“Özerk Rojava” Hangi Zeminde Yükseldi?

Andrea Glioti'nin, Al-Monitor'da yayınlanan makalesi PYD özerkliğinin üzerinde yükseldiği zeminin kirliliğini ortaya koyan bilgi-bulgularla dolu…

PYD’nin Suriye Kürdistanında tek taraflı olarak giriştiği özerklik deklarasyonu tartışılmaya devam ediyor. Başta PKK/BDP olmak üzere hâkim Kürt milliyetçisi cephenin yere göğe sığdıramadığı bu adımın üzerinde yükseldiği zemin tartışma konusu kılınmadan meşruiyeti herkese dayatılmaya çalışılıyor. Oysa bölgede PYD dışındaki diğer Kürt oluşumlar başta olmak üzere PYD’nin bu adımına mesafe koyan birçok kesim bulunmakta. Bu kesimlerin mesafeli tavırlarıyla ilgili olarak öne sürdüğü gerekçeler çoğunlukla bilinçli olarak geçiştirilmekte. Gelişmenin arkasındaki PYD-Baas-yerel Şebbiha ittifakı perdelenmektedir. Öte yandan bu katil Baas rejimi ve yerel Şebbiha ile girişilen ittifaktan kotarılan ve adına “kanton yönetim” denilen ancak gerçekte meşruiyet temelinden yoksun olduğu için “karton” sıfatını fazlasıyla taşıyan bu özerklik adımını birileri de açık şekilde “Söz konusu olan ulusal kazanımsa her şey mubahtır” veya “gerisi teferruattır” havasında davranabilmektedir.

Bizim açımızdan sorun özerklik sorunu değil. Sorun özerkliğin veya başka bir modelin hangi zeminde yükseldiği sorunudur. Buna göre bakıldığında PYD’nin başına buyruk ve ne muhalefet ne de rakibi Kürtlerle hiçbir istişareye gitmeden giriştiği bu icraat meşruiyetten yoksundur. Dişiyle tırnağıyla Suriye halklarının üç yıldır olanca bedele karşın kazıdığı özgürlük ve adalet mücadelesine ihanettir, devrim hırsızlığıdır. “Kazanım” denilen şey ortaya emek koymadan başkalarının emeğini kendine mal etmek, Suriye halklarının kanıyla taçlandırdığı devrime konmak ve onun kazanımlarını çalmaktır. Deklarasyonun hemen öncesinde Baas rejimi ve yerel Şebbiha ile girişilen ilişki ve bunun getirdiği kirli ittifak ise geleceğimizi Kürt halkının da kadim düşmanı olan Baas rejimine peşkeş çekmektir, hep suçlana geldiğimiz tabirle söyleyecek olursak ihanetin ta kendisidir!

Aşağıdaki makale PYD özerkliğinin üzerinde yükseldiği zeminin kirliliğini ortaya koyan bilgi-bulgularla dolu…

***

SURİYELİ KÜRTLER CİHATÇILARA KARŞI REJİM YANDAŞLARINI SAFLARINA KATIYOR

Andrea Glioti / Al-Monitor

Yerel Arap ve Kürt kaynaklarına göre, Suriye’deki Demokratik Birlik Partisi (PYD), bir süredir Arap rejim yandaşlarını, silahlı kanadı Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) saflarına katıyor. PYD bu şekilde Araplar nezdindeki itibarını artırmayı, savaş alanında da muhalefete karşı rejimle güç birliği yapmayı amaçlıyor. İddialara göre bu strateji ortaya çıkarken, rejim de Kamışlı’da Arap destekçileriyle yoğun temaslarda bulundu. Görüşmeler, PYD öncülüğündeki özerk yönetimin 21 Ocak’taki ilanından hemen önce yapıldı.

Rihab News, 2 Kasım’da verdiği haberde Haseki’nin kuzeydoğusundaki Resulayn’da Hür Yurtseverler içindeki Arap Tugayı’nın YPG’ye katıldığını duyurdu. Rihab News’un geçtiği ve Al-Monitor’a konuşan yerel Kürt aktivistlerle gazetecilerin teyit ettiği bilgiye göre, tugayın komutanı Havas Camo ile bir diğer savaşçısı Usame Casim El Karot, 2012’de muhalif göstericilere saldıran rejim iş birlikçileri olarak biliniyor.

