Özgür-Der: Esed’in Ülkedeki Taşeronlarından Hesap Sorulsun!

Baas diktasının taşeronları bombalı saldırılar ve karartma-bulandırma siyaseti ile Suriye halkına sahip çıkılmasının faturasını ödetmeye çalışıyor.

HAKSÖZ-HABER

Reyhanlı’daki saldırılar hakkında bir açıklama yapan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Baas rejimi sürdüğü müddetçe bu yaranın asla kapanmayacağına dikkat çekti. Kaya, Esed rejiminin taşeronlarına dikkat çektiği açıklamasında patlamalar sonrası sokaklarda mültecilere saldıran ahlaksız-vicdansız güruha karşı herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığını da sordu.

İşte Özgür-Der Genel Merkezinden yapılan açıklama:

BAAS REJİMİ SÜRDÜĞÜ MÜDDETÇE YARA ASLA KAPANMAZ!

14 Mayıs 2013

Reyhanlı saldırısının yaralarının sarılmaya çalışıldığına ve faillerin tespitinde mesafe alındığına dair ifadelerle karşılaşıyoruz. Gerçekliği tam olarak yansıtmaktan uzak ve kalıplaşmış ifadelerdir bunlar! Bugüne kadar ortaya konan tutumlarla ne bu yaralar kapanır, ne de bu vahşetin asıl sahiplerinden hesap sorulur!

Sorun Mihraç Ural adlı tetikçi ya da Esed çetesinin taşeronluğunu üstlenmiş Acilciler adlı örgütten ibaret değildir. Sorun bu ülkede siyasette, medyada, akademi alanında uzun bir süredir geniş bir çevrenin söylemleriyle, eylemleriyle ve bazen de suskunluklarıyla Baas diktasının politikalarına eklemlenmiş olmalarıdır. Farklı ideolojik kökenlerden gelmelerine rağmen kimisi doğrudan, kimisi dolaylı yollarla Baas rejiminin yanında yer alan kesimlerin yaygınlaştırdığı kirlilik, karartma ve zalimliktir.

Bu tiplerin bazısını “Bombayı kim patlattı?” gibi gayet masum gibi görünen bir soru üzerinde saatlerce eskiz yaparken görürsünüz! Bazen daha kurnazca bir tutumla sözlerinin arasında birkaç kez ‘Nusra Cephesi’nin ya da başka direnişçi grupların isimlerini zikrederler. İki yılı aşkın bir süredir icra edilen vahşete özenle gözlerini kapamış bu tipler sanki ortada bir muğlaklık varmış gibi propaganda savaşının destekçi unsurları arasında yer alırlar.

Bir de cepheden saldırıya katkı sağlayanlar mevcuttur. Esed çetesinin bu ülkeye yönelik her saldırısında “Biz dememiş miydik uzak duralım bu işten diye? Sen adamın muhaliflerini desteklersen, o da sana savaş açar!” türünden pespayeliklerini sergileme fırsatını kaçırmazlar. Laik-Alevi diktatörlüğüne duydukları sempati ve bağlılık kendilerini katliam savunuculuğuna sürüklemiş bu çevreler, Suriye’nin Müslüman halkına düşmanlıklarını “Komşumuzun iç işlerine karışmayalım!” örtüsüyle kapatmaya çalışırlar. On binlerce insanın katledilmesini, şehirlerin uçaklarla bombalanmasını görmezden gelen bu tipler Türkiye’ye sığınmış mültecileri hedef almaktan çekinmeyen tutumlarıyla da insanlıktan nasipsiz olduklarını ispatlamışlardır.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Banyas’ı kim yaptıysa Reyhanlı’yı da o yaptı!” diyor. Doğru bir tespit! Ama genişletilmesi gerekir: Reyhanlı’da bombaları patlatanlar ile eylemi hükümet politikalarına bağlayarak Esed diktasının elini güçlendirmeye çalışanlar; metroda, kampüste, fuar alanında Suriye direnişini simgeleyen stantlara saldıranlar; attıkları manşetlerle Suriyeli mültecileri hedef gösterenler; patlamaların birkaç dakika sonrasında ellerinde sopalarla, bıçaklarla sokaklarda Suriyeli avına çıkanların hepsi aynı familyadandır! Baas diktasının bazı taşeronları bombalı saldırılarla bu ülkeye, Suriye halkına sahip çıkılmasının faturasını ödetmeye çalışırken, diğer uzantıları da karartma-bulandırma siyaseti icra etmeye çalışmaktadırlar.

Tam bu noktada bombalı saldırıların hemen ardından sokaklarda Suriyeli muhacir kardeşlerimize saldıran canilerle ilgili ne tür bir işlem yapıldığını da merak ediyoruz. Bu ahlaksız, vicdansız güruha karşı gerekli soruşturmanın yürütüldüğünden ve suçluların cezalandırılacağından emin olmak istiyoruz.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun saldırının ardından “Kimse gücümüzü test etmesin!” şeklinde bir başka beyanı daha oldu. Bu kaçıncı test? Bu tür sözlerle nereye varmak murat ediliyor? Akçakale’de, Cilvegözü’nde, Reyhanlı’da ve yarınlarda kim bilir nerelerde gerçekleşecek saldırıların ardından hep aynı sözler!

Baas rejiminin bu tür saldırılarla Türkiye’yi doğrudan savaşa dahil etmeye çalıştığı ve benzeri tezleri sıkça duyuyoruz. Bu endişelerin Türkiye’nin Suriye politikasında etkili olduğu ve pasifizmi güçlendirdiği görülüyor. İyi de zaten kimse sizden Suriye yönetimine doğrudan savaş açmanızı beklemiyor. Mamafih sınırınıza kadar gelip bomba yağdıran savaş uçakları karşısında almanız gereken bir önlem de yok mu? Baas ordusuna ait jetlerin sınıra sıfır noktasındaki Atme’yi, Babu’l Hava’yı dahi rahatça bombalayabilmesi sizi düşündürmüyor mu? Bu manzaraları seyretmeye devam mı edeceksiniz? ABD ve Avrupa ülkelerinin dayattığı ambargo yüzünden direnişçilerin etkili silahlar, uçaksavarlar temin edememeleri sizce adil bir durum mudur? Değilse neden bu zalimane dayatmayı reddetmiyorsunuz?

Şu bilinmelidir ki, Reyhanlı’yı alçakça kana boyayan canavarlar tümüyle ele geçirilse de, bu tür canavarlıklar bitmeyecektir. Suriye halkı kan içici Baas diktatörlüğünden kurtulmadıkça masumların kanlarının bu ülkeye de sıçraması engellenemez. Sorunun kaynağı bellidir. Ve o kaynak etkili tavırlarla ve bir an önce kurutulmalıdır! 

Rıdvan Kaya
Özgür-Der Genel Başkanı

 

Basın Açıklaması Haberleri

Devrik Esed yönetimi hakkında İstanbul'da suç duyurusunda bulunuldu
İmam Buhari Vakfı: Halep'in fethi mübarek olsun!
53 STK'dan ortak proje: Kriz bölgeleri için tek havuz oluşturulacak
"İşgalci İsrail’in spor takımları turnuvalardan men edilsin!"
Türkiye’nin göç raporu yayınlandı