Burhanettin Duran / Sabah
CHP’de emanetçilik, eşbaşkanlık ve değişimin yönü
CHP'nin 38. kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkanlığı Özgür Özel'e kaybetti.
İBB Başkanı İmamoğlu'nun saha desteği ile "değişimciler" olarak bilinen grubun adayı olarak kurultayın ikinci turunda kazanan Özel'in nasıl bir genel başkan olacağı ve partisini ideolojik olarak nereye konumlandıracağı merak konusu.
Dahası, Özel ile İmamoğlu arasında CHP içi iktidar ilişkisinin nasıl olacağı şimdiden spekülasyonlara sebep oluyor.
Soru şu, Özel emanetçi mi olur yoksa CHP'de eş başkanlık modeli mi başladı?
Bu soruyu sormamın nedeni açık.
CHP yandaşı yorumcular bile "Özel-İmamoğlu dönemi" tanımlaması ya da "İmamoğlu lider, Özel genel başkan" tasnifi kullanıyor.
Siyaset "baba-oğul" ilişkisi dinlemediği gibi "kardeş hukuku" söylemini de kaldırmaz.
Bu söylem iktidar paylaşım ve rekabet ilişkisini ancak Mart 2024 yerel seçimlerine kadar idare eder.
İmamoğlu ve Özel arasındaki gerçek güç paylaşımı meselesi CHP'nin önümüzdeki dönemdeki en zorlu konusu olacak.
***
Özel ve İmamoğlu'nun şimdilik sihirli olan "değişim" kelimesinden aynı şeyi anladıklarını bile düşünmüyorum.
Mesele "hadi değişimi gerçekleştirin" pratiğine geldiğinde asıl ayrışma orada olabilir.
İmamoğlu'nun "renksiz ve küreselci değişim" anlayışı ile Özel'in "solcu değişim" dili çelişki içerisinde.
Özel'in değişimin içini doldurduğu kelime "devrimcilik" ve "sağa kaymayı geri çevirmek" iken sağdan gelen bir siyasetçi olarak İmamoğlu "dönüşümden" bahsediyor.
İmamoğlu "Türkiye muhalefetini toptan şekillendirme" amacı seslendirirken Özel, sol-sosyal demokrat bir seferberlik peşinde.
Malum, Kılçdaroğlu'nun helalleşme politikası çerçevesinde sağdan isimleri partiye alması çok eleştiriliyordu.
Özel'in buna son vererek CHP'yi solun tüm renklerine açması bekleniyor.
Referansı "Ecevit ve arkadaşlarının esen sol rüzgârın ne manaya geldiğini görmeleri."
Sol ve sınıfsal bir siyasetin CHP'yi radikalleştirme ihtimali de sözkonusu.
Kılıçdaroğlu'nun sağ-milliyetçi kesim ile kurduğu ilişkiyi küçümsemek Özel-İmamoğlu ikilisinin en büyük hatası olur.
Muhalefetteki sağ partilere verilen milletvekilliklerinden rahatsız olan CHP'lilerin hissiyatına uygun davranarak içine kapanan CHP ne kadar gürültülü kampanyalar yapsa da farklı kesimlere açılamayabilir.
CHP'nin muhalefet cenahında ittifak kurabilme becerisi iyice zayıflayabilir.
***
Yine Özel-İmamoğlu ikilisinin CHP için ulusalcı, sosyal demokrat ve Atatürkçü grupların bir arada tutulmasını sağlayacak bir ideolojik çerçeve kurmaları da çok zor.
Elbette bunu aşmak için polemik yanıyla bilinen Özel, Kılıçdaroğlu kadar, belki daha sert bir dil kullanabilir.
Yerel seçimlere giderken CHP'yi yeni bir taban seferberliğine taşıyabilir.
Ancak asıl mesele yeni politika üretmekte.
Kılıçdaroğlu'nun güncel parti siyaset tercihleri beğenilmiyordu.
Peki Özel-İmamoğlu ikilisi, hem farklı ideolojik beklentiler içerisindeki CHP gruplarını hem de muhalefetin diğer partilerini tatmin edebilecek politikalar geliştirebilecek mi?
Şimdilik CHP ve destekçileri Özel'in genel başkan olmasını seçmen tabanına umut aşılamak için kullanıyor.
Hatta bunu bir kampanyaya çeviriyorlar.
Estirilen bu rüzgâr "değişim" söyleminin içinin doldurulmasındaki sıkıntılar sebebiyle kısa sürede dağılma riski taşıyor.
Özel ve İmamoğlu kliklerinin muhtemel rekabeti ve polemikleri de cabası.
***
Özel'in CHP'ye getirmek istediği "seferberlik" AK Parti'ye yeni fırsatlar üretebilir.
Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP'nin yerel seçimlerde kaybedeceğine dair algı AK Parti'de rehavete sebep olabilirdi.
Şimdi çok canlı bir yerel seçim süreci bizi bekliyor.
CHP'nin değişimin yönünü göstermesi yani "nasıl bir değişim" sorusunun cevabını vermesi de vermemesi de iktidarın eleştiri gündeminde olacaktır.
Özel-İmamoğlu yönetimindeki CHP'nin hem "tutarlı ve kapsayıcı" bir değişim çerçevesi kurabilmesi hem de buna yönelik eleştirileri karşılaması gerekiyor.
Genel başkan değiştiğine göre artık kamuoyu değişimin ne olduğuna odaklanacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "al birini vur öbürüne" eleştirisinin çok sayıda örneğini görebiliriz. CHP'de değişimin "yorgunluk, kafa karışıklığı ve bıkkınlık" üretme ihtimali hiç de düşük değil.