Dr. Murat Aslan / AA Analiz
Özel askeri şirketler kimin işine yarıyor?
Rusya'da Wagner'in 24 Haziran'da pek sürpriz olmayan isyanı ve Moskova istikametinde başlattığı "adalet" yürüyüşü özel askeri şirketleri küresel gündemin zirvesine çıkardı. 2014 yılındaki Kırım müdahalesi ve takip eden ilhakı sonrasında tanınır hale gelen Wagner, Rusların doğrudan anılmak istemedikleri askeri müdahalelerin baş aktörüydü. Akademisyenlerin inkar edilebilirlik üzerine kurguladıkları özel askeri şirketler, 24 Haziran kalkışmasına kadar akademik çalışmalarla sınırlı bir ilgiye mazhar oldu. Ancak özel askeri şirketler artık sorgulanan, devletlerin ihtiyatla ele aldıkları ve kurallara bağlamaya çalıştıkları bir unsur haline geldi. Rekabet, kriz ve çatışmaların artan yoğunluğu nedeniyle özel askeri şirketlerin gerekliliği veya nasıl kontrol altında tutulacağı artık belirgin bir devlet kaygısı oldu. Böyle bir muammayı irdelerken de özel askeri şirketlerin sürecini, araçsallaştırılmasını ve müteakip döneme yönelik projeksiyonları "fayda ve zarar" muhasebesine tabi tutmak yararlı olabilir.
ABD'nin öncü rolü ve Wagner
Özel askeri şirketler soğuk savaş sonrasında yaygınlaşan bir olgu. Wagner tipi bir yapıyı ele almadan önce bu şirketlerin lojistik, istihbarat veya eğitim gibi destek görevlerinde daha erken dönemde ortaya çıktığını hatırlamak gerekir. Devletlerin maliyet artıran ve uzmanlık gerektiren askeri ihtiyaçlarını karşılarken özel askeri şirketleri tercih etmeye meyilli olduğu biliniyor. Ayrıca emekli olmuş veya kendi ülkelerinin silahlı kuvvetlerinden ayrılmış askerlerin tecrübelerini ücret karşılığı herhangi bir devlete aktarmak istemeleri de "serbest teşebbüsün" bir parçası oldu. Bu alanda Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) öncü rolünü ifade etmek gerekir. Amerikalıların Afganistan ve Irak'ta müdahaleleri sonrasında özel askeri şirketler sözleşmeli (contractor) sıfatıyla Amerikan ordusuna hizmet vermeye başladı. Bu çerçevede muharip askerler için yük olan güvenlik hizmetlerinin sağlanması, lojistik faaliyetlerin yürütülmesi, istihbarat sektörünün teknik boyutu, mühendis veya teknisyen gerektiren teknoloji ile ilintili görevlerin icrası gibi nitelikli görevler bu şirketlere alan açtı.
Özel askeri şirketlerin muharip bir unsur olarak kullanılmasının önünü de ABD açtı. Blackwater adıyla 1997 yılında kurulan firma, ABD ordusundan ihaleler almaya başladı. Amerikan ordusunun maliyet ve risk nedeniyle kaçındığı görevler bu firma aracılığıyla yerine getirildi. Verilen her zayiatın Amerikan bütçesine ve seçmen tercihine etkisi nedeniyle ücreti mukabil bu şirketlere iş verildi. Ancak insan hakları ihlalleri ve yasal düzenlemelere aykırı davranışlar yazılı ve görsel basınla sosyal medyaya yansıdıkça özel askeri şirketler sorgulanmaya başlandı. Yargısız infazlarla adı anılan ve Amerikan devletinin kirli işlerine talip olan Blackwater iki defa isim değişikliğine gitti ve diğer özel askeri şirketlere de emsal oldu.
Rusya'ya sahadaki kirli işlerini inkar edebilme imkanı sağlayan Wagner'i ise bir Rus Özel Kuvvetleri (Spetnas) subayı olan Dmitriy Utkin 2010 yılında kurdu. Yevgeniy Prigojin ise yatırımcı olarak şirketi yönetti. Wagner, 2014 yılında Kırım'ın işgalinde başat rol oynarken Suriye, Libya ve diğer Afrika ülkelerinde Rusya'ya müzahir rejim veya silahlı grupları muharip unsurlarıyla destekledi. Bu ülkelerde ekonomik imtiyazlar da kazanan Wagner, zamanla destek verdiği gruplardan bağımsız hareket ederek kendine egemenlik bağlamında gri bölgeler oluşturdu.
Fayda sağlayan ülkeler ve talepleri
Özel askeri şirketlerden fayda sağlayan ülkeler 3 ana başlıkta incelenebilir. İlk olarak, kurumsallaşmış bir askeri yapısı olan ülkeler hizmet satın alma yoluyla bu şirketleri gerek kendi ülkesinde gerekse kriz yaşanan bölgelerde kullanabiliyor. İstihbarat ve bilgi teknolojileri gibi uç noktada uzmanlık gerektiren sektörler, askeri şirketlerin yüksek meblağlarla iş akdi imzaladıkları alanlar oluyor. Devletin güçlü bir bürokrasiye ve denetim mekanizmasına sahip olması da bu şirketleri kontrol altında tutuyor. Örneğin, ABD Afganistan'da istihbarat alanında erken ihbar sağlayan PTDS, King Air gibi hava platformlarını özel şirketler eliyle sahadaki birliklerine, hatta müttefiklerine tahsis etti. Böylece işletim, bakım veya personel özlük hakları gibi sisteme ek yük getiren maliyetlerden kurtulmuş oldu. Askeri üslerindeki fiziksel güvenlik görevlerini ise Amerikan askeri yerine her türlü güvenlik teçhizatı olan askeri şirketlere verdi. Yüklenen görevin gereğini yerine getiremeyen şirketlere ise mali yaptırım uygulandı. Blackwater'ın skandallarından alınan dersler nedeniyle muharip görevler ise Amerikan askerlerince yerine getirildi. Öte yandan ismini Academi olarak değiştiren Blackwater, Venezuela'da Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun iktidara getirilmesi gibi görevlere talip olurken Amerikan yönetimleri bu nevi isteklere olumlu yaklaşmadı.