24 Aralık’ta ise Barzani’ye yakın olan Suriye Kürt Yekiti Partisi’nin (PYKS) haber ajansı, Kamışlı’nın güneydoğusundaki Tel Hamis’te Ebu Cabal Tugayı’nın YPG ile birleşmesini kınadı. Arap nüfuslu Tel Hamis kasabası, isyancıların Haseki vilayetindeki son kalelerinden biri. Tugayın komutanı Arap Şarabiye aşiretinden Yusuf El Abdullah, Halk Ordusu’nda yer alıyor. Ulusal Savunma Ordusu (USO) olarak da bilinen bu grup, rejim yanlısı milislerden oluşuyor. Yerel USO kolunun başında ise Tay aşiretinden Muhammed Faris bulunuyor.

Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Ağı’nın Resulayn’daki araştırmacısı olan ve kısa süre önce Türkiye’ye taşınan Nasır El Halil’in Al-Monitor’a telefonda verdiği bilgiye göre, “Resulayn’da insanlar, YPG’nin rejim yandaşlarını saflarına katmasına hâlâ karşı çıkıyor.”

Resulayn’da yaşayan ve adının saklı kalmasını isteyen YPG yanlısı bir Kürt aktivist, yine telefonda yaptığı değerlendirmede şu ihtimale değiniyor: “Rejim, Resulayn’da bir USO kolu kuracak kadar halk desteği bulamadığından YPG bayrağı altında daha dar bir seçenek tercih etmiş olabilir.”

Tel Hamis’te muhalefet yanlısı bir Arap aktivist olan Ahmed Cudan El Ganam’ın Skype üzerinden verdiği bilgiye göre, 2012’de Tel Hamis’i ele geçiren isyancılar, Abdullah’ın oğlunu öldürdü. Ganam, Abdullah komutasındaki tugayın 200 Şebbiha’dan (hükümet destekli milisler) oluştuğunu, bunların temmuz 2013’te kasabaya taarruz etmeye başladığını anlatıyor.

Abdullah, Adar Press ajansına 23 Aralık’ta verdiği mülakatta, Tel Hamis’i 21 Şubat 2012’de ele geçiren isyancıları “dış destekli paralı asker çeteleri” olarak tanımlamıştı.

Aslen Yarubyeli olup şu an İstanbul’da yaşayan ve Suriye Devrimci ve Muhalif Güçler Ulusal Koalisyonu’nun başkanlığına yakın olan muhalif aktivist Ali El Asi’ye göre, “YPG’nin Arapları saflarına katması, YPG’nin Arap bölgelerindeki varlığını meşrulaştırmasına hizmet ediyor.” 

Kürtlerle Arapların yoğun toprak ihtilafları yaşadığı bu bölgede iki kesimin uzlaşması, herhangi bir geçiş yönetimi için son derece önemli. Esad rejimi, PYD’ye verdiği destekle, Arap ve Kürt müttefiklerini ortak bir cephede birleştirip bazı anlaşmazlıkları giderebilir.

Şam’ın arabuluculuğuyla Arap desteğinin sağlanması, PYD’nin uzun vadeli siyasi hedeflerinde merkezi bir yer alıyor. PYD’nin diplomatik çabalarında aynı derece önemli olan ama şu ana dek başarısız kalan bir diğer hedef, Suriyeli Arap isyancıların Türkiye’den gördüğü desteğin törpülenmesi.

Yeni ittifak, hem rejim hem PYD için kritik önem taşıyor. Bu ittifak, kısa vadeli değil, Arap aşiretlerinin -- yerel bir Kürt yönetiminin altında da olsa -- kontrolde tutulması, rejime sadık kalmalarının sağlanması için gerekli.

Hem Kürt hem rejim yanlısı kaynakların verdiği bilgiye göre, Abdullah-YPG ittifakının duyurulmasından hemen sonra 2 Ocak’ta YPG ile USO, Tel Hamis’i geri almayı amaçlayan ancak başarısız olan bir taarruzda yer aldı. Devrimci itibarını korumak isteyen Kürt milisler, hükümetle iş birliği yaptıklarını yalanlıyor, rejim yanlısı Arapların kendi saflarına katılmasını da rejim firarilerinin Özgür Suriye Ordusu’nda (ÖSO) yer almasına benzetiyor.

