Özgür Eğitim-Sen Panelinde Eğitim-İktidar İlişkisi Tartışıldı

Özgür Eğitim-Sen Diyarbakır Temsilciliğinin “2013-2014 Fikir Mektebi Seminer Programı” kapsamında tartışmaya açtığı ve eğitimdeki sorunların ele alındığı seminerler dizisinde bu ay “İktidar ve Eğitim İlişkisi” masaya yatırıldı.

Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ergün Yıldırım, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Doç. Bekir Sıtkı Gör ve Özgür Eğitim Sen Teşkilatlanma Genel Sekreteri Ali Aydın’ın konuşmacı olarak katıldığı panelin moderatürlüğünü ise Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Abdussamet Kaya yaptı.

Sümerpark Resepsiyon Salonunda gerçekleştirilen programda genel olarak eğitim sistemlerinden örnekler verilerek, Türkiye’de belli oranda geriletilse de hala ortadan kaldırılamayan tek tipçi eğitim sistemi sorgulandı.

“Eğitim totaliter yapıdan kurtarılmalı”

Dünden bugüne eğitimin gelişim süreci ve iktidar ilişkileri üzerinde duran Ergün Yıldırım eğitim iktidar meselesinin hem çok kadim bir mesele ve hem de çok güncel bir mesele olduğunu ifade etti. Yıldırım, “İdeolojiler eski dönemlerden beri vardır. İmam gazili kendi döneminde siyasi iktidara eleştiriler yöneten bir şahsiyettir. Yeni ulus devletler eğitim ve siyaset ilişkisini köklü değişime uğratmışlardır. 18 yüzyıldan sonra aydınlanma ile birlikte toplumun bütün katmanlarına eğitim yayılmıştır. İktidarlar eğitim için müfredatlara ulaşmış ve okullaşmaya başlamıştır. İkinci Mahmut ile birlikte ilköğretim zorunlu hali getirilmiş ve müfredatlar oluşturulmuştur.”dedi.

Türkiye’de Kemalist eğitimin ulusu kurtarmak için önemli proje olarak görüldüğüne işaret eden Yıldırım, “Bütün tarih milliyetçiliğe indirgenmektedir.  Tek tip eğitim öngörülmüş, Türkçülük esas alınarak, diğer diller ortadan kaldırılmıştır. Kemalist dediğimiz sert bir ideoloji üretilmiştir. O nedenle devlet üzerinden giderek devlet kutsallaştırılarak yapılan eğitim sistemleri gelişmiştir. Bu dönemde hazırlanan kitapların hepsinde klasik din, büyü ve bilim vardır.  Dini kitapların hepsinde klasik dini aktörlerin eleştirisi ve ulemalar dışlanmıştır.  Din milliyetçilik ile seküler anlayışla barışık olarak öğretilmiştir. Eğitimin bir iktidar anlayışı ile nasıl kurgulandığının temeli bu dönemde atılmıştır.”diye konuştu.

Resmi ideoloji ile verilen eğitimlerin şahsiliğimizi yok ettiğini söyleyen Yıldırım, şahsiliği ve özneliği olmayan bir insandan çok fazla bir şey beklenemeyeceğini ifade ederek, eğitimin totaliter yapıdan kurtulması gerektiğini ve İslam tarihi/Kürt tarihi gibi tarihlerin öğretilmesi gerektiğini belirtti.

“Dershane tartışması ile birlikte vesayet yine kendini gösterdi”

Tek tipçi ve inkâra dayalı bir eğitim sisteminin olduğunu ifade eden Bekir Sıtkı Gör ise, “Tek iktidar dönemine bakıldığı zaman net olarak, tek tipçi, inkâra dayalı bir eğitim sistemi ortaya çıkmaktadır. Bu sistem Dar-ül Funün isminden bile rahatsız olmaktadırlar. Dar-ül Funün kaldırılarak yerine İstanbul Üniversitesi getirilmiş. O dönemin akademisyenlerinden çoğu dönemin ideolojisini benimsemediğinden üniversiteden uzaklaştırılmıştır. Elit eğitim ve tek üniversite vardır, toplumun farklı taleplerinin olabileceği eğitimi istediği düşünülmemiştir. Türkiye demokratikleştikçe eğitim konusunda rahatlama söz konusu olmuştur. Bunlar toplumsal talebin eğitime yansıması sonucu olmuştur. Bizim siyasi sistem vesayetler üzerine kurulu vesayet sisteminin ana unsuru toplumun kendi kendini yönetmeye ve seçecek iradeye sahip olmadığı ve daha akıllılar tarafından gözetlenmesi gerektiğidir.  bunun üzerine vesayet kurumları kurulmaktadır. Dolayısıyla eğitim sistemi bunun üzerine kurulmaktadır.” dedi.