İkinci tür devletler askeri kapasiteleri sınırlı olmakla birlikte ekonomik durumu iyi olan ve rejim güvenliğine öncelik verenler. Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Blackwater'dan hizmet satın almış olması dikkat çekici. Bu şirketler emekli askerlerin pilotluk gibi uzmanlık gerektiren görevleri yapmasına aracılık yaparak bu ülkelerin devlet güvenliğinden ziyade rejim devamlılığına katkı sağlıyor. Körfez ülkeleri, bu bağlamda, özel askeri şirketlerden faydalanıyor.
Bu alanda üçüncü tür devletleri incelemek gerekir. Bu ülkeler askeri bağlamda kurumsallaşamamış ve milli geliri düşük olan, doğal kaynaklarının bolluğuna rağmen refahı yaşamayan devletlerdir. Bu devletlerin geneli Afrika'da olup özel askeri şirketlerin habis tavırlarına karşı hassaslar. Wagner'in Afrika'nın kuzeyinden güneyine merkezi mihverinde Afrika devletleriyle sözleşmeler imzalaması dikkat çekiyor. Bu alanda Çin'in verdiği borç veya yaptığı yatırımların yanında Rusya'nın Wagner marifetiyle askeri kontrol sağlaması da dikkat çekiyor. Nitekim Afrika ülkelerinde Fransa ve kolonyalizm karşıtı tutum nedeniyle Rusya'ya müzahir olan liderler mevcut.
Devlet güçsüz ise özel askeri şirketin gerek müstakil gerekse kayıtlı olduğu kendi devleti lehinde hareket etmesi mümkün. En güzel örnek ise Libya. BAE fonuyla Halife Hafter'i destekleyen Wagner, Libya'da petrol hilali bölgesinin içinde yer aldığı Sirte-Jufra hattı ve doğusunu kontrol ediyor. Daha önce Hafter'in taleplerini yerine getiren ve ödemesini tahsil eden Wagner, Türkiye'nin müdahalesi sonrasında bağımsız hareket etmeye ve Suriye ve Sudan gibi ülkelerden getirdiği düşük ücretli milisler eliyle kendi ajandası istikametinde Hafter'in gündemini belirlemeye başladı. O halde güçsüz olan işveren, özel askeri şirkete tabi olmaya mahkum kalıyor.
Wagner isyanının olası etkileri
Wagner'in isyanı ve Moskova'ya ilerlemesi doğal olarak bu şirketlerden hizmet satın alan devletlerde tereddüt yarattı. Öte yandan Rusya'nın Wagner'i tasfiye etmesi ve çalışanlarını Rus Savunma Bakanlığına bağlaması önemli bir gelişme. Böylece askeri şirketlerle sözleşme imzalayacak devletlerin muhatabı Rusya oldu. Nitekim Libya'da Trablus'taki Ulusal Birlik Hükümeti'nin Rus Büyükelçisi ile görüşmesi ve ertesi hafta bilinmeyen hava araçlarının Wagner'e hava saldırısı düzenlemesi dikkat çekici.
Devletler, doğal olarak, muharip misyonu olan özel şirketleri uzun vadede tercih etmeyecek. Ancak uzmanlık gerektiren alanlarda özel askeri şirketlerden faydalanmaya devam edebilirler. Snowden vakasından alınan ders kapsamında, muharip olmayan bu askeri şirketlerin de daha fazla kontrol altında tutulması gerekiyor. Öte yandan zayıf devletlerin, özel askeri şirketler yerine, güvenebilecekleri diğer devletlerden ülke ve güvenlik yardımı talep etmeleri daha muhtemel opsiyonlar oldu.
Hizmet satın alan devletlerin, özel askeri şirkete bağımlılığı arttıkça hassasiyetleri artıyor. Bu kapsamda özel askeri şirketler, zayıf ve istikrarsız devletleri "güvenlik sağlama" adına dolaylı bir şekilde yönetmeye başlayabilir. Ayrıca, Rusya gibi devletler, kendi kontrolleri altındaki özel askeri şirketleri milli çıkarları için kullanırken hukuka aykırı taleplerini dikte edebilir. Bu şirketlerin tabi oldukları kendi devletlerinde istihbarat teşkilatlarıyla sıkı bağları olduğu biliniyor.
Özel askeri şirketlerin isyanı ise hizmet verdiği devlet veya silahlı grup nezdinde taleplerini gerçekleştirmesiyle ilgili. İş ilişkisi tıkandığı anda tarafların sahip olduğu kabiliyet ve hizmet sağladığı devletin kurumsallaşması ve kapasitesi belirleyici. Hizmet veren, hizmet alandan daha kurumsal ve kapasiteli ise kontrolü ele geçirebilir. İsyan kavramını ele alırken Wagner örneğinde, kendi devletine başkaldıran şirketleri ayrıca hesaba katmak gerekir. Aynı mantıkla, bu şirketler de kapasite ve kabiliyet karşılaştırmasıyla kendilerini güçlü gördükleri anda isyanı bir seçenek olarak her zaman görebilir. Nihayetinde kontrol edebilme ve hesap verebilme gibi pratikler yok olduğu anda başkaldırı mümkün görünüyor.