Al-Monitor’un sorularını yazılı yanıtlayan YPG sözcüsü Redur Halil, bu konuda şöyle diyor: “Söz konusu Arapların rejimle bir takım bağlara sahip olmuş olması, onları Şebbiha yapmaz. Kimi ÖSO yetkilileri bile rejim kurumlarının en üst kademelerinde görev yapmıştı.”

Ancak dikkatlerden kaçan nokta şu ki Arap YPG birliklerinin doğuşu, rejim yetkililerinin Kamışlı’ya yaptığı bir dizi ziyarete denk geldi. Geçiş yönetiminin PYD öncülüğünde ilan edilmesinden önce Kamışlı’ya iki ay içinde üç ziyaret yapıldı. 30 Kasım 2013’te Savunma Bakanı General Fahad Casim El Freyc Kamışlı’daydı. 9 Aralık’ta Haseki Valisi Muhammed El Zaal başkanlığında bir heyet kente gitti. 20 Ocak’ta, yani PYD’nin geçiş yönetimini kurmasından bir gün önce Kamışlı valiyi bir kez daha ağırladı. Bu defaki görüşmeler – muhtemelen ziyarette yer alığı iddia edilen Suriye güvenlik şefi Ali Memluk’ün gelişi nedeniyle -- medyaya duyurulmadı. Yerel kaynaklara göre Memluk’ün geliş sebebi, Arap aşiretlere PYD’nin hedefleri konusunda güven telkin etmekti.

Al-Monitor’un sorularını yazılı yanıtlayan ve adının açıklanmasını istemeyen Kamışlılı bir Kürt aktivist şu bilgiyi veriyor: “Şam’dan üst düzey bir güvenlik yetkilisinin gelişi nedeniyle Kamışlı’nın ana noktalarına askerler konuşlandırıldı. Havaalanındaki bir kaynaktan gelen kişinin Ali Memluk olduğunu öğrendik.”

Tay aşiretinden Muhammed Faris, temmuz 2013’te Kürt yönetimine karşı olduğunu açıklayarak bölgedeki Arapların rahatsızlığına işaret etmişti. Aşiretlerin PYD’nin özerklik girişiminden duyduğu kaygı, rejimi bölgede görüşmeler yapmaya, Arapların endişelerini yatıştırmaya sevk etti.

Tel Hamisli aktivist Ganam, bu konuda şu bilgiyi veriyor: “Ali Memluk, Vali Zaal ve Baas Partisi’nin Haseki il sekreteri Halif El Muhasşim, Cabbur aşiretinden Hasan El Maslut, Abdül Rezzak El Tay ve Bani Saba aşiretini temsilen amcam Hüseyin El Hac’la görüştü.” 

YPG, ziyareti yalanlamıyor ama yorum yapmaktan imtina ediyor. YPG sözcüsü Halil, bu konuda şöyle diyor: “Valinin ziyaretine ilişkin bilgi sahibi değiliz. Bununla birlikte rejimin, özerk yönetime karşı çıkan Arap aşiretlerle görüşmüş olması ihtimalini dışlamıyorum. Çünkü bazı Baasçı Araplar, Kürtlerin de hakları olduğu gerçeğini içlerine sindiremiyor.”

Yerel gözlemcilerin anlattıklarına göre Kürt güçleri, İslamcı gruplara karşı Arap aşiretlerini yanlarına alma gereğini idrak etmiş durumda.

Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Ağı araştırmacısı Nasır El Halil, şu yorumda bulunuyor: “YPG, Irak-Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı mücadelesinde Arap aşiretlerini kendi safına çekme ihtiyacı duyuyor. Arapların YPG saflarına alınması, benzer aşiret ilişkileri bağlamında Irak’taki Sahva milislerini andırıyor.”

YPG’ye dâhil olan Arap birliklerin sayısı henüz fazla değil. Halil’e göre YPG’de şu an 300 civarında Arap savaşçı var.

PYD, belli başlı Arap siyasi ve askeri simaları yanına almak için tek bir anahtara sahip, o da rejim. Bu arabuluculuk Şam’ın da işine geliyor. Şam böylece Arap aşiretlerin geçici desteğini uyumlu bir Kürt yönetimine yönelterek onları muhalefetten uzak tutacak.

 

 

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?