HAKSÖZ HABER
Özgür-Der Üniversite Gençliği’nin düzenlemiş olduğu kitap forumunda Muhammed Onur Yıldırım ve Yahya Erdem Eker’in değerlendirmeleri ile Robert Bernasconi’nin Metis Yayınları’ndan çıkan ‘Irk Kavramını Kim İcat Etti? – Felsefi Düşüncede Irk ve Irkçılık’ kitabı değerlendirildi.
Irkçılığın dönemin şartları açısından ele alınarak bir yere kadar mazur gösterilmeye çalışıldığını ifade eden Muhammed Onur Yıldırım, kitapta Bernasconi’nin İngiltere’den Amerika’ya yaptığı seyahatte karşılaştığı olaylardan hareketle ırk ve ırkçılık kavramlarını ele aldığını ve modernliğin öncüleri olan filozofların bu meseledeki bakış açılarını değerlendirdiğini ifade ederek sözlerine başladı.
Devamında kitabın ilk makalesi çerçevesinde Locke’un görüşlerini aktaran Yıldırım, Avrupa’nın, Afrika ve çeşitli coğrafyaları sömürme arzusuna aradığı meşruiyet zemininin “insan” kimdir tartışmasına sebebiyet verdiğini aktardı. “Avrupa merkezli bakış açısı nedeniyle Locke da köleliğe sebebiyet verenin yine köleler olduğunu ifade etmektedir.” dedi.
Liberal felsefenin kurucusu olan Locke’un köle ticareti ile uğraştığını ifade eden Yıldırım, “Locke, insanın tanımını tam olarak yapamaz ve bu tanımın değişkenliği üzerinde durur. Ancak Locke insan ve hayvan arasına bir tür ekleyip tam olarak ifade etmese de siyahileri insan ile hayvan arası bir yerde konumlandırmıştır.” dedi. Siyahilerin insan olarak görülmemesinin bir sonucu olarak sömürülmelerinin de meşru görüldüğünü aktardı.
“Locke insanın kim olduğunu yine insan belirlemeli diyor ancak bunu belirleyecek kişinin kim ve hangi insan olduğunu ifade etmiyor.” diyen Yıldırım, Batı’nın Doğu’ya bakışı ve insanlığa karşı düşüncelerinin şekillenmesinin de seyyahların kişisel kanaatlerine dayalı metinler olan seyahatnameler üzerinden oluştuğunu ifade etti.
İnsanlığın kaynağı noktasında da tartışmalar olduğunu ifade eden Yıldırım, Kant’a göre insanlığın tek bir atadan geldiğini ancak akabinde bu ırklar üzerinde sapmalar meydana geldiğini söyledi ve “Kant, insanlığın tohumunun bozulmamış halinin beyazlar olduğunu ve insanda meydana gelen bu sapmanın düzeltilemeyeceğini ifade ediyor. Ayrıca düzeltme çabasının beyhude bir uğraş olacağını ve beyaz ırkı alçaltacağını söylüyor.” dedi.
Modernliğe zemin hazırlayan liberal filozofların, ırkçı yönleri göz ardı ediliyor.
Hegel’in ırkçılık konusunda başı çektiğini ifade eden Yıldırım, Hegel’in ilerlemeci tarih anlayışına sahip olduğundan bahsetti. Bu anlayış neticesinde siyahilerin tarihsel olarak bir ilerleme kat edemediklerini dolayısıyla da tarih sahnesi dışında itildiklerini aktardı. Yıldırım, “Hegel siyahilere yönelik seyahatnamelerde yer alan anlatıları çarpıtarak, kafasında yer alan vahşi Afrikalı fikrine zemin oluşturdu. Yine siyahileri fetişizmle suçlayarak, onları uygarlık dışı olarak gösterdi.” dedi.
Hegel’in köleliği benimsemiş olduğunu söyleyen Yıldırım, Hegel’in yaptığı diğer bir çarpıtmayla sanki köleliği siyahiler tarafından talep edilir gibi bir anlatı oluşturduğunu ifade etti. “Hegel kölelik olmasaydı Afrikalılara insanlık öğretilemeyecekti der ve kölelik sayesinde Afrikalılar bir medeniyetle tanışıp “insan” olma yönünde ilerlediklerini söyler.” dedi.
Modernliğe zemin hazırlayan filozofların aslında ırkçı bir düşünce yapısına sahip olduklarını ifade eden Yıldırım, liberal/özgürlükçü olarak günümüzde atıf yapılan bu filozofların aslında yeteri kadar tanınmadığı ve büyük bir tutarsızlık içerisinde yer aldıklarını aktardı.
Forumun devamında Yahya Erdem Eker sözlerine, Herder’in “Avrupa Merkeziyetçilik” eleştirisini aktararak başladı. “Herder, tarihi felsefenin kurucusu olarak ifade edilir ve bir olayın tarihsel şartlar göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi meselesi aslında Herder’in ortaya koyduğu bir meseledir.” dedi.
“Beyazların olduğu bir cennete girmek istemiyorum.”
Herder’in aktardığı bir anekdotta, ölmek üzere olan siyahi bir köleyi, cennete girebilmesi için vaftiz etmeye çalışan bir misyonere, siyahi kölenin vermiş olduğu “beyazların olduğu bir cennete girmek istemiyorum” cevabının, ırkçılık kavramının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade eden Eker; “Herder tarihi Avrupa merkezli olarak değerlendirmemiştir. Bu noktada tarihin son aşamasını da Avrupa medeniyeti olarak görmez. Her bir toplumun kendine ait tarihi ile insanlığın ortak mirasına katkıda bulunduğunu ifade eder.” dedi.
Herder’in insanlar arasında olan çeşitlilikleri doğal olarak karşıladığını ifade eden Eker, Herder’in “Bugün Amerika İspanyollar için nasıl sömürülmeye müsait topraklar olarak görülüyorsa; bundan yıllar önce Roma için İspanya’da o şekildeydi. Bu nedenle Herder fetihlerin insanlığın ortak mirasına zarar verdiğini söyler.” dedi.
Fetihlerin sömürgecilik ve kültürel dayatma olarak gören Herder’e karşı Eker, “İslam açısından fetih, sömürgecilik ve dayatma amacı taşımaz ve bir medeniyetin ortaya çıkmasına vesile olur” dedi.
Devamında Sartre’dan bahseden Eker, “Sartre’ın Amerika’daki tecrübelerinden hareketle aktardıklarına göre beyazlar siyahlarla göz teması dahi kurmak istemez. Beyazlar siyahilerle göz göze gelip onları muhatap almak istemez.” dedi. Devamında Eker, Sartre’dan alıntıyla kölelerin özgürlüğü bilmediği için isteyemediklerini ancak sahiplerinin onlara verdikleri sınırlı hakların kölelik zincirinin zayıflamasına sebebiyet verdiğini aktardı.
Program katılımcıların soru ve katkıları sonrasında sona erdi.