Özgür-Der Bağcılar Seminerlerinde Bu Hafta

Özgür-Der Bağcılar’da devam eden seminerlerde bu hafta “Toplumsal Değişim ve Şahitlik” konusu işlendi.

 

Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer konuşmasına toplumsal ve siyasal değişim-dönüşüm talebinin her Müslüman için kaçınılmaz bir vazife olduğu tespitiyle başladı. Üzer, yaşanan hayata tavır almayı ve duyarsızlıktan uzaklaşmayı sağlayıcı kilit Kuran’i kavramın Şahitlik olduğunu vurguladı. Hayatı değiştirme ve Şahit olma vasfının Allah tarafından bütün Müslümanlara farz kılındığını belirten Musa Üzer, herkesin bu konuma göre tekrar nefis muhakemesi yapması gereğinin altını çizdi.

Musa Üzer, Türkiyeli Müslümanların bağımsız bir İslami kimlik oluşturma çabalarının başlangıcından itibaren toplumsal ve siyasal yapıyı tanımlarken önemli bir tanımlama olarak “cahiliye” kavramına vurgu yaptıklarını hatırlattı. Değişim ve dönüşümün mutlak anlamda yapılmasını göstermesi açısından bu kavramın hayati öneme sahip olduğunu söyleyen Üzer, gereğinin yapılması noktasında ise önemli zaafların yaşandığını belirtti. Mevcut siyasal-toplumsal yapıdaki İslam dışı ve karşıtı unsurların tespiti ve bunlara karşı yürütülecek mücadelenin safha ve araçlarının belirlenmesinin ihmal edilemeyeceğinin altını çizen Üzer, geçmiş dönemlerde ortaya konulan cahili sistemden bağımsız bir İslami oluşum ve mücadele olması gerektiği tezi de yapılması gerekenin istikametini belirlemesi açısından doğru olduğunu vurguladı. Ancak tezin devamında belirtilen “Cahiliyenin ortaya koyduğu sorunlara Müslümanlar çözüm bulma çabası içinde olmamalı!” sözünün problemli bir mahiyet arz ettiğini vurgulayan Musa Üzer, sisteme entegre olmama ve eklemlenmeme anlamında doğru olan bu söz sürecin başından itibaren pratikte Müslümanların hayatın dışında konumlanmalarına yol açtığını söyledi.

 Sınırlı bilgi, birikim ve az sayıda kaynaktan elde edilen malumatlarla, sistem, dünya, toplum, tarih değerlendirmesi yapmadan oluşturulan tebliğ-davet, hareket fıkhı ile ancak bir yere kadar gidileceğini söyleyen Üzer, devralınacak bir mücadele geleneğinin olmaması da tıkanıklığın derinleşmesinde rol oynadığını belirtti. Musa Üzer, toplumsal ve siyasal hayata dokunmayan soyut bir tevhid ve şirk söyleminin sorumluluklarımızı ifa etme ve şahitlik görevini yerine getirme noktasında zaaflara yol açtığını vurguladı. Cahiliyeden kopuşun, hayatın üniteleriyle irtibatını koparan, soyut bir tevhid anlayışı ve söylemi içerisinde demek olmadığını belirten Üzer konuşmasında: “Cahili yapının değerlerinden bütünüyle bir kopuş olmak zorundadır. Bu, tarihin her döneminde ve bütün coğrafyalar için geçerli olacak bir hakikattir. Net bir İslami kimliğe sahip olarak cahili sistem ve toplum içerisinde mücadele etmek gerçek bir kopuştur. Cahiliyeyi rahatsız etmeyecek sanal bir dünyada yaşamak zannedildiği gibi bir kopuş değildir.” tespitinde bulundu.

 

Toplumsal değişim ve şahitlik konusunda yanlış tezleri örnekleyen Musa Üzer devamla: “Yaşananların gelip geçici olduğu, yarına kalmayacağı, dolayısıyla Müslümanların daha büyük ve kalıcı işlerle uğraşmasının daha doğru olacağı iddiası neredeyse İslami oluşumların çoğunun kabul ettiği bir olgu haline gelmiş durumda. İlk etapta mantıklı ve haklı gibi görünen bütün sözler belli oranda ayartıcı fonksiyon görürler. Doğrudur bütün yaşananlar geçicidir ve sürekli farklı gelişmeler yaşanacaktır. Oysa bir Müslüman açısından yaşananların geçiciliği tavırsızlık ve kayıtsızlık doğurmamalı. Çünkü bizler dünyada imtihan oluyoruz, herkes içinde yaşadığı hayatın koşulları içerisinde bir imtihana tabidir. İmtihanı geçmek için öncelikli şart imtihana girmektir. Doğru tespit, tahlil, perspektif, talepler ve çözümlerde ısrar etmek ise efora bağlı olarak imtihan içinde ortaya çıkacaktır. Daha kalıcı büyük projeler üretimi içinde olunmalı iddiası ise içi boş, gerçeklikle alakası olmayan ham hayallerdir. Allahu Teâlâ öncelikli olarak bizlerden bir medeniyet inşa etmemizi istemiyor; yaşadığımız hayatı kulluk bilinciyle değiştirmemizi, donatmamızı ve salih amellerle ıslah çabalarımızı çoğaltmayı emretmektedir.” dedi.

Darbe sürecinde siyasal ve toplumsal değişim iddiasını kaybedenlerin AK Parti’nin iktidar süreciyle birlikte daha bir pasifizm içerisine girdiklerini söyleyen Musa Üzer, yapılması gerekenleri zaten hükümetin yaptığı yaklaşımından hareketle dar anlamda sivil toplumcu faaliyetlere yoğunlaşarak apolitik konuma düştüklerini söyledi. Bu olumsuz değişmeyi kabullenmeyen bazı Müslümanların ise ilkelilik adına daha fazla içe kapanmayı, olguları tahlilde insaf ve adalet sınırlarını zorlayan yaklaşım içinde bulunma noktasına geldiklerini belirtti.

Toplumsal değişim ve şahitlik konusunda sahip olunması gereken ilkelerin Kuran-ı Kerim’de Müslümanlara açık olarak belirtildiğini vurgulayan Üzer, pratiğin nasıl olması gerektiğini de siyerden, Hz. Peygamber’in mücadele örnekliğinden okunması gerektiğinin önemine değindi.  

Haksöz-Haber

Etkinlik-Eylem Haberleri

Esed katilinin yerli işbirlikçileri hesap verecek!
Özgür-Der ve Fetih Vakfı, Halep’te halka gıda yardımında bulundu
Özgür-Der, Gazzeli kardeşlerimize temiz su ve sıcak yemek dağıtımı yaptı
Antalya'da İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları protesto edildi
“Sanal kimliklerin inşası: Hakikat mı kurgu mu?”