HAKSÖZ-HABER
Bugün cuma namazı öncesi Erzurum’dan Halil Tiryaki Özgür-Der Üniversite Gençliği’ne vaazda bulundu:
Ardından Diyarbakır Özgür-Der Üniversite Gençliği sorumlularından Ozan Ahnas’ın verdiği hutbeyle cuma namazı eda edildi:
Namazın ardından öğrencilerin serbest faaliyetleri devam etti:
Akşam yemeğinden sonra film gösterimi yapılacak.
******
Cuma Namazında Okunan Hutbenin Tam Metni:
وَالَّذينَ جَاهَدُوا فينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا
Değerli müminler bugünkü hutbemizde mümin bir şahsiyette bulunması gereken üç önemli vasıf olan “ciddiyet”, “disiplin” ve “kararlılık” üzerinde durmaya çalışacağız.
Malum olduğu üzere hak ile batıl mücadelesi var olduğundan bu yana iman eden kişi için İslami daveti taşımak işlerin en meşakkatlisi olmuştur. Zira davet peygamber mesleğidir. Bu nedenle daveti taşıyan kişi attığı her adımı, söylediği her cümleyi çok iyi tartıp biçmek zorundadır. Çünkü İslami daveti taşıyan kişi sıradan insanlar gibi değildir.
O, inanmış olduğu davayı kabul ederek kendisi için istediği şeyi başkaları için de istemek suretiyle iman iddiasını ispatlayacak bir gaye belirlemiştir. Dava adamının artık bu gaye için yaşaması ve bu gaye için ölmesi gerekecektir ki yaratılışın ve imtihanın sırrı yerini bulsun.
Tabi ki bu gaye için yaşamak ve ölmek ve bu gayeyi hayata hâkim kılmak için davetçide bazı seçkin vasıfların bulunması gerekmektedir. Bu seçkin vasıfların başında gelen en önemli vasıflar; ciddiyet, disiplin ve kararlılıktır.
Ciddiyet
Mümin bir şahsiyet daveti insanlara taşırken ciddiyetini koruyarak davasına gereken ehemmiyeti vermek zorundadır. Daveti taşırken göstereceğimiz her türlü ciddiyetsizlik insanların davetimize olumsuz bakmasına sebep olacak ve Allah katında değerimiz düşecektir. Bundan dolayı da daveti taşırken her türlü laubali hareketten kaçınmalı ve kabul ettiğimiz fikirleri insanlara en güzel üsluplarla taşımalıyız. Burada ciddiyetten kastımız karşımızdakine robot gibi bildiklerimizi ezbere bir şekilde anlatmak değildir. Yüzümüzü asarak sanki resmi bir toplantıdaymışız gibi davranmak da değildir. Burada kastettiğimiz şey; kabul ettiğimiz davayı insanlara götürürken onlara doktor gibi yaklaşmaktır. Doktor nasıl ki hastasını “Niçin hasta oldun?” diye azarlamayıp hastalarını şefkatle tedavi ediyorsa bizler de şefkatle karşımızdakine davetimizi en güzel bir şekilde, karşımızdakinin iyiliğini istediğimizi kendisine hissettirerek anlatmalıyız. Yeri geldiğinde tebessüm etmeli, yeri geldiğinde dikkatini çekmesi için uygun ve mesaj veren nükteler yerleştirmeli, arada bir dikkatini çekecek tarzda jest ve mimik hareketleri ile iletişim kurmalıyız. Kısaca bahsettiğimiz bu durumlar, insanlara karşı daveti taşırken olması gereken durumlardır. Mümin bir şahsiyetin kendi davasında göstermiş olduğu ciddiyet önemlidir.
Dava adamı daveti ile alakalı kitapları, dergileri okumalı, siyasi haberleri takip etmeli, farklı düşünceye sahip insanların veya kitlelerin fikirlerini araştırmalı, onları etüt etmeli, insanlara taşıyacağı fikirleri, görüşleri ve hükümleri sürekli tekrar etmelidir. Aynı şekilde kendi programlarına gereken önemi göstermeli, haftalık sohbetleri varsa sohbetlerine, haftalık İslami kültürü içerecek tarzda ders günleri varsa o derslerine en azami ölçüde katılmaya gayret etmelidir.
Mümin bir şahsiyet, davasını hayatının merkezine yerleştirerek hayattaki diğer işlerini davasının etrafında seyrettirir. Yoksa hayatının merkezine dünya işlerini yerleştirip de arta kalan zamanı davasına ayırmaz.
Mümin bir şahsiyet, davasından çok dünya işlerine zaman ayırdığı vakit farkında olmadan işini, okulunu veya hobilerini davasının önüne geçirmiş olacaktır. Bu ise dava taşıyıcısı için sıkıntılı olan bir durumdur. Bundan ötürü İslam’ın emin bir bekçiliğini yapmak üzere Rabbine söz veren her mümin davet taşıyıcısı, malayani işlerle uğraşmaktan imtina ederek yükseklerin yükseğine çıkmak için azmini, basiretini, dirayetini artırarak harekete geçmelidir.
Mümin bir şahsiyet, gayesi uğrunda amelsiz bir fikre asla razı olmaz. Gayesi doğrultusunda ameli ve fikri bir arada bulundurarak mücadele eder. Daveti taşıması gerekirken zamanının çoğunu kahve köşelerinde, çay ocaklarında, halı sahalarda, sinemalarda, geyik muhabbetlerinde, televizyon karşısında, gezmelerde geçirmez. Bunların içerisinde yer alan halı saha maçı yapmak, çay ocaklarında oturmak, pikniğe gitmek vb. durumlarda da bu fiilleri yaparken bir kasta binaen yapar. O kasıt ise Allah’ın rızasını kazanmak için insanlara bu üsluplar aracılığıyla İslami daveti taşımaktır.
Disiplin
Davasında gereken ciddiyeti gösteren bir dava adamı aynı zamanda davasında disiplin sahibi olmalı, rahatlıkta ve zorlukta disiplinden taviz vermeden davasına gereken önemi vermelidir. Dava adamı programlarına zamanında katılır, söz verdiğinde sözünü tutar, insanlarla sürekli kasıtlı temaslar kurarak davetinin seyrini gözden geçirir. Programlarını aksatmaz ve bu konuda hiçbir zaman gevşeklik göstermez. Gevşeklik gösteren kişileri hikmetli bir şekilde tedavi ederek onların disiplinli olmaları için mücadele eder. Kendisine verilen görevleri en güzel şekilde yerine getirmek için mücadele eder.
Bu doğrultuda asla işini hafife alıp da ben bu işi kolay yaparım diyerek işine gereken önemi vermekten imtina edemez. Tam aksine eğer önünde yapılması gereken başka acil işler yoksa bu iş için zamanı ne kadar bol olursa olsun bütün gayretini bu amelin yapılmasına harcar.
Örneğin bir panel, bir basın açıklaması, bir konferans veya sohbet gibi -ister küçük olsun ister büyük- bir amel yapılacağı zaman bu iş için yapacağı daveti son güne bırakmaz ve kendisi bu amele geç gelmezlik yapamaz. Bu işin yapılacağını öğrendikten sonra davete başlamalı ve kendisi herkesten önce o yerde olmalıdır.
Disiplin, yapılan fiillerden verimli sonuç almanın altın kuralıdır. Disiplin olmadığı zaman yapılan amellerden verim elde etmemiz mümkün değildir. Disiplin aynı zamanda beraberinde takibatı gerektirecektir. Bu takibat sayesinde dava adamı, nerede yanlış yaptığını, nerede hatalı üslup kullandığını, kimlerin verimli şekilde mücadele ettiğini, kimlerin mücadele konusunda yavaşladığını çok kolay bir şekilde tespit ederek verimli üsluplar ile hataları tedavi edecektir. Bundan dolayı dava adamı kendilerine daveti taşıdığı herkesten mesuldür.