Konuşmasının devamında toplumsal taleplerin ciddi anlamda sisteme yansıtılamadığından yakınan Gör, “Türkiye’de eğitim sistemi konuşulduğu zaman bunun vesayet kurumlarının elinde olduğu veya önünün kesildiği veya yargı ve askerler tarafından müdahale edilen bir alan olduğunun bilinmesi gerekir. Eğitimin önünü tıkayan kurumlardan biri de yargıdır. Mahkemelerin eğitim üzerindeki vesayeti kaldırılmaldır.. Siyaset güçlendikçe toplumsal talepler daha çok gündeme gelir. Dershane tartışması ile birlikte aslında vesayet yine kendini göstermektedir.  Türkiye’de hala toplumsal talepler ciddi anlamda sisteme yansıtılamıyor. Seçmeli dersler eğitim sistemine konuldu. Bu vesayetin geriletilmesi anlamında önemli bir adımdı. Siyaset kendi rayında ilerlediği sürece toplumsal talepler eğitim sistemine yansıyacaktır.” dedi.

“Okullardaki eğitim ile insanların iç dünyası arasında kopukluk var”

Okullarda verilen eğitim ile insanların kendi dünyaları arasında korkunç bir kopukluk olduğuna dikkat çeken Ali Aydın, “Eğitim ve iktidar konusunda insanların zihninde standart bir tanım oluşmamaktadır. Türkiye’de yaşayan insanlar olarak biz bir düzlemdeyiz. Bu kavramlar nasıl anlamlandırılacaksa anlamlandırılsın biz kendi günlük yaşamımıza göre anlamlandıracağız. Bu noktada eğitim iktidar ilişkisini biz devlet ve eğitim ilişkisi biçiminde tecrübe ediyoruz.  Fransız devriminden sonra cumhuriyet okullarını kuran kişi, ‘Ben devlete eğitim konusunda oynayacağı yegâne rolü veriyorum. Bu rol devletin ahlakı ile ahlaklanacak bir toplum yaratmaktır.’ demiştir. Bu tek bir coğrafyada dile getirilen bir şey değildir. Bu kurgu yaslandığı mantık zorunlu eğitimi getirmiştir.  Eğitim ile bir ulus yaratma gayreti içerisine girilmiştir. Öte yandan üretim ilişkilerinde yaşanan köklü değişim ile uygun işgücünün temini de bu yol ile sağlanmak istenmiştir. Dolayısıyla modern eğitim iki yüz yıllık tarihinde bu amaçlılıktan bir an olsun saptığı görülmemiştir. Ekonomik sebepler ve siyasi sebepler devletlerin eğitime bakış açısını belirlemiştir. Devletler eğitim üzerinden çocukların velayetini ebeveynlerine rağmen almıştır. Devletlerin yaşam kurucu bir rol verdikleri eğitim kurumları üzerinden toplumu dönüştürme ve biçimlendirme hakları nereden gelmektedir? Çocuklar okul denilen yere gidiyorlar; ancak okuldaki müfredata karışamıyorsunuz; çocuğun ne giyip giymeyeceğine karışamıyorsunuz veya geçirdiği zamanı değerlendirme yönünde bir fikir beyan edemiyorsunuz.  Devletlerin eğitimde durduğu pozisyonlar hiç de masum değildir. Okullarda verilen eğitim ile insanların kendi dünyaları arasında müthiş bir kopukluk vardır. Bir toplum kendi akışında ilerleyebilirse kendi kurumlarını oluşturabilecek bir düzeye gelecektir.” dedi.

Sendikal Mücadelede Özgür Eğitim-Sen’in Farkı Yadsınamaz

Aydın, alternatif eğitim kurumlarının tesisinde eleştirel düşünmenin altını çizdi. Özellikle sendikal mücadele içinde Özgür Eğitim-Sen’in ortaya koymuş olduğu mücadelenin benzersiz olduğunu vurguladı. Özgür Eğitim-Sen’in en büyük farkının eğitim üzerine yaptığı sorgulamasının paradigmatik oluşunda olduğunu kaydeden Aydın, Türkiye’de kitle sendikacılığının “iktidar yanaşması” olmak üzerine kurgulandığını belirtti. Milli Güvenlik Derslerinin kaldırılması noktasında Özgür Eğitim-Sen’in mücadelesini anlatan Aydın, soruşturmalara ve haklarında açılan davalara rağmen mücadelelerini ödünsüz bir biçimde sürdürdüklerini belirterek bu konuda ortaya çıkan kazanımdaÖzgür Eğitim-Sen’in katkısına işaret etti. Kılık kıyafet serbestîsi noktasında serbest kıyafet eylemini başlatan ilk sendika olduklarını belirten Aydın, bu mücadelelerinde karşılıksız kalmadığını söyledi. Siyasetin toplumu kuşatmasını değil, toplumun siyaseti belirlemesi ve yönlendirmesi gerektiğine inandıklarını belirten Aydın, toplumun özgürlük alanının sürekli bir biçimde genişlemesi istikametinde sendikal mücadeleye yaptıkları katkıları anlattı. Hiç kimseyi ötekileştirmeden, herkes için adalet, herkes için özgürlük dediklerini söyleyen Aydın, tüm toplum kesimlerinin taleplerinin adalet ve hakkaniyet ekseninde karşılanmasının gerekliliğinin altını çizdi. Tekçi eğitim anlayışından vazgeçilmesi gerektiğini belirten Ali Aydın, Ana dilde eğitimin bir insan hakkı olduğunu; koşulsuz bir biçimde, güvenlik veya pazarlık konusu edilmeksizin hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi