Özgür-Der: Masumların Mağdur Edilmemesine Özen Gösterilmelidir!

15 Temmuz darbe girişimi üzerine başlatılan temizlik harekâtını değerlendiren Özgür-Der, bu zeminde oluşan mağduriyetlere dikkat çekerek yetkililere duyarlılık çağrısında bulundu.

15 Temmuz kalkışması tüm boyutlarıyla gündemdeki yerini koruyor. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Özgür-Der ihanet kalkışmasıyla çok yönlü mücadelenin gerekliliğine dikkat çekerken, aynı zamanda bu sürecin özenli yürütülmesinin de önemine vurgu yaptı:

DARBECİ ÇETEYLE MÜCADELE EDERKEN,

MASUMLARIN MAĞDUR EDİLMEMESİNE ÖZEN GÖSTERİLMELİDİR!

05 Ağustos 2016

Türkiye 15 Temmuz’da büyük bir badire atlattı. TSK içinde Fethullah Gülen yapılanmasına mensup askerlerin odağında yer aldığı cuntanın kanlı darbe planı halkın destansı direnişiyle boşa çıkartıldı. İslam ümmetinin düşmanı emperyal güçlerin taşeronluğunu üstlenmiş işbirlikçiklerinin oyunlarını bozan Rabbimize hamd olsun!

Darbeci cuntaya mensup katillerin sadece birkaç saat içinde meydana getirdikleri vahşet tablosu, hiç kuşkusuz bu zalim zihniyetin başarılı olması durumunda ülke çapında yaşatabileceği dehşet hakkında yeterli bir fikir vermektedir. İslamilik görüntüsüyle adeta katil robotlar sürüsü üreten bu tağuti yapılanmanın her düzeyde tasfiye edilmesi hukukun gereği olduğu gibi, Müslümanların maslahatı için de zorunluluktur. Ahlaki değerleri çürütmüş, kirli hesapları için aziz İslam’ı istismara yönelmiş ve azgınlığını en sonunda insanlarımızı hunharca katletmeye kadar vardırmış bir suç örgütü olarak Gülenist yapılanma ile öncelikle yargısal düzlemde olmak üzere her alanda mücadele edilmelidir. Bu çerçevede genel manasıyla başvurulan karar ve uygulamaların gerekliliği tartışılamaz.

Mamafih bu doğrultuda atılan bazı adımların gerek adalet ve hakkaniyet açısından, gerekse de hedeflenen sonuçlara ne ölçüde hizmet edeceği boyutuyla gözden geçirilmesi, tartışılması gerektiğini düşünüyoruz. 15 Temmuz darbe kalkışmasının icrasına şu veya bu ölçüde katkı sağlamış kamu görevlisi ya da sivil tüm unsurların açığa çıkartılması ve bunlardan hesap sorulması hukukun bir gereğidir ama bunu yaparken adalet ilkesinin örselenmemesi, masumların mağdur edilmemesi ve hatta suçlu oldukları kesinleşmiş sayılanların dahi hukukunun korunması elzemdir.

15 Temmuz sonrasında kitlesel düzeyde açığa almalar, gözaltı, tutuklama, kapatma ve mal varlığına el koyma kararları icra edilmektedir. On binleri ilzam eden bu kararların en azından bir kısmının somut ve objektif kriterden ziyade şüphe ve ihbar mekanizmasının devreye sokulmasına dayandırıldığı görülmektedir. Bu durum geniş çaplı mağduriyetlere yol açmaktadır. Zorlu ve riskli bir sürecin halen devam etmesinin de etkisiyle pek çok masum kendisini ifade etme imkanı bulamazken, ne yazık ki mevcut kaotik ortam şahsiyet yoksunu zaaflı kişiliklerin üremesine de zemin hazırlamaktadır.

Cuntacılara Zulüm, Devlete İse Adalet Yakışır!

Ne yazık ki, içlerinde 15 Temmuz gecesi darbecileri lanetlemek için bizzat meydanlara çıkmış, kimisi uzun yıllardır Gülen yapılanmasına karşı tavrıyla maruf pek çok insanın dahi mahiyeti belirsiz fişlemelerle bu süreçte ‘paralel’ yaftasıyla işinden edildiğini üzüntüyle gözlemliyoruz. Hatırlatmak isteriz ki, darbe zulmünün onurlu bir tarzda püskürtülmesinin sevincinin yaşandığı meydanlardaki kalabalıklar, aile fertleriyle, yakınlarıyla giderek sayısı artan bir mağdur ve meyus kitlenin mevcudiyetini görmezden gelmeyi getirmemelidir. Çünkü biliyoruz ki, cuntacılara zulüm, devlete ise adalet yakışır!

Bu noktada güvenlik ve yargı bürokrasisinin kritik mahiyeti dolayısıyla bu alanda çalışanlara karşı daha kapsamlı düzenlemelere gidilmesi, risk faktörü dolayısıyla daha sert tedbirler alınması anlaşılabilir bir durum olarak görülebilir ama eğitim, sağlık, belediye, üniversite vs. alanlarda sürdürülen toplu tasfiyeler için bu söylenemez. Kamu kurumlarında açığa alınan ya da doğrudan sözleşmeleri feshedilen binlerce insanın, somut bir suç unsuru bulunmaksızın subjektif değerlendirmelerle işsizliğe ve dolayısıyla aileleriyle birlikte yoksulluğa, açlığa mahkûm edilmesinin yarınlar için daha sıhhatli bir toplumsal yapının göstergesi sayılamayacağı açıktır.

Unutmayalım ki, Gülen yapılanması çok yakın bir tarihe kadar bizzat devletin tüm kurumlarının da desteğini almış olan ve kitlesel düzeyde yaygınlık kazanmış bir oluşumdu. Toplumun geniş kesimlerince dini bir hareket olarak algılanmakta ve bu yüzden çeşitli düzeylerde destek görmekteydi. Her ne kadar yaklaşık son 3 yıllık süreçte bu oluşumun iddia edilenin dışında bir yönelime ve işleyişe sahip olduğuna dair birtakım veriler ortaya çıkmış olsa da, geçmişte bu oluşumla irtibat kurmuş ve adeta efsunlanmış pek çok insan 15 Temmuz darbe kalkışmasına kadar bu yapılanmanın gerçek mahiyetini kavramakta zorlandı, acziyete düştü.

Bu noktada 15 Temmuz kalkışması içinde rol almış unsurlar şiddetle cezalandırılırken, bu suç örgütünü bugüne kadar sadece dini bir hizmet hareketi olarak algılamış geniş sempatizan kitle itilip kakılmamalı, bilakis kuşatılmaya çalışılmalıdır. Söz konusu kitlenin rehabilitasyona ihtiyacı olduğu gözetilmelidir. Bu amaçla geçmişte bu oluşumla şu veya bu düzeyde ilişkisi olmuş kişilerin bu kirli, zalim yapılanmadan sadece ceza alma korkusuyla değil, tam bir kopuşla ayrışmasının zeminini sağlayacak bir düzenlemeye gidilmeli, kucaklayıcı bir yaklaşım sergilenmelidir.   

Rıdvan Kaya

Özgür-Der Genel Başkanı

Basın Açıklaması Haberleri

Devrik Esed yönetimi hakkında İstanbul'da suç duyurusunda bulunuldu
İmam Buhari Vakfı: Halep'in fethi mübarek olsun!
53 STK'dan ortak proje: Kriz bölgeleri için tek havuz oluşturulacak
"İşgalci İsrail’in spor takımları turnuvalardan men edilsin!"
Türkiye’nin göç raporu yayınlandı