HAKSÖZ HABER
Özgür-Der Gençliği’nin düzenlemiş olduğu kitap forumunda Zeynep Genç ve Kübra Karamazak’ın sunumlarıyla Dr. Aısha Utz’ın İslami Perspektiften Psikoloji’’ isimli kitabı tahlil edildi.
İlk sözü alan Kübra Karamazak kitabın yazarı Dr. Aısha Utz’ı kısaca tanıttıktan sonra yazarın modern psikoloji yaklaşımlarının aksine psikolojiyi sadece biyolojik ve sosyal faktörlerle açıklamadığını, insanın manevi yönünü de göz önünde bulunduran kapsamlı bir perspektife sahip olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Akabinde yazarın çalışmalarında genelde kalp ve nefis kavramlarını ele aldığını ve psikolojik sorunların çözülmesinde dini ve manevi öğretileri bir tedavi yöntemi olarak kullanmayı önerdiğini belirtti. Karamazak kitabın insanı öncelikle Allah’la bağlantı kurmaya ihtiyaç duyan manevi bir varlık olarak tanımladığını ve merkezinde, insanın ruh ve kalp dengesini koruyarak Allah’a yaklaşmasının psikolojik sağlık üzerinde olumlu etkileri bulunduğuna işaret etti
‘’Dr. Utz, insanın ruhsal sağlığının sadece biyolojik veya sosyal faktörlerle açıklanamayacağını vurgularken, manevi öğretilerin önemi üzerinde duruyor. Yazar kitapta yaratıcımızın bizi bizden daha iyi tanıdığını ve insanın mahiyetine dair tanımları Kur’an’da ve hadislerde bulabileceğimizi söylüyor. İslam’ın her bir insana sunduğu kendini dönüştürme potansiyeli hiçbir kişisel gelişim kitabıyla veya herhangi bir fikirle karşılaştırılamaz. Buna örnek olarak da Peygamberimizin ashabı -ilk Müslüman topluluğu- örnek verilebilir. İslam, Arap toplumunu zulüm, hile, açgözlülük ve kibir toplumundan adalet, dürüstlük, şefkat ve tevazu toplumuna dönüştürmüştür. Tüm insanlık tarihi boyunca başka hiçbir sistem böyle bir başarıya ulaşmış değildir.’’
Yazarın modern psikolojiyi eleştirirken bilimin insanın en önemli boyutlarından biri olan ruhu ihmal ettiğine dikkat çektiğini dile getiren Karamazak, kitaptaki davranışçılık ve klasik psikoloji ekollerine getirilen eleştirilerin dikkat çektiğini ve Dr. Utz’ın bu ekolleri, insan davranışlarını yalnızca çevresel faktörlerle açıklayarak bireyin ruhsal boyutunu yok saydığı noktasında eleştirdiğini belirtti.
‘’Batı merkezli psikolojik yaklaşımların insanı salt bir biyolojik varlık olarak ele aldığını belirten yazar, bu durumun insanın manevi ve metafizik boyutunu göz ardı ederek bir eksikliğe yol açtığını dile getiriyor. Yazar, ‘Gözlemlenebilir olanın ötesine geçemeyen bu yaklaşım, insanın hakikat arayışında yetersiz kalmaktadır’ diyerek bilimsel metodolojilerin sınırlarına dikkat çekiyor.’’
Ruh ve kalb sağlığının öneminden vurgulayan Karamazak, kitabın bu bağlamda değerli katkılar sunduğunu vurguları.’’Dr. Utz, İslam'ın insana bakış açısının temelinde, ruhun merkezde yer aldığını vurguluyor. Ruhun, insan davranışlarını, duygularını ve zihinsel süreçlerini yönlendiren öz olduğunu belirten yazar, manevi bağın eksikliğinin kaygı, depresyon ve çaresizlik gibi ruhsal rahatsızlıklara yol açtığını ifade ediyor. Kalbin İslami anlamda entelektüel bilginin, iradenin ve duyguların merkezi olduğuna dikkat çeken yazar, sağlıklı, hasta ve ölü olarak üçe ayrıldığını ifade ediyor. Kalbin sağlıklı olmasının, Allah’a teslimiyetle mümkün olduğunu dile getiriyor ve kalbin zehirlerinden, çok konuşma, harama bakma, tüketime aşırı düşkünlük ve kötü arkadaşlıktan uzak durulması gerektiğine işaret ediyor.’’
İnsana verilen fıtratın doğuştan gelen ve insanları Allah’ın varlığını kabul etmeye yönlendiren saf içgüdü olarak tanımlandığını ifade eden Karamazak, aşkın bir varlığa inanmanın fıtri bir eğilim olduğunu ve bu eğilimin doğuştan bütün insanlarda bulunduğunu dile getirdi.
‘’Yazara göre batıl tanrılara inanıp onlara yönelenler doğal eğilimlerinin zıttına gitmiş olurlar. Allah’a iman edip yalnızca ona ibadet edenler fıtratları ile uyum içindedirler. Bir insanı fıtratının zıttına götüren etkenler ebeveyn ve toplum olabilir. Burada ‘her doğan çocuk fıtrat üzere doğar onu anne babası Yahudi, Hristiyan ve Mecusi yapar’ hadisi örnek veriliyor.’’
