Son Beyrut seyahatimizin asıl amacı Filistin’e Destek İçin Uluslararası Halk Konferansı adlı bir uluslararası toplantının hazırlık çalışmalarına katılmaktı. Arap Birliği’nin Katar’ın başkenti Doha’da yıllık zirve toplantısını düzenlemesinin hemen öncesinde, 28 Mart Cumartesi günü de Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta sivil toplum kuruluşlarının Filistin’e destek için uluslararası toplantısı vardı.
Katar’daki toplantı devlet yetkililerini bir araya getirdi. Dolayısıyla resmi iradeyi temsil ediyordu. Beyrut’taki toplantı ise tamamen sivil kuruluşları bir araya getirdiği için sivil toplum iradesini yansıtıyordu. Zaten adının “Halk Konferansı” olması buna işaret ediyor. Bu yönüyle Tahran’daki toplantıyla bir benzerliğinin olduğunu söyleyebiliriz. Fakat Tahran’daki toplantının organizasyonu yine bir devlet tarafından gerçekleştirilmişti. Katılanlar ise çoğunlukla halk iradesini temsil edenlerdi. Beyrut’taki toplantının organizasyonu da sivil toplum kuruluşlarının ortak çalışmasıyla gerçekleştirildi. Bizim gördüğümüz kadarıyla ikisi arasındaki bir önemli benzerlik de her ikisinde de Filistin halkına ve direnişine desteğin öne çıkarılmasıdır.
Konferansın ön hazırlık toplantısı Kuveyt’te düzenlenmişti. Ben, Hazırlık Komitesi’nde yer almadığımdan Kuveyt’teki toplantıya katılmamıştım. Lübnan’daki toplantı biraz daha geniş katılımlı ve müşahhas projelerin ortaya konması amacına yönelik ikinci hazırlık toplantısı oldu. Geniş katılımlı ve projeleri hayata geçirme amacına yönelik asıl konferans ise Mayıs ayında İstanbul’da düzenlenecek.
Beyrut’taki toplantı da birçok önemli şahsiyeti, insani yardım ve insan hakları alanında faaliyet gösteren muhtelif kuruluşların temsilcilerini bir araya getirdi.
Hazırlık çalışmaları sürdürülen konferansın en önemli yönü, isminden de anlaşılacağı üzere halk iradesini, sivil toplum etkinliğini, dolayısıyla özgür iradeyi temsil etmesidir. Bugün İslâm dünyasında resmî iradenin hâlâ uluslararası emperyalizmin dayatmacı tutumuna karşı tavır koyamadığını, bu konuda kendini mazur görmeyi ve göstermeği yeğlediğini müşahede ediyoruz. Bu durum karşısında halkların güçlerinin birleştirilmesi büyük önem taşıyor. Bu konuda halklara öncülük edecekler de özgür iradeyi temsil eden şahsiyetler ve kurumlardır. Gasp edilmiş hakların geri alınması için halkların harekete geçirilmesine ve güçlerinin birleştirilmesine ihtiyaç var. Eğer bu başarılırsa emperyalist baskılara ve dayatmacı politikalara karşı bir özgür irade duvarı inşa edilmiş olacaktır. Kitlesel güçlerin bir araya getirilmesi, emperyalizmin dayatmacı politikaları karşısında kendilerini mazur göstermeye çalışanların da bu mazeretlerini ortadan kaldıracaktır. Çünkü o zaman emperyalist baskılara ve dayatmalara karşı yanlarına alabilecekleri bir kitlesel güç oluşmuş olacaktır.
Saltanatlarının devamını emperyalizmle işbirliğinde gören, halk iradesinin arkalarında yer almayacağını tahmin eden totaliter anlayışlı, işbirlikçi yönetimlerin böyle bir kitlesel güç ortaya çıkmasına olumlu yaklaşmayacakları kesin. Ama emperyalizmin dayatmacı politikalarından sıkılan, onun baskılarına karşı yardımlaşabilecekleri bir gücün oluşmasını arzulayanların bundan rahatsız olmaları için herhangi bir neden yok. Gasp edilmiş hakların geri alınması mücadelesine destek verdikleri ve zulme karşı durdukları iddiasında olan yönetimlerin samimiyetlerini bu süreç içinde daha net bir şekilde görebileceğiz.
Özgür iradenin harekete geçirilmesi ve halkların güçlerinin birleştirilmesi insanî yardımın emperyalist dayatmanın malzemesi olarak kullanılmasını önleme açısından da önemlidir. Düşünün ki Şarmu’ş-Şeyh’te “Gazze’nin Yeniden İmarı” adlı toplantıda bir araya gelenler, halklardan toplayacakları yardımları Filistinlilere ulaştırmak için onların Siyonist işgal devletinin taleplerini kabul etmelerini şart koşuyor ve böylece işgal devletinin savaşla gerçekleştiremediğini paranın gücünü kullanarak gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Eğer sivil toplum iradesi aktif olarak devreye girer de yardımlarını Filistin halkına doğrudan ulaştırma yollarını açarsa, söz konusu dayatmacı politikaların devre dışı bırakılması mümkün olacaktır.
Sivil toplum iradesinin organize bir yapıya kavuşturulması çabalarında önemli yeri olan İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (IDSB)’nin de Filistin halkına destek amaçlı bir uluslararası toplantı hazırlıkları sürüyor. İnşallah onunla ilgili bilgilendirmeyi daha sonra yapacağız.
Beyrut’taki toplantıdan aldığımız ve bilinmesinde yarar gördüğümüz bazı notları inşallah müteakip yazımızda aktaracağız.
VAKİT