Özgür-Der Ereğli'de "İslami Kimliğin İnşası" Semineri

Hülya Şekerci, Özgür-Der Ereğli’de “İslami Kimliğin İnşası” konulu bir seminer verdi.

Özgür-Der Ereğli Temsilciliği’nin bu haftaki konuğu Hülya Şekerci idi. “İslami Kimliğin İnşası” konu başlığı ile sunumunu gerçekleştiren Şekerci, özellikle 28 Şubat sürecinde kendi şahitliklerinden de örnekler vererek, Müslümanların yaşadığı sorunlara ve darbecilerin oluşturmak istediği baskı ortamına dikkat çekti.

Lise ve üniversiteli hanımların ilgi ile dinledikleri konuşmanın öne çıkan özeti:

“28 Şubat darbe süreci üzerinden uzunca bir süre geçmiş durumda. Orta yaşlarda olanlar için o gün yaşananlar canlı şekilde hafızalarımızda iken yeni genç nesil için böylesi bir anlam ifade etmemesi bizler için eksiklik olarak görülmeli. Geçmişte yaşanan bu büyük zulümleri yeni kuşak gençlerimize ulaştırmak, İslami kimliğimizi muhafaza ederek yaşayabilmemiz için de önem arz ediyor. Darbecilerin zulümleri İslami kimliğe olan tahammülsüzlüğü en başta üniversitelerde kendisini gösterdi. Fakat bu sadece orada kalmaksızın, kamusal alan uydurmacası ile hayatın tüm görünür yönlerine yayılmaya çalışıldı. Başörtülü her bayanın adeta tehlike olarak görüldüğü, sosyal hayattan koparılmak istenen bir İslam algısının yerleştirilmeye çalışıldığına şahitlik edildi. Başörtüsü yasakları darbecilerin yoğun baskısı altında uygulamaya konuldu ki, bu durum Anadolu’dan gelen genç bayanlar için ciddi sorunlar oluşturdu. Yapılmak istenen tüm sosyal faaliyetler polis baskınları, fişlemeler gözaltılar ile bastırılıyor engelleniyordu. Başörtüsü yasakçılığı protesto ediliyor kitlesel gösteriler yapılıyordu fakat zulmedenler bu olayları baskı altına alarak yüksek cezalar ile yargılamaya kalkıyordu. Başörtüsü eylemleri sebebi ile idam ile yargılananlar oldu. Babası tarafından başörtüsünü açarak derslere girmeyen bayanların tehdit edildiği, hatta öldürülmeye teşebbüs edildiğine şahit olundu. Polisten kaçan kız çocuğunun kamyon altında ezilerek sakat kaldığı acı olaylar yaşandı. Darbeciler, özellikle siyasal İslamcı söylemini ön plana çıkararak, başörtüsü ile sosyal hayatta var olmak isteyen irade ile, mütedeyyin Müslümanlar arasında sanal bir ayrım üretip toplumu yönlendirmek istiyordu. Başörtüsüne olan tahammülsüzlükleri onları komik durumlara da düşürebiliyordu. O günlerden bu günlere gelmenin arasındaki farkları ve imkanları görebilmeliyiz. 28 Şubat bin yıl sürecek, başörtüsü yasağı bin yıl sürecek diyenlerin hükmettiği dönemlerden bugünlere gelinmesi önemli bir mesafeyi işaretlerken bizlere de yeni sorumluluklar yüklemektedir. İslam düşmanları için başörtüsü kendilerince halkın alt tabakası olan hizmetçilerin takması gereken bir imge olmalıydı. Doktor, öğretmen, mühendis vs. gibi sosyal hayatın farklı alanlarında görünür olamazdı. Fakat her şeye rağmen bu zor şartlar altında İslami kimliğine sahip çıkan ciddi bir topluluk da vardı. Başörtüsü mücadelesini İslami kimliğinin önemli bir unsuru gören bu topluluklar, yeni nesillere de önemli mesajlar bıraktı. 

İslami kimlik, bizler için hayatımızı nasıl anlamlandırdığımız ile ilgili vereceğimiz cevaba işaret etmektedir. Hayatını Allah’a adamışlar için İslam, tüm kimliklerin üzerindedir. Feminizm, sosyalizm, kapitalizm, Kemalizm vs. gibi tüm beşeri kirliliklerden de uzaktır. Son dönemlerde İslam ile sosyalizm, anti kapitalizm, feminizm vs. gibi kirli söylemleri bir araya getirme çabaları görünmektedir ki, bu da başka bir sapmayı ifade etmektedir. Bu sebeple bizler İslam’ı yeniden özümsemek zorundayız. “Ey iman edenler iman edin” ayeti bu minvalde vurguya işaret eder. İslami kimlik, imanı yeniden tazelemek ve sürekli bir yenilenme ile mücadeleyi de ifade eder. Bizlerden hayatın her alanını kuşatan İslami bilinci kuşanmamızı ister. Yaşamımız ve ölümümüz yalnızca, alemlerin Rabbi olan Allah içindir. Burada “Biz” kavramı dikkat çekmektedir ki bu, ümmeti ifade etmektedir. Müslümanlar bir ümmettir. Özellikle emperyalist saldırılar sonrası Müslümanların hakimiyetindeki coğrafyalar işgal edilerek ulus devletler oluşturuldu. Ulus kimlikler ile kendisini ifade etmeye başlayan topluluklar oluşmaya başladı. Hepimiz bir ümmetin fertleri iken Türkiyeli, Suriyeli, Mısırlı, Filistinli vs. gibi kendi aramıza duvarların örüldüğü engeller konuldu. Oysa bizler kardeşiz ve bir ümmetiz. İslami kimlik aynı zamanda bu engelleri ortadan kaldıran bir algı da üretmektedir. Hepimiz Allah’ın kulları olmamız sebebi ile İslam üst kimliğinde buluşabilmeliyiz. Bizler İslami kimliğimiz gereği hayatımızın merkezine Allah’ı yerleştirmiş insanlarız. Bu sebeple yasaklardan uzak durarak helallere sarılan bir dengede yaşamımız olmalı. Bu aynı zamanda fıtratımız ile de uygunluk oluşturmaktadır. Eşyaya olan bağlılık ve dünyevileşme bizleri köleleştirmeye doğru sürükler ki, modern dünyanın cazibeleri İslami sınırlarımızı tahrip ederek bizleri saptırmaya çalışmaktadır. Bu tehlikeye özellikle dikkat etmemiz gerekiyor. “

Program, lise ve üniversiteli hanımların güncel  konulara dair sorularına verilen cevaplar ile devam etti. Çay ve sohbet ortamında gerçekleşen hasbihal ile daha da verimli değinilerin olduğu program, yakın bir zamanda tekrardan buluşma temennisiyle son buldu.


Etkinlik-Eylem Haberleri

Akademi Beyoğlu'nda Barbie filmi üzerinden haz, beden ve tüketim ilişkisi söyleşisi
Gazze yürüyüşüne şahit olan vicdanlı Norveçliler gözyaşlarıyla destek oldular!
“Yükselen yeni milliyetçilik”
Bursa'da Gazze Dayanışma Platformu çağrısıyla Gazze için eylem gerçekleştirildi
Peygamber dostu dört güzel insan