Kitapta duygularla ilgili insanları yönlendiren ve bireysel davranışları etkileyen güçler olduklarını ve İslam’a göre duyguların doğru şekilde yönlendirildiğinde insanı olgunlaştırıp ruhsal gelişime katkı sağlayacağının belirtildiğine vurgu yapan Kübra Karamazak sözlerini sonlandırdı.
‘’Kitapta ibadetlerin duyguların manevi anlamda yönlendirilmesi için önemli bir nokta olduğu vurgulanıyor. Namaz, dua, zikir gibi ibadetler kalbin temizlenmesi huzur vermesi ve duygusal denge sağlanması için bireye rehberlik eder. İslam bireyin duygularının sadece kendisi ile ilgili olmadığını, aynı zamanda toplumsal ilişkilerinde de önemli bir rol oynadığını belirtir.’’
Hayatın sıkıntı ve güçlükleri bahsiyle söze başlayan Zeynep Genç imtihan bilincinin Müslümanların zihin dünyasını inşa edici bir güç olduğunun altını çizdi.
‘’Hayat; Allah tarafından imtihan ve sıkıntıların, zorluk ve güçlüklerin bir tecrübesi olarak belirlenmiştir. Allah bizleri hem iyi hem de kötü durumlarla imtihan etmektedir ve şu ayetiyle de bize bunu bildirmektedir, ‘Her can ölümü tadacaktır. Denemek için sizi kötü ve iyi durumlarla imtihan ederiz. Sonunda bize geleceksiniz.’ (Enbiya, 35) Bizler Müslüman olarak yaşadığımız iyi ve kötü şeylerin birer imtihan olduğunun bilincinde olmalıyız. Burada asıl önemli olan nokta ise bizim bu imtihanları ne şekilde verdiğimizdir. Genellikle insanlar sıkıntıya düştüğünde ya imanları kuvvetlenir ya da tam tersi olur ve dinden uzaklaşırlar. Halbuki Allah’ın bu dünyada bize sürekli güzellik sunma gibi bir vaadi yoktur. Hayatta yaşayacağımız iniş çıkışların getireceği zorlukların çaresinin ise ancak Allah’a bağlılıkta bulunacağının farkında olmamız gerekiyor. Dr. Utz da bu bahse şöyle dikkat çekiyor: İslami bakış açısına göre sıkıntılar bizi baskılama için değil, varlığımızın gereğini ve manevi gelişimimizdeki potansiyelimizin farkına varmada yardımcı olmak içindir. Allah insanoğlunu iyilik ile nasiplendirir. Dünyadaki olayları sınırlı kapasitemiz ile algılayamamamız bu olaylarda yüksek amaç ve hedef olmadığı anlamına gelmez. Bazı olayların nedenleri tanınabilir veya belirli neden-sonuca bağlanabilirken net olmayan durumlar da olabilir çünkü imtihanların arkasındaki hikmet bizlerin kavrayışının ötesindedir.’’
Sözlerine yazarın ibadetlerin amacı hususundaki yaklaşımını aktararak devam eden Genç ibadet etmemizin ilk amacının Allah’ın rızasını kazanıp ahiret hayatına hazırlık yapmak olduğunu, bu dünya hayatındaki mutluluğumuzun ise ikincil amaç olduğunu belirtti.
‘’Araştırmalar maneviyatın insanı depresyondan, akıl ve ruh sağlığını etkileyen olumsuz faktörlerden uzaklaştırdığını ortaya koyuyor. Nihai olarak diyebiliriz ki insan doğası karmaşıktır ve Allah bize sınırlı bir bilgi vermiştir. Bizler bu sınırlı bilgiyle Allah’ın imtihanlarında vaat ettiği amacı gözetemeyebiliriz. ‘’
Genç, insanın varoluş amacına dair büyük bir külliyat olduğunu ancak İslami perspektifin bir şekilde göz ardı edildiğini vurgulayarak Utz’un kitabının bu bağlamda değerli bir katkı sunduğunu ifade ederek sözlerini sonlandırdı.
‘’Yazar, varoluş amacımızı gerçekleştirmek için temel hedefimizin Kur’an ve hadisler ışığında bir hayat yaşamak olması gerektiğini vurgularken bununla ilgili sağlam bir hedef koyup adımlarımızı bu yolda şekillendirmemizin önemine dikkat çekiyor. Yazarın insan psikolojisi açısından bir özet niteliği taşıdığını ifade ettiği ayette şöyle buyrulmaktadır: ‘’Şüphesiz biz insanı en güzel şekilde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. Ancak iman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlar başka; onlar için kesintisiz bir ödül vardır.’’ (Tin,4-6) Tercih edeceğimiz yol yalnızca bu hayattaki varlığımızın mahiyetini değil ahirette kalacağımız yurdumuzu da belirleyecektir.’’
Program soru cevap faslıyla son buldu.