Dava adamı kendilerine daveti taşıdığı kişileri veya beraber daveti taşıdığı kişileri sürekli kontrol etmeli, yanlışlarını düzeltmeli ve verimli üsluplar kullanarak davetin seyrinin yükselmesi için mücadele etmelidir. Dava adamı davasında gereken disiplini göstermediği takdirde daveti tepe taklak olacaktır. Aradan yıllar geçtikten sonra arkasına baktığı vakit bırakın büyümesini, gerilediğini görecektir. Dava adamı, böyle bir durumla karşılaşmamak için kendi bölgesi ile alakalı olarak düzenli notlar tutmalı ve bu notlarda kendi programını yazarak ulaşmak istediği hedefi belirleyerek disiplinli bir şekilde bunu uygulamalıdır.
Kararlılık
Son olarak dava adamında bulunması gereken diğer vasıf; kararlılıktır. Dava adamı bir fikri benimsediği veya bir görev aldığı zaman bunu uygulamak için tüm cehdini harcayarak benimsediği fikirden veya aldığı karardan vazgeçmez. Birçok dava adamının tökezlemesinin nedenlerinden biri de kararsız olmasıdır. Kararsız insanlar hedefine hiçbir vakit ulaşamazlar. Kararsız insanlarla yola çıkan kişiler her daim yarı yolda bırakılmışlardır. Bunun için insanların dava adamında görmek istediği temel özellik kararlılıktır. Kararlılık, disiplin ile orantılıdır.
Alınan kararlarda veya uygulanması istenilen üsluplarda disiplinli olmak kadar kararlı olmak da önemlidir. Çünkü kararlılık o işte sebat edilmesini sağlar. Davette sebat göstermek ise farzdır. Kararlı olmak kişinin ayaklarının sabitleşmesini sağlayarak insanların da o kişinin davetine icabet etmesine vesile olur. Aynı zamanda dava adamı kararlılığı sayesinde aldığı kararları uygulamak için canhıraş bir şekilde çalışarak hedefine ulaşır. Fakat kararlı olmazsa “Bir çakıl tanesi bir kamyonu devirmeye yeterdir.” misali kolay bir şekilde devrilebilir. Hatta çoğu zaman, insanların çoğunun hak olan davadan ayrılmasının sebebi kararlılık gösterememelerinden dolayı olmuştur. Bütün davaların başarıya ulaşmasında, alınan kararların uygulanmasında gösterilen mücadele önemli olmuştur.
Dava adamı fikirlerinde gevşeklik gösterir, akidesine sarılmaz, şer’i hükümlerin ve düşüncelerin arılığını korumaya özen göstermez ise veya bunların bir kısmından vazgeçerse veya batıl fikirleri kabul ederse günaha girer ve davasında kararlılık göstermemiş olur.
İşte davada kararlılık göstermek her türlü bela ve musibete karşı dik durmayı, akideyi korumayı, şer’i hükümlere bağlanmayı, batıl fikirlere karşı uyanık olmayı ve onlara karşı mücadeleyi gerektirir. Davet taşıyıcısı Allah’ın dininin yeryüzüne hâkim olması için çok çalışmalı ki cennetteki derecesi yükselsin.
Kendisinin eliyle bir kişinin hidayet bulması, onun için eksilmeden sürekli devam edecek hayırlı bir ameldir. Nitekim bir rivayette Allah Resulü’nün (S.) şöyle dediği bildirilmiştir:
“Kim hidayete davette bulunursa, buna uyanların sevaplarının bir misli ona gelir ve bu durum onların ecirlerinden hiçbir şeyi eksiltmez”.
Rabbim bizlere insanların hidayetine vesile olmayı nasip etsin ve bizleri dini uğrunda ciddiyetli, disiplinli ve kararlı bir şekilde mücadele eden kullarından eylesin. Rabbim tüm dava taşıyıcılarının azmini, basiretini ve dirayetini artırsın.