Serkan SAĞLAM’ın haberi:
Türkiye'nin yanıbaşında yaşananları yerinde görmek için sabah saatlerinde yola çıkıyoruz.
Dağlık ve ormanlık bölgelerden kilometrelerce yürüyerek Özgür Suriye Ordusu kampına ulaşıyoruz. Mihmandarımızı tanıyan nöbetçi, bizi kampın iç bölgelerine götürüyor. Buradakiler, ateşkes sözüne rağmen, sabah saatlerinde Türkiye'ye kaçan 15 kişilik ailenin peşinden iki saat ateş açıldığını anlatıyor. Kamp sorumluları, sık sık keskin nişancıların hedefi olmamamız için eğilmemizi tembihliyor. Dürbünlerle, köylerde mevzilenmiş Esed askerlerini gösteriyorlar. Kampta 21'den 60 yaşına kadar her yaşta direnişçi var. Birliğin komutanı Abdüsselam Delul, Esed'in, "Evlerinize dönün." çağrısının aslında tuzak olduğunu söylüyor: "Benim ve 2 çocuğum hakkında idam kararı çıkarıldı. Geri dönenlerin nasıl acımasızca katledildiğini biliyoruz. Artık, bu yoldan dönüş yok."
Kamptakilerin hepsi yaşadıkları tüm olumsuz şartlara rağmen morallerini yüksek tutmaya çalışıyorlar. Zaman ilerledikçe haber saatinin geldiğini anlıyoruz. Aküyle çalıştırılan televizyonlardan haberleri dinlemeye başlıyorlar. İyi haberler gülerek karşılanıyor. Ekranda Suriye'de sivillerin ölüm haberleri verildiğinde her birinin aklına akrabaları ve aileleri geliyor. Çaresizce haberleri dinlemeye devam ediyorlar. Kampta yanımıza gelmek istemeyen bir asker gözümüze çarpıyor. Kamp liderine sorduğumuzda tüylerimizi diken diken eden cevabı alıyoruz: "Abisini 20 gün önce üzerine benzin dökerek öldürdüler. Annesini merak ediyor." Kampta zor şartlar altında yaşayan askerler, kısıtlı imkânlarıyla Suriye Ordusu'nu, saldırdığı köylerden geri püskürtmeye ve Türkiye'ye sığınmak isteyen Suriyelilerin güvenliğini sağlamak için çalıştıklarını anlatıyorlar.
Kendilerinin Esed yönetimine ateş açmadıklarını anlatan 60 kişilik birliğin komutanı Abdusselam Delul, "Bugün de gördüğünüz gibi Esed yönetimi, hiçbir zaman sivillere saldırmaktan vazgeçmedi. Bize 'evinize dönün' çağrısı yapıyorlar. Ben Dera'daki olayın ardından demokratik protesto gösterileri düzenlediğim için benim ve 2 çocuğum hakkında idam kararı çıkarıldı. Bunun gibi Türkiye ve diğer Arap ülkelerine sığınan Suriyeliler hakkında da ölüm kararları var. Sığınmacı kamplarında kaldıktan sonra Suriye'ye dönenlerin nasıl acımasızca katledildiğini biliyoruz." diye konuşuyor.
'13 YIL YERALTINDA HAPİS KALDIM'
Baba Hafız Esed döneminde 13 yıl Tedmur yer altı hapishanesinde yatan 60 yaşındaki Muhammed Abidin Feyzun ise, "İnanın bana, beni sadece dindar olduğum ve Hafız Esed aleyhine konuştuğum için tutukladılar." diyor ve ekliyor: "Cezaevinde insanlık onuru ayaklar altına alınıyordu. Küçük bir odada 40 kişi kalıyorduk. Ortaya leğenle kokmuş bir yemek geliyordu. Herkes oradan yiyordu. Tuvalet, kaldığımız odanın içerisindeydi ve akşam gitmek yasaktı. Her gün mahkûmlara işkence yaparak Beşşar Esed'i öven sözler söyletiyorlardı. Namaz, ezan yasaktı. Geceleri yatarken gözlerimle namaz kılıyordum. İnsanlar ya hastalıktan ya da işkenceden ölüyorlardı. Sonra çöp kamyonuna yüklenip açılan çukurlara gömülüyorlardı. Eğer kazılsa, bugün her cezaevinin çevresinde pek çok toplu mezar vardır."
Halen 1,5 milyona yakın insanın cezaevlerinde olduğunu iddia eden Muhammed Abidin Feyzun, "Stadyumlar, okullar ve hatta bazı camiler bile cezaevine çevrildi. Hâlâ Hama'daki olaylarda tutuklananlar cezaevinde. İlk zamanlar gözaltına alınan muhalifler kurşuna dizilerek idam ediliyordu. Şimdi benzin dökerek yakıyorlar. Ben ülkeme özgürlük getirmek için 60 yaşında üzerimdeki üniformayla Özgür Suriye Ordusu'na katıldım. Biz bir gün hak ettiğimiz o özgürlüğe kavuşacağız." şeklinde konuşuyor.
Mustafa Ahmed ise askerden firar ederek Özgür Suriye Ordusu'nun kamplarına katılmış. Askerde kendilerine doğrudan sivillerin üzerine ateş emri verildiğini söyleyen Ahmed, "Bazı komutanlarımız 'onlar sivil, ateş etmeyelim' deyince üst rütbeli komutanlar 'onlar sivil değil terörist' karşılığını veriyordu. Emri reddeden komutan veya askerler öldürülüyordu. Dünyanın, bazı bölgelerde yapılan katliamlardan hiç haberi yok. Çünkü şahit bırakılmıyor. Herkes öldürülüyor." diye konuşuyor. Ahmed, özellikle çatışmalarda Şebbiha milislerinin Sünni askerleri ön sırada savaştırdığını, savaşmayan veya ateş etmeyenleri anında infaz ettiklerini anlatıyor.
Özgür Suriye Ordusu'nda kamp sorumlularından olan Ebu Hasan ise Dera'daki olaylardan sonra Cisr El Şuğur'da demokratik protesto gösterileri düzenledikleri için 7 kardeşi ile beraber idamla yargılandığını anlatıyor. Aralarında Hıristiyan ve Nusayri direnişçilerin de bulunduğuna dikkat çeken Hasan, "Biz burada çok zor şartlar altında yaşasak da hep birlikte sabredip özgürlüğümüzü kazanacağız. Ya öleceğiz ya da bu savaşı kazanacağız." şeklinde konuşuyor. Türkiye'deki kamplarda bulunan Suriyelilere çok iyi davranıldığını bildiklerini ifade eden Ebu Hasan, "Biz Türkiye'ye ve onun kardeş halkına çok minnettarız. Türk hükümetine, Suriyelilerin özgürlük mücadelesini desteklediği için teşekkür ediyoruz." diyor.
ZAMAN