Ürdünlü gazeteci YASER EZ ZEATİRE, Suriye’deki Baas güçleri ile Özgür Suriye Ordusu arasındaki çatışmaları yorumluyor:
Suriye'de askerîleşme ve iç savaş
Bir gözlemcinin Suriye devriminin askerî yapı almasının ipuçlarını görmesi ile rejimin, yandaşlarının ve Şebbiha'nın argümanları arasında fark var.
Bu argümanlar Suriye ordusu ve güvenlik organları ile hukukun dışına çıkan 'teröristler' arasındaki çekişme bağlamında seferber ediliyor. Zira körlük, tek başına silahlı savaşla hiçbir ilişkisi olmayan barışçıl halkçı faaliyetler sırasında ordu kurşunlarıyla her gün ölen onlarcasının yanı sıra yüzlerce tutukluyu görmezlikten geliyor.
Ortada silah taşıyan ve taşıyacak olan kişiler olduğunu hiçbir zaman inkâr etmedik. Özgür Suriye Ordusu kurulmadan önce de bu durum yaşandı. O vakit silah taşıma işi rejim tarafından çıkarılmış birkaç Selefi hücreyle sınırlıydı ve askerîleşmenin kapsamı periyodik olarak daha genişlememişti. Rejimin bu askerîleşmenin kapsamının genişlemesini isteyip istemediğini bilemiyoruz. Doğal olarak bu durum rejimin güvenlik ve askerî çevrelerinde bir tartışmayı beraberinde getirdi. Bir kesim protestoların kapsamını genişletecek olan ordunun sokaklardan çekilmesi talebini ortadan kaldıracağı için bu askerîleşmeyi gerekli görüyor. Bir kesim de askerîleşmenin tehlikeli olduğunu ve rejimin kaybedeceği bir iç savaşa götüreceğini düşünüyor.
Ordudan ayrılmış Özgür Suriye Ordusu unsurlarının 20 bin sınırına ulaşması -sayının bundan daha da az olduğu söylense de- iki anlama geliyor. İlki, ordu çevrelerinde rejimin çok uzamayacak bir süre sonra düşeceği yönünde derinleşmeye başlayan bir kanaat oluştu. Özellikle de bir askerin ordudan ayrılması, bunun kendi ailesi ve akrabası üzerindeki sonuçları sebebiyle hafife alınacak bir durum değil. İkincisi ise, savaşa katılan ordu mensuplarının 'masumların başına ölüm ve yıkım olarak yağan katiller olarak çalışmak ile kanlı rejimle denk olmayan bir savaşta ordudan ayrılma ve ölümle mücadele etme arasında bir tercih yapmaları gerektiği' yönündeki hissiyatlarıyla ilgili.
Burada söylenmesi gereken şudur: Özgür Suriye Ordusu, hâlâ görevinin Suriye şehirlerinin sokaklarında günlük olarak yapılan barışçıl gösterileri korumakla sınırlı kalması açısından Ulusal Konsey'le anlaşmalarına bağlıyken herkes biliyor ki gösteri yapmak ve ardından barışçıl şekilde eve dönmek rejimin, ordusunun ve Şebbiha'nın etkisi gölgesinde basit bir iş değil. Bu görev hiçbir şekilde çatışmama anlamına gelmemekte. Zira bazı noktalarda şehirlerin ve semtlerin eteklerinde sınırlı çatışmalara girilebiliyor. Şu da bir gerçek ki halk Özgür Suriye Ordusu unsurlarına kucak açmasaydı bu şekilde çalışma imkânları olmazdı.
Son olarak ortaya çıkmaya başlayan askerîleşmenin bir diğer yönü de barışçı gösterilere karşı öldürme operasyonlarının sürmesine sabredemeyen ve ateşe misliyle karşılık verme kararı alan, hatta sokaklarda veya başka mekânlarda bazı güvenlik ve askerî birimlere saldıran sıradan genç gruplarla ilgili. Bu gençler de görüldüğü üzere rejime yönelik öfkenin sağladığı bir halk desteğinden besleniyorlar. Dışarıdan destek alanlar da yok değil. Ordudan ayrılmış veya sempati duyanlardan ve çatışmalardan silah temin etmekteler. Irak veya Lübnan'dan gelmiş El Kaide unsurlarının hatta girmesi ihtimalini de inkâr edemeyiz.
Bu şartlar zaman geçtikçe iç savaşa götürebilir. Bu savaşın sorumluluğunu herkesten önce rejim taşımaktadır. Suriye ve halkı için endişelendikleri iddiasında bulunanlar rejimden hemen gitmesini istemeliler. Bu kimselerin lisan-ı hali 'ya Beşşar Esed ve ailesi ya da yıkılmış bir Suriye' olmamalı.
Ayrıca Suriye devrimindeki en büyük ve önemli faaliyetlerin hâlâ rejimin silahla mücadele ettiği barışçıl bir yapıda olduğu söylenmeli. Kanaatimizce Suriye muhalif güçleri çabalarını halk faaliyetlerine yoğunlaştırmalı ve bu çabalar daha fazla insanı katacak şekilde çeşitlendirilmeli. Bu çaba görüldüğü üzere şu an ve gelecek için askerîleşmeden daha az maliyetli ve güvenlidir. Her iki durumda da sonuç ahlaki ve siyasi meşruiyetini tamamen kaybeden rejimin gidişi olacaktır.
ZAMAN