“Özel yetki” yerine “ihtisas”. Yargı zaten, gerek gördüğünde her türlü bilgi ve belgeye ulaşabilmeli. Kozmik odaya da girebilmeli, devletin her türlü arşivlerine de..
Nasıl yargı her türlü işleme yetkili olabilmeli ise, bu bilgilere ve kaynaklara müdahelesinde yine yargı denetimine açık olması gerekir. Bu bilgileri niçin istiyor, ne yapıyor bu bilgileri, dışarıya sızdırıyor mu? Gerekli mi?
Mesela, başbakanla ilgili operasyon yapacaksa cumhurbaşkanın onayı gerekebilmeli. Ya da cumhurbaşkanı hakkında işlem yapacaksa meclis başkanı ve başbakanın onayı gerekmeli. Hem başbakan, hem de cumhurbaşkanı hakkında işlem yapacaksa Meclis başkanı ve Anayasa Mahkemesi başkanının izni gerekebilmeli.
Aynı işlemi savcı yapacaksa, Mesela Yargıtay Başsavcısı ve Anayasa Mahkemesi başkanının onayı aranabilir..
Demirel suç işledi ise, onu nasıl soruşturacaksınız? Sezer de öyle... Yılmaz’ı, Çiller’i nasıl soruşturacaksınız? Cindoruk’u nasıl soruşturacaksınız? Bunlar cumhurbaşkanlığı, Meclis başkanlığı görevlerinde bulundular..
Hukuk devletlerinde “la yüs’el” kişi ya da kurum olmaz.. Kamu büyük ölçüde şeffaf olmalı.. Denetlenebilmeli ve işlemler hesap verilebilir nitelikte olmalı..
Basına cezaları artırmak doğru bir yaklaşım değil.. Basının hem “genişletilmiş eleştiri hakkı” olacak, hem karşı tarafın artırılmış tahammül yükümlülüğü olacak, hem de basın yoluyla işlenen suçlar için ceza artırımına gidilecek.. Bu bir çelişkidir..
Önce yapılan şey gazetecilik mi, ona bakılması gerek. O zaman basın faaliyetleri için bu kriterin geçerli olması gerek. Hatta verilecek cezanın gazetenin tiraj-reklam geliri ve haberi yapan gazetecinin geliri ile mütenasip olması gerekir..
312 General davasında olduğu gibi, ya 70.000 muhtar ya da 100.000 berber 100’er liralık tazminat davası açsa ne olacak?.. Mahkeme giderleri, avukat masrafları, yüz milyon lira yapar. Biliyor musunuz, 312 General davası hâlâ sonuçlanmadı. Daha doğrusu Yargıtay’da..
Komik bir davanın karara bağlanması bile yıllar alabiliyor böyle. Bugün, o davayı açanların bir kısmı, iddialar gerçek olduğu için rütbelerini kaybettiler, kimi sanık, kimi mahkum oldu..
O davalar davalık olacak yakında. Hele şu 28 Şubat davası bir açıklansın.. O yargıçlar, o avukatlar bile sanık olacak belki de! O kararların kimler tarafından neden, nasıl, niçin alındığını da öğreneceğiz.. Erkaya davası da öyle..
İcra takibi de yeniden düzenlenmeli. Gıyap kararının sağlam kriterlere bağlanması gerek.. Erkaya davasındaki gibi olmamalı.. İcra takibi kişinin yaşamını sürdürmesine engel-muhtaç duruma düşmesine de sebep olmamalı.. Belki malı varsa gerçek değerden satılana ya da ödenene kadar kayyum atanabilir. Sağlam kriterlere göre finansal borç yolu ile alacaklının bir kısım borcu ödenip, borçluya zaman kazandırılabilir.. Adam borcunu ödeyemiyor, siz 2. satışta adamın elindeki malı yopk fiyatına alıyorsunuz..
Yargının tek başına ceza değil, çözüm makamı olması gerekir..
Mesela taksirli suçlarda, neden Kızılay’a bağış ya da Kızılay ya da bir başka insani yardım örgütünde çalışma şartı getirilmiyor?..
Belki de şu anayasa değişikliği gerçekleştikten sonra, bu anlayışla yasaların yeniden gözden geçirilmesi gerek..
Bana kalırsa şahıslar arası davalar ve hukuk davaları, evlenme, boşanma gibi konular, tahkim büyük ölçüde noterlere devredilmeli.. Noter hem devletin şartını yertine getirir, hem de şahısların kendi inanç, gelenek ve taleplerine uygun işlem yapar.. Belediye nikahı, muhtar nikahı, konsolos nikahı, kaptan nikahı, imam nikahı diye bir konu gündeme gelmez.
“İhkakı hak” yani kendi başına savcı, kadı, infaz memuru olunmaz.. Ne asker, ne sivil ne de bürokrat, siyasetçi.. Siyasilerin izin şartının da çok sağlam esaslara bağlanması ve ciddi anlamda sınırlandırılması gerek. Bu konuda siyasiye de, yargıya da tam bir güven olmaz.. Olmamalı.
Siyaset güven değil, denetim müessesesidir. Velayet değil, vekalet müessesesidir..
Bir de bakıyorum da, insanlar hep sonuçları tartışıyor. İlkeleri ve bizi doğru sonuca götürecek yöntemleri değil.. Unutmayalım ki, bize hayır gibi gelken şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır olabilir..
Herkesin bir hesabı, bir planı, bir hayali var, ama sonuçta gerçekleşecek olan Allah’ın iradesidir.. Biz ona iltica edelim.. Biz onun rızasına yönelelim.. Çokça tevbe edelim, dua edelim, çalışalım, aklımızı kullanalım. İstişare ve şura yapalım. Çünkü Allah (cc) her topluyluğa layığını verecektir.. Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.. Allah (cc) servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında işte böyle evirir-çevirir.. Ve Allah (cc) cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasib etmez.. Biz kendimizi değiştirmeden de Allah (cc) bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir.
Selam ve dua ile..
YENİ AKİT