Özgür-Der üyeleri ve destekçilerinden oluşan topluluk taşıdıkları döviz ve flamalar eşliğinde sloganlarla Akdeniz Caddesi'nden AK Parti İlçe Teşkilatı önüne geldi ve "İsrail ve ABD'nin Taşeronu Olmaya; Lübnan'a Asker Göndermeye Hayır!" ile "İsrail ile İlişkileri Sürdürmek İşgale Katliama Ortak Olmaktır!" yazılı iki pankart açtı.
Eylem boyunca yapılan konuşmalarda, yarın TBMM gündemine gelecek olan Hükümet tezkeresinin onaylanmasının, ABD ve İsrail'in Ortadoğu'ya ilişkin işgal ve sömürü planlarının hayata geçirilmesine büyük bir katkı sağlayacağı anlamına geleceği ifade edildi.
BM'nin 1701 sayılı kararının ABD ve İsrail tarafından zorbalıkla dikte ettirildiği, bu sebeple de meşruiyetinin olmadığına dikkat çeken Haksöz Dergisi yazarı Rıdvan Kaya, Lübnan'a asker gönderme tezkeresiyle ilgili Başbakan Erdoğan'ın açıkça duygusal yoğunluklu demagojik söylemler geliştirerek toplumu yanılttığını söyledi.
Kaya, konuşmasını "Lübnan'a asker göndermek Başbakan'ın ifade ettiği gibi mazlum ve mustezaf Lübnan halkının ve onun meşru temsilcisi İslami direnişin haklarının korunması değil, Siyonist İsrail işgal politikalarının sözde 'uluslararası barış gücü' eliyle sürdürülmesi demektir." vurgusuyla sonlandırdı.
Kaya'nın ardından söz alan Özgür-Der Yönetim Kurulu üyesi Hamza Türkmen ise AK Parti Hükümeti'nin hazırladığı tezkerenin birçok açıdan çelişki ve yanlışlarla malul olduğunu ifade ederek, "Başbakan Erdoğan, Hizbullah'ı silahsızlandırma gibi bir talep olursa askeri geri çekeriz, diyor. Peki, Türkiye'de hükümet üyesi bakanların hangi protokol kapısından törenlere gireceğini tayin dahi edemeyen bir irade Lübnan'daki TSK mensuplarına veya BM Barış Gücü Komuta Heyeti'ne nasıl söz geçirecektir? Yanlarındaki başörtülü eşleri veya kızlarının hakkını korumakta bir irade gösteremeyenlerin İsrail saldırganlığı karşısındaki kadınların çocukların haklarını nasıl koruyacaktır? Konya'da İsrail savaş uçakları eğitim görüyor; TSK, İsrail ve ABD ile ortak askeri tatbikatlar yapıyorken, Türkiye nasıl tarafsız bir ülke pozisyonu takınacaktır? Türkiye ve AK Parti Hükümeti önce bu kirli ve insanlık dışı işbirliği ilişkilerinden kurtulmalıdır, ki ondan sonra söyleyecek sözü olsun." dedi ve Lübnan'a asker göndermeye karşı çıkmanın değil, tersine asker göndermenin Ortadoğu Müslüman halklarına ihanet anlamına geleceğini ve bu yüzden de bunun haram olduğunu belirtti.
Daha sonra Özgür-Der adına hazırlanan basın bildirisini Bahadır Kurbanoğlu okudu. Konuşmalar ve açıklama sırasında sık sık "Ne Barış Gücü, Ne Türk Askeri; Lübnan'ı Hizbullah Koruyacak!", "İsrail'e Payanda, İşgale Ortak Olma!", "İşgale Değil Direnişe Destek!", "İşbirlikçi İktidar İstemiyoruz!", "Zulme Karşı Direneceğiz", "Emperyalizm Yenilecek, İslami Direniş Kazanacak!", "Hizbullah'a Uzanan Eller Kırılsın!" sloganları atıldı.
"LÜBNAN'A ASKER YOLLAMA! İŞGALE PAYANDA OLMA!"
"Meclis, asker göndermeye onay vermemelidir. Çünkü;
Lübnan'a yönelik İsrail saldırganlığı karşısında hiçbir varlık gösteremeyen, Siyonist vahşeti seyretmekle yetinen, hatta kendi elemanlarının katledilmesini bile kınayamayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, almış olduğu 1701 sayılı ateşkes kararı ile ABD ve İsrail'in hedeflerini gerçekleştirmekten başka bir amacı olmadığını ispat etmiştir" diye başlayan basın açıklaması, "Her şey bir yana, ortada çok net olan bir durum var ki, göndereceğiniz birlikler, 1701 sayılı karar gereği, Lübnan'ın bir parçası olan, Lübnan hükümetinde yer alan ve bölgedeki meşru direniş hareketlerinden biri olan Hizbullah'a silah sevkiyatını engellemek zorundadır. Bu vebal bile tek başına tarih önünde hesap vermeyi imkansız kılmaya yeter de artar bile! ABD ve İsrail Baskılarına Boyun Eğmeyin!^" şeklinde sona erdi.
ÖZGÜR-DER BURSA ŞUBESİ DE EYLEM YAPTI
"Lübnan'a Asker Gönderme Emperyalizme Hizmet Etmektir!"
Bursa'da da Lübnan'a asker gönderme kararı öncesinde bir basın açıklaması yapıldı. Özgür-Der Bursa Şubesi'nde yapılan basın açıklamasında Lübnan'a asker göndermenin emperyalizme hizmet anlamına geleceği vurgulandı.