Basın Açıklamasının Tam Metni:
CHP İstanbul Milletvekili İlahiyat profesörü Yaşar Nuri Öztürk, 31 Ocak '03 tarihli Star gazetesindeki yazısında, savaş karşıtı gösterilere bir tek sakallı veya başörtülü kişinin katılmadığını yazdı. Diyelim ki Yaşar Nuri 3 Kasım seçimlerinden önce seçim telaşı içinde Özgür-Der, İHH ve Mazlumder'in ortaklaşa düzenlediği ve bir çok Müslüman yazar ve STK temsilcisinin konuşmacı olarak katıldığı "Emperyalist Savaşa Hayır" etkinliğinden haberdar olmadı. Ama bu kişi hiç mi gazete okumaz, televizyonda haber izlemez! Yok eğer medyayı takip ediyor ise ya gözlerinde bir hastalık var ya da beyninde yalan virüsü. Türkiye'de savaş karşıtı 1 Aralık Çağlayan Mitingi, kitlesellik açısından bir ilkti. Ve orada ilk defa ortak düşmana karşı sol kesimle İslami kesim bir araya gelmiş ve bu nedenle basında ilginç yorumlara rastlanmıştı. Ve o mitinge Nuri'nin partisi CHP destek verip katıldı. Ancak 28 Şubat'ta başörtüleri nedeniyle üniversitelerden atılan aktivistlerin öncülüğünde kurulan Özgür-Der korteji CHP'li katılımcılardan en az 6-7 kat fazlaydı.. Sonra Savaşa ve İşgale Hayır Platformu'nun Müslüman yazarlar ve başörtülü aktivistlerle gerçekleştirdikleri eylemler, esnaf ziyaretleri Türkiye çapında örgütlü olan ve savaşa karşı çıktığını iddia eden CHP'nin etkinliklerinden çok daha fazla medya da yer almadı mı? Müslümanların tertiplediği Ankara mitinginde, 26 Ocak'taki Beyazıt buluşmasında yer alan "sakallı ve başörtülülerin" katılımı kadar CHP'lilerin inandırıcı bir tepkisini hiç kimse görmemişken Yaşar Nuri'nin bu tip yalanlara başvurmasının nedeni merak uyandırıcıdır. Bir de şu sakallılık edebiyatı. Bu CHP'li ilahiyatçı bilmeli ki sakal fıtri bir sünnettir ve sakallının sağcısı, solcusu, müslümanı, sosyalisti olmaz. Ama başörtüsü Allah'ın emridir ve Türkiye gerçeğinde inanç ve düşünce hakları ihlal edilerek yasaklanan bir olgudur. Sanırız bu yasakçı zihniyetle işbirliği içindeki Yaşar Nuri Öztürk'ün hazımsızlık ve yalancılığının nedeni emperyalist savaşa karşı gösterilen etkinliklerde "başörtülü" dediği Müslüman bayanların ön plana çıkmasıdır. Müslüman kadınların bilinci ve kamusal alanda tavırlarını hissettirmeleri çifte standartlıların ve emperyalizm güdümündeki toplum mühendislerinin maskesini birer birer düşürmektedir. Anketlere göre halkın büyük bir kesimi savaşa karşı olduğu halde bu tepkisini alanlara yansıtamaması her kesimden insan için gerçekten düşündürücüdür. Ama bunun en önemli nedeni de 12 Mart'lardan 12 Eylül'lerden 28 Şubat'lardan gelen postallıların oluşturduğu hukuksuzluk korkusudur. Savaşa ve İşgale Hayır Platformu "Müslüman Halklar Kardeştir Vahşete Ortak Olma" yazılı 30 bine yakın afişi İstanbul caddelerine asmak için uzun uğraşılar sonucunda İstanbul Valiliği'nden izin aldı. Ve 23 Ocak gecesi ellerinde valilikten alınmış izin belgeleriyle yüzlerce kişi afiş yapıştırmaya çıktı. Ama aynı gece Aksaray, Fatih, Sarıyer, Kasımpaşa, Çağlayan gibi semt ve ilçelerde yüze yakın kişi gözaltına alındı ya da sürekli olarak bazı sivil polisler tarafından taciz edildi. Sonra "köşelerinden" yazan yazarlarımız, Yaşar Nuri gibi halkı meydanlarda görmeyince ve "sokaklarda çıt" çıkmayınca öfkelenip şuçlu arıyorlar. Olaya öfkelenmemek mümkün değil. Ancak öfke gözleri kör eder. Öfkelenmeden önce normal insanlar gibi bakıp suçlunun adresini saptamak gerekir. En öncelikli suçlunun adresi bellidir. Tank sesleriyle ve işkence tehditleriyle halkı korkutanlar… Müslümanlara ve halka dil uzatanlar önce oligarşiye nasıl kulluk yaptıklarının hesabını versinler.
ÖZGÜR-DER