Özgür-Der Batman Hürriyet Temsilciliği’nde bu hafta 15. Yılında olduğumuz 28 Şubat darbesini konu alan bir seminer yapıldı. Semineri sinevizyon gösterisinin ardından Şefik Sevim sundu
28 Şubat’ı; “Yaşadıkları ülke kimliklerine anlam katan halk iradesinin işlevsizleştirildiği, egemenlerin tekebbürlerinin zirveyi gösterdiği, “Hakikati inkâr etme” zihin yapısı üzerine kurulu bir dünyayı “öteki” kabul ettikleri herkese dayatma hesaplarının meşru gerekçelere dayandırıldığı bir süreç olarak tanımlayan Şefik Sevim, “Özgürlük teraneleriyle, yıllardır cilalanmış söylemlerle kitleleri manipüle etmede mahir kimi sendikaların, STK’ların, partilerin, İslami şiarlara karşı bir süreci provakatif bir ruh haliyle alkışlama yarışına girdikleri dönem.” ifadesiyle dönemin sivil kurumlarının da tablosunu çizdi.
“Kendilerini ülkenin tek meşru sahipleri görme iddiasında olan güç odaklarının ülke insanını tektipleştirme geleneğini sürdürme isteğinin bir tezahürü olan tarihsel bir kırılmadır. Gazetecilerin andıçlandığı, sermaye ve emeğin kategorize edilerek İslami hassasiyeti olan bazı sermaye gruplarının “yeşil sermaye” adı altında linç edildiği, ambargo gördüğü, yargı mensuplarına brifinglerin verildiği, hukukun siyasallaştığı bulanık bir süreçtir. 27 Mayıslarda, 12 Martlarda ve 12 Eylüllerde olduğu gibi on binlerce insanın fişlenerek psikolojik bir atmosfer ve zeminin oluşturulduğu talihsiz bir milattır, Allah’ın muradına uygun bir yaşam endişesiyle okumayı, düşünmeyi, üretmeyi hedefleyen çabaların ve imkânların önüne set çekilmiştir.”
“Unutulmamalı ki, toplumsal yaşamda gayr-ı tabii süreçlerde mühteris ruhlar, sindirmek istedikleri yığınları süreç içerisinde tebalaştırıp nesneleştirerek, kendi nefsani imparatorluklarını tahkimleştirmeyi başarabilmektedirler. İslami değer / dinamik ve sembolleri / şiarları yıpratma merkezli uygun figürlerin ve şarlatanların üretildiği süreçte Ali Kalkancı’ların, Fadime Şahin’lerin, Müslüm Gündüz’lerin, Çevik Bir’lerin, Mesut Yılmaz’ların, Kemal Alemdaroğlu vs.. lerin isimlerini duymak zorunda olduğumuz, enfeksiyonları kapma riskleri taşıdığımız, hava kirlilikleriyle hatırladığımız talihsiz bir kış günüdür.”
“İffetli kızlarımıza reva görülen onursuz ikna odaları mantığının müsebbibidir, inancını ve kutsallarını kuşatabilme iradesini gösteremeyen Müslümanların ehlileşmesini tetikleyen riskli bir zeminin arka planıdır. Binaenaleyh: 28 şubat beşerin ürünü bir süreç... beşeri kararlar… beşeri hesaplar… Ve 12 yıl sonra “Ergenekon” bir ürün olarak kokuverdi… “
Sevim, “Her hesabın üstünde bir hesap vardır, her kaderin üstünde bir kader vardır, ve Allah Büyüktür!” sözleriyle sunumunu bitirirken katkı ve sorularla program sona erdi.
Haksöz Haber