Sınırlar insanı şerefli, hayatını değerli kılar. Sınırların bulunmadığı, daha doğrusu sınırların tanınmadığı ortamlarda ise her türlü kötülük, çirkinlik, azgınlık kolaylıkla var olur. Bir sınır yoksa hiçbir sınır yoktur.

Bugün medyatik dayatmayla, propaganda kampanyasıyla bir azgınlığı doğallaştırma çabalarının yarınlarda başka azgınlıkları benimsetme çabalarına dönüşeceği kesindir. Bu noktada hududullahı tanımayan, şer’i sınırları aşan fikir, söz ve yaklaşımların açık ve net biçimde reddedilmesi akidevi bir sorumluluktur.

Mümin Rabbine verdiği sözü ciddiye alandır

Kimseyi memnun etmek, kimseden aferin almak, kimsenin gözüne girmek gibi bir mükellefiyetimiz yoktur. Varlığımızın gayesi Rabbimizin rızası ve o’na en güzel şekilde kul olmaya çalışmaktır. İbni Mace’nin İbni Mesud’dan rivayet ettiğine göre Nebi şöyle buyurdu: “Kimin tasası sade ahret olursa, Allah onun dünyadaki tasalarına kifayet eder. Kim de dünya ahvalinde tasalanıp budaklanırsa, Allah onun hangi vadide öldüğünü umursamaz.”

Mümin inancını, ahdini, Rabbine verdiği sözü ciddiye alandır. İslam tam bir bağlılık ve teslimiyet ister. Bağlılık ve teslimiyet ciddiyet gerektirir. Emredildiğimizi yerine getireceğiz. Haramlardan şiddetle kaçınıp, şüpheli şeylerden uzak durmalıyız.

Çocuklarımıza örnek olacak bir hayat yaşamalıyız

Müslümanlar arasında gençlerin gidişatının hiç de iyi olmadığı vurgulanıyor. Bu yaklaşım doğruyu yansıtmamaktadır. Bizler dünyevi kaygılardan çok uhrevi kaygılar taşımak durumundayız. Çocuklarımızın dünyalıklarını dert edindiğimiz kadar ahiretleri konusunda ne kadar kaygı duyuyoruz? Bizler İslami faaliyetlere katılırken çocuklarımızı derslerinden geri kalmasın diye bu faaliyetlere dahil etmiyorsak gençleri suçlayamayız. Çocuklarımıza peygamber, sahabe gibi örnek olmadan gençlerden ne bekleyebiliriz! Oysa küçümsediğimiz gençlik 15 Temmuzda meydanlara indi. Mısır’da Esma Biltaci’nin ortaya koyduğu şahitlik birçok gencimize örnek oluyor. Bu noktada ümitvar olmak durumundayız.

Son olarak rabbimizin hiçbir emrini küçük görmemeliyiz. En basitinden karşı cinsle el sıkışmama hassasiyeti bile bizim kimliğimizin bir parçasıdır. Batıda bazı ülkelerde karşı cins ile el sıkışmayan Müslümanlara vatandaşlık verilmediğini görüyoruz. Bizim için ne kadar basit görülen bu tavır başka ülkede vatandaşlığa alınmama nedeni olabilmektedir. Bu sebeple toplumsal yozlaşmada dikkat etmemiz gereken husus hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan rabbimizin emirlerini yerine getirmeye gayret etmektir. Günümüzde Allah’ın sınırlarının çiğnenmesinin normalleştiği, günahların kanıksandığı, haramların helal gibi algılandığı bir süreci yaşıyoruz. Bu noktada ibadetlerimize ağırlık verelim, rabbimizin kitabını anlamak ve yaşamak noktasında gayretimizi artıralım, takva bilinciyle yaşamamızı sürdürelim.”

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi