Özgür-Der Üniversite Gençliği 'Fıkıhtan Faşizme' Kitabını Tahlil Etti

Özgür-Der Üniversite Gençliği tarafından düzenlenen kitap forumunda Ruth A. Miller’ın “Fıkıhtan Faşizme” kitabı ele alındı.

Özgür-Der Üniversite Gençliği’nin düzenlemiş olduğu kitap formunda Fatma Tanyıldızı ve Ümit Kudbay’ın sunumları çerçevesinde Ruth A. Miller’ın “Fıkıhtan Faşizme” kitabı tahlil edildi.

Konuşulacak olan konunun bir yönüyle spesifik (ceza hukuku), fakat oturduğu bağlam itibarı ile çoğu kişinin okuma yapma, düşünme ve söz söyleme ihtiyacı hissedeceği bir konu (modernleşme) olduğunu söyleyerek söze başlayan Ümit Kudbay, öncelikle konunun tarihsel ve hukuksal bağlamından söz edeceğini belirtti.

Klasik-modern ayrımı yapılırken ilk yaşanan kırılmanın değişim algısındaki farklılaşma olduğunu ifade eden konuşmacı, klasik dönemde hayatın olağan akışında yaşanan doğal değişimden farklı olarak modern dönemde bilinçli ve insan eliyle gerçekleştirilen bir değişim isteğinin olduğunu söyledi. Kudbay, modernitenin neşv ü nema bulduğu topraklarda değişime, ilerlemeye çok büyük önem atfedildiğini, hatta bunların “kutsandığını” belirterek, algıdaki bu değişimin bizim topraklarımızdaki izdüşümünden bahsetti.

Mecelleden “Zaruretler memnu olan şeyleri mübah kılar.” maddesine dikkat çeken Kudbay, Türkiye’deki modernleşme sürecinin aşağı yukarı bu düşünceyle başladığını belirtip, değişimlerin yaşanmasının zaruret olarak telakki edilip, özellikle Batı’yla kıyaslanmanın verdiği kendini düşkün durumda görme algısının bu zaruret maddesine sığınarak değişime odaklanmayı beraberinde getirdiğini ifade etti. Müslümanların düşkün, kötü durumda olmaya alışkın olmadığını, Müslümanların dışında birilerinin üstün olduğunu kabul etmek ve Batı yönünde bir değişim yaşamanın Müslüman muhayyilesinde olmayan bir durum olduğunu belirtirken bu yeni durumun ortaya çıkmasında zorunluluk bahsi içerisine bir şekilde iliştirilerek değişimlerin yapılmaya başlandığını ifade etti.

Cumhuriyet ile beraber Batı’daki düşünce ve kurumların tümüyle alındığı bir döneme girmiş olduğumuzu belirten Kudbay, modernleşmenin bu topraklarda öncelikle askeri alanda başladığını ve değişimin hayatın diğer alanlarına da sirayet ettiğini söylerken hukukun da bu alanlardan biri olduğunu belirtti.

Kitapta geçen iki kavrama değinen Kudbay, ilk olarak kodifikasyonu “kanunlaştırma” olarak çevirebileceğimizi; bu topraklarda yaşayan insanların kendi öz malzemelerini yeni bir paradigmayla yorumlaması olarak ifade edebileceğimizi belirtti. Diğer kelime olan resepsiyonu da “vazgeçilmez iyi” haline gelmiş olan Batı’dan bir kurumun bir bütün olarak alınması manasını taşıdığını ifade etti.

Kudbay, hukuki bağlamla ilgili ise; Osmanlı hukukunu İslam hukukunun Osmanlı idaresinin kendi amaçları doğrultusunda yaptığı yorumu olarak tavsif etti. 1800’lü yılların başındaki kanunlaştırma çalışmalarının da klasik Osmanlı hukukuna getirilen modern okumalar olduğunu belirtti ve böylelikle var olan bazı modern hedeflerin çıkarsanmaya çalışıldığını ifade etti.

Hukuk ve siyaset gibi devlet aygıtıyla doğrudan ilintili alanlarda modernitenin öne çıkan üç kavramı olduğunu belirttikten sonra; onlardan birinin rasyonellik olduğunu ve kavramın yapılan her şeyin insan eliyle, aklıyla yapıldığına işaret ettiğini belirtti. Diğer kavramın organizasyon olduğunu söyleyen Kudbay, somut olarak düşünülecekse bürokrasiye tekabül ettiğini ekleyerek bunun modern devlet için olmazsa olmazlardan biri olduğunu söyledi. Son olarak insanlardan bağımsız soyut bir sistemin de modern devletin önemli bir özelliği olduğunu vurguladı.

Klasik dönemde ceza hukukunun varlığının belli başlı amaçlarının olduğunu, bunlardan birinin kişiler arasındaki ilişkiyi tanzim etmek ve bireyin hareket özgürlüğünü sınırlamak olduğunu söyleyerek hırsızlık, cinayet gibi suçların düzenlenmesini misal verdi. Ceza hukukunun aynı zamanda sosyal ahlakın sınırlarını da çizdiğini ekleyerek, açıklanması gereken bir diğer kavramın da diskursif suç olduğunu belirten Kudbay, devletin bir olayı suç olarak belirlediği için suç kabul edildiğini, çoğu zaman kişilerin zihninde oturmayan suçları ifade ettiğini söyledi. İnsanların bir eylemin suç olup olmadığına dair tereddüte düşmesinin tamamıyla modern bir suç anlayışı olduğunu ekleyerek klasik dönemde suçların bir mağdur söz konusu olduğu için suç kabul edildiğini modern dönemde ise mağduru olmayan, sadece devlet öyle belirlediği için suç olarak kabul edildiğini belirtti. Hukuk ve devletin soyutlaştırılıp kişilerden bağımsız hale getirildiğini, otoriter bir yapıya evrildiğini söylen Kudbay, 1851’de yapılan düzenlemede cinayet suçu için, maktulün mirasçılarının katili affetmesi durumunda devletin devreye girme ve cezayı “siyaseten” ve “nizamen” uygulama yetkisinin kabul edilmesi değişim ve dönüşümün gidişatını sarahaten gösteren bir örnek olduğunu ifade etti. İslam hukukunda bir cinayet işlendiğinde mağdurun yakınına yargılama sonucunda üç seçenek sunulduğu, bunların kısas, diyet ya da af olduğunu söyleyen Kudbay, modern hukukta ise anlaşıldığı üzere mağdur affetse bile devletin affetmeyeceğini ekleyerek, bu kanunla devletin de hak sahibi olduğunu vurguladı.

Merkezi devletin inşasındaki temel taşlardan birinin de mahalli, yerel kurumların ve örgütlenmelerin zayıflatılması, yok edilmesi olduğunu belirtti. Bu minval üzere bir suç tipinin daha oluşmaya başladığını ekleyerek bunun “kolektif suç” dedikleri, eşkıyalık davalarının sık görülmeye başlandığını söyledi. Eskiden devlet topraklarının çok daha geniş olmasından eşkıyalığın da çok denetlenemeyen bir mesele olduğuna vurgu yaparken modern dönemde bu davaların görülmesi bu olayların eskiye göre daha çok yaşanmasından değil, eşkıyalığa karşı oluşan refleksin fazlalığından ötürü olduğunu belirtti. Bu dönemde hemen her yerde eşkıyalık davaları görülmeye başlandığına eşkıyalığa dair her ne unsur varsa baskı altına alındığına ve sindirilmeye çalışıldığına değinirken bunun devletin hükmettiği toprak parçasının bütünü üzerinde kendi egemenliğini sağlamaya matuf olduğunu ekledi.

Kudbay son olarak mezkûr kitabı, yaşadığımız topraklardaki modernleşme sürecini ve hukuk felsefesinde yaşanan değişimi anlamak için çok yararlı bulduğunu, önemli açılımlar sağladığını belirterek sunumunu bitirdi.

Sunumuna kitapta çokça vurgulanan önemli tezlerden biri olan, modern değişim-dönüşümlerin dünyanın pek çok yerinde yaşandığını ve Türkiye’nin de kendine özgü bir şekilde bu değişime dâhil olduğunu ifade eden Fatma Tanyıldızı, yazarın Osmanlı’nın Avrupa’ya yetişmek için değişiklikleri, reformları yaparak, yasalar düzenleyerek hayata geçirmeye çalıştığı fikrine karşı çıktığını belirtti. Osmanlı’nın zaten kendi içinde dönüşümler yaşadığını ancak icraatların faili olan kişilerdeki paradigmal değişimin yapılan düzenlemelere de damgasını vurduğunu ifade eden Tanyıldızı, değişimler ilk zamanlar doğrudan Batı’dan alınmasa da Batı etkisiyle değişikliklerin yapıldığının altını çizdi.

Kitabın ikinci bölümünde genellikle dinin rolünden, kötülüğün yeniden keşfinden bahsedildiğini belirten Tanyıldızı, temel olarak dinin rolü bölümünde resmi ideolojilerin sadık bir sistemi inşa ederken dini nasıl kullandığını nasıl araçsallaştırdığını, devletin saygınlığını korumak için hukukun nasıl maddeler getirdiğini ve aslında günah olarak gördüğümüz şeylerin nasıl suça evrildiğini ve burada devletin ne kadar baskın olduğunu ifade etti.

Tanyıldızı, kitabın genelinde yazarın Osmanlı’yı seküler hukuk-dini hukuk dikotomisiyle okuyarak oryantalist bir okuma yaptığını veya iyi ihtimalle hukuk sisteminin Batı’dan farklı bir düzlemde olduğunu tam olarak anlayamadığını belirtti. Mevzuatta yapılan değişikliklere değinen Tanyıldızı, bürokrasiyi tahkim etmeye yönelik, bireyin ve toplumun ise geri plana itildiği adımların atıldığını ifade etti.

Kitapta adliye çalışanlarının işten çıkarılmalarından, işe alınmalarından ve ilk bakışta tuhaf görülebilecek, ulemadan kişilerin hiyerarşik olarak ne kadar üst düzeylerde görev aldığından bahsedildiğini hatırlatan Tanyıldızı, kurumsallaşmanın evrelerinin iyi bir şekilde tasvir edildiğini ifade ederek sunumuna son verdi.

Forum, soru-cevap kısmı ve eklemelerle son buldu.

Haber: Zeynep Genç

Etkinlik-Eylem Haberleri

Kahramanmaraş'ta Şehitler Gecesi düzenlendi
Muş’ta “Neyi, niçin, nasıl okumalı” semineri yapıldı
Siyonist işbirlikçisi Coca-Cola fabrikası Bursa'da protesto edildi
Gazze nöbeti Saraçhane’de: Direniş sürüyor, dayanışma da sürecek!
Open Refah grubu İstanbul'da Gazze eylemi yaptı