Oyuna gelen kim?

Abdurrahman Dilipak

Aslında oyun ne ve bu oyunu kim, kime karşı niçin kurdu, ona bakmak gerek..

Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarik el Haşimi, “Irak İran’a esir düştü” derken, bana kalırsa işte bu tuzağa düşüyor..

Hatırlayalım, Irak’ı Kuveyt’e işgale teşvik edenle, Kuveyt’i işgal etti diye Irak’ı işgal edenler aynı çevrelerdi..

Irak’tan çekilirken kapıları İran’a açanla, İran’a karşı Iraklıları kışkırtanlar da aynı çevrelerdir..

Bu siyasetin adı “tavşana kaç, tazıya tut” siyasetidir.. Her iki tarafı da desteklersiniz. Çatışan taraflar birbirini zayıflatır, siz kazananla yolunuza devam edersiniz. Çünki hem minnet borcunu eda eder karşı taraf, hem bir diyet ödetirsiniz.. Hem de zaten himayeye muhtaç duruma düşmüştür..

Egemenlerin dilinde bu oyunun adı “iti ite kırdırmak”tır..

Baka kalırsa Irak da, Tarık Haşimi de ABD’nin ve İngiltere’nin Irak’ta kazdığı tuzağa düşmek için canhıraş bir şekilde koşuyorlar..

Korkuların ve umutların beslediği ihtirasların esiri olan politikacılar açısından, bu adamların ihtiraslarının akıllarını zail ettiği gün bu tehlike başgöstermiş demektir.. Aslında bu oyunları kuranlar da sanki şunun farkında değiller. Eskiden bu oyunları kurmak bu kadar zor değildi ve başarı şansları çok yüksekti. Ama artık bu mümkün değil. Bu oyunlar geri tepebilir, sonuçları itibarı ile, hedef ülkelerin dışındaki bölge ülkeleri ve dünya bundan zarar görebilir. Tuzak kuranlar kendi tuzaklarına düşebilirler..

İran’a kapıları açanlar, meydanı boş bırakmayalım diye de bir yandan bizi, öte yandan bölge devletlerini Irak’a davet ediyorlar..

Irak’ın içinde 3 grup var bu gün, siyasete yön verme iddia ve iradesine sahip: Şiiler, Sünni Araplar ve Kürtler.. Şiiler Körfez’e hakim ve tabii müttefikleri İran. Araplar diğer Arap komşuları ile bir arada, Sünni dünya olarak Türkiye’ye yakınlar. Kürtler ise karaya hapsolmuş durumda, ideolojik, politik, jeostratejik, jeopolitik olarak Türkiye’ye yakın durmak zorundalar.. Batı da bölgede bu anlamda tek bir müttefiğe sahip, o da Türkiye..

Göreceksiniz, Türkiye ile Irak Kürdistanı yakınlaşacak ve Irak Kürdistanı, PKK ile ilişkilerini askıya alacak..

Kürtler; Türkiye, İran, Suriye ve Irak arasına hapsolmuş bir aşiret devleti olarak yola devam etmek istemeyecektir.. Dünyaya Türkiye üzerinden açılmayı deneyecekler, Şii ya da Sünni gruplardan birine destek vererek Irak’ın bütününü yönetmeye, petrolden pay almaya çalışacaklardır..

Irak’ın geleceği, komşu Türkiye, komşu Arap ülkeleri ve komşu İran’ın çizeceği çerçeve içinde şekillenecektir.. Bana göre İran, Irak’ı Suriye üzerinden Kudüs’e, Lübnan’a, Akdeniz’e ulaşacağı bir Şii koridoru olarak görmek istiyor.. Irak’ın bütünlüğünü çok da önemsemiyor..

Bölünmüş bir Irak Araplardan önce Kürtleri vurur.. Kürtler için bu açıdan Türkiye ve Sünni topluluk hayati bir önem taşıyor..

Irak Kürtleri, modern, laik bir Kürdistan’ı bu aşamada kendileri için bir risk olarak göreceklerdir ve onun için de PKK’ya sıcak bakmayacaklardır..

Bu dengeler üzerinde, Haşimi’nin İran’a yönelik “işgalci” tanımlaması, aslında, İran ile ABD-İsrail rekabetinin doruklarda olduğu bir zamanda, Hürmüz’deki rekabeti Irak’a davet etmekten başka bir işe yaramaz.. Umarım Davutoğlu ve Türkiye hariciyesi, bu durumu bölge devletlerine ve taraflara anlatıyorlardır..

Bunun anlamı Irak üzerinden bir ABD-İran savaşıdır.. İran Rusya’yı ve Çin’i yardıma çağıracak, ABD ve İngiltere, İsrail ve Türkiye’yi, Arap dünyasını ve Kürtleri yanına almak için çalışacaktır ve bu savaşın adı da Şii-Sünni çatışması olacaktır..

Bu savaşta kim kazanırsa kazansın ilk kaybeden taraf Irak olacaktır.. Irak halkları olacaktır..

Soğuk savaş yıllarında ABD’den kaçanlar Çin’e ve Rusya’ya, Çin ve Rusya’dan kaçanlar ABD’ye sığınıyordu ve aslında bu kirli bir oyundu.. Bu gün Irak’ta oynanmaya çalışılan oyun da işte böyle bir oyundur.

Kimsenin bu oyuna gelmemesi, bu tuzağa düşmemesi gerekir.. Selam ve dua ile..

YENİ AKİT