Özgür-Der: Amerikan Saldırganlığına Tezkere Desteğine Hayır!

Özgür-Der, yarın meclis gündemine alınacak olan tezkereyle ilgili İşbirlikçi Irak diktasının ve Esed zulmünün suç ortaklarının kendi çıkarlarına yönelen tehditleri bertaraf etmek için giriştikleri kanlı operasyonlara alet olmamasını istedi,

HAKSÖZ-HABER

Konuyla ilgili bir basın açıklaması yapan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Uluslararası koalisyon adı altında kotarılan işgal ortaklığına açık kapı teşkil edebileceği endişesiyle Hükümeti bugüne kadar sergilenen adil ve onurlu duruşunu sürdürmeye, emperyalistlerin ve İslam düşmanlarının dayatmaları karşısında yalpalamamaya çağırıdı. Bir kere daha “ABD’den değil, yalnız Allah’tan korkun” dedi!

Özgür-Der Genel Merkezi’nden yapılan açıklama:

AMERİKAN SALDIRGANLIĞINA TEZKERE DESTEĞİNE HAYIR!

1 Ekim 2014

Türkiye yarın meclis gündemine alınacak olan tezkereye kilitlenmiş halde. Irak ve Suriye’den gelebilecek terör tehdidi ve terörist örgütlere karşı alınacak güvenlik önlemleri çerçevesinde gerekçelendirilen tezkerenin öncekilerden farklı olarak daha kapsamlı bir içeriğe sahip olacağı biliniyor ve Meclis’te kabul edilmesi kesin gözüküyor.

Tezkere ile birlikte Hükümet, Irak ve Suriye’ye asker sevkine olduğu gibi, dışarıdan gelebilecek yabancı askerlerin geçişlerine de izin verme yetkisi alıyor. Bu karmaşık ve teknik ifadelerin pratikte ne anlam ifade ettiği ise ancak haftalardır bölgemizde devam eden ABD saldırıları göz önüne alındığında net biçimde anlaşılabilir. Aylardır yoğun bir tazyik altında tutulan, gerek diplomatik gerek medyatik kanallardan sıkıştırılmaya, hırpalanmaya çalışılan Türkiye’yi kimin neye razı etmeye çalıştığı, Türkiye’den kimin ne istediği bellidir.

Irak ve Suriye’de IŞİD’in etkinliğinin artması ve ABD’nin müttefikleri üzerinden Amerikan çıkarlarına tehdit oluşturması karşısında uluslararası kamuoyu diye adlandırılan uluslararası ikiyüzlülük bir kez daha devreye girmiş durumda. “Bir siyasi oluşum ABD için tehditse, Batı için tehditse tüm dünya için tehdittir, insanlık için felakettir.” mantığı olanca netliğiyle karşımızda. Ve bu tahakkümcü, dayatmacı mantık tüm bölge ülkeleriyle birlikte Türkiye’yi de yanında saf tutmaya çağırıyor; insani değerler, bölge barışı, güvenlik vb. süslü ifadelerle örttüğü emperyal hesapları doğrultusunda herkesi işbirlikçilik rolünü üstlenmeye zorluyor.

Türkiye bugüne kadar gerek Irak’ta, gerek Suriye’de dikta rejimlerinin baskıları, zulümleri karşısında kardeş halklardan yana tavır aldı. Bilhassa Suriye’de tam üç buçuk yıldır kesintisiz Esed vahşetine karşı adaletten yana tavır alışından ötürü ağır bedeller ödedi ve halen de ödemeye devam ediyor. Bu uzun zaman dilimi boyunca çaresizce tüm dünyayı ve öncelikle de hakim güçleri bu zulme karşı bir şeyler yapmaya, vahşeti durdurmak için somut ve etkili adımlar atmaya çağırdı. Ama tüm çağrıları boşlukta yankılandı. Bugün kendi çıkarlarına yönelik tehditlerin artması karşısında teröre karşı dayanışmadan, insan haklarından söz eden güçler Suriye halkını sistematik biçimde katleden Esed rejiminin işlediği insanlık suçlarına göz yumdular, şımarık çocukları İsrail’in de zarar görebileceği endişesiyle Esed rejiminin elinden kimyasal stoklarını teslim alıp, gerçekleştirdiği kimyasal katliamın üstünü örttüler.

Irak ve Suriye’deki işgalin ve despotizmin ortaya çıkardığı sistematik vahşet, mezhepçi fanatizm, devlet görünümlü barbarlık öfke patlamasına yol açtı ve buradan IŞİD adlı kontrolsüz, ölçüsüz, aşırılıklarla malul yapı doğdu. Ve şimdi IŞİD’in ölçüsüzce gerçekleştirdiği birtakım fiiller öne çıkartılarak, IŞİD’i de ortaya çıkaran zulüm ortamının sahipleri “cambaza bak” taktiğiyle bir kez daha dünyayı kandırma derdindeler. IŞİD şeytanlaştırması üzerinden suçlarını temize çıkartmaya çalışıyor, hesap vermeleri gerekirken hesap soruyorlar.

Bugüne dek bir kere dahi “Esed rejiminin vahşetine karşı ne yapacağız?” diye sormayanlar, gayet pişkin bir şekilde “IŞİD sorununu görmezden mi geleceğiz?” diye sorabiliyor ve kendi gündemlerini dayatabiliyorlar.

4 yıla yakın bir zamandır uluslararası hukuk, diplomatik kurallar ve benzeri gerekçelerin ardına sığınarak Suriye’de vahşete göz yumanlar, İslami kimliğinden ötürü direnişi öncelikli tehdit görüp rejimin katliamlarını görmezden gelenler bugün çıkarlarına yönelik tehdit büyüdüğünde daha önce ardına sığındıkları BMGK kararı, ülkelerin egemenliği, uluslararası hukuk vb. yalanları bir çırpıda ezip geçiyor ve Suriye şehirlerine bomba yağdırmaktan çekinmiyorlar. Direnişçileri hedef alan saldırılarda aynen Afganistan’da, Yemen’de, Somali’de olduğu gibi çoluk çocuk demeden sivilleri katlediyor, yeni insanlık suçlarına imza atıyorlar.

Şimdi soru netleşmektedir: Türkiye bu ahlaksız, zalimane, ikiyüzlü tutumun sahiplerinin dayatmalarına boyun eğecek midir? İşbirlikçi Irak diktasının ve Esed zulmünün suç ortaklarının kendi çıkarlarına yönelen tehditleri bertaraf etmek için giriştikleri kanlı operasyonlara alet olacak mıdır?

Yarın Meclis gündemine gelecek olan tezkerenin “uluslararası koalisyon” adı altında kotarılan işgal ortaklığına açık kapı teşkil edebileceği endişesiyle Hükümeti bugüne kadar sergilenen adil ve onurlu duruşunu sürdürmeye, emperyalistlerin ve İslam düşmanlarının dayatmaları karşısında yalpalamamaya çağırıyor; bir kere daha “ABD’den değil, yalnız Allah’tan korkun” diyoruz!

Rıdvan Kaya

Özgür-Der Genel Başkanı

 

Basın Açıklaması Haberleri

Devrik Esed yönetimi hakkında İstanbul'da suç duyurusunda bulunuldu
İmam Buhari Vakfı: Halep'in fethi mübarek olsun!
53 STK'dan ortak proje: Kriz bölgeleri için tek havuz oluşturulacak
"İşgalci İsrail’in spor takımları turnuvalardan men edilsin!"
Türkiye’nin göç raporu yayınlandı