Hayrünnisa Gül altı yıl önce Çankaya’ya çıkmaması için yapılan mitinglerde kürsülerde konuşan milletvekillerinin bakışları arasında, sadece 14 yıl önce bir başörtülü vekilin dışarı sesleriyle kovulduğu Meclis Salonu’nun, sadece 2 yıl önce bir Sayıştay üyesi kadının başörtülü olduğu için çıkarıldığı locasına oturdu. Yanındaki locada sadece iki yıl öncesine kadar onu görmemek için köşe bucak kaçan askerler oturuyordu.
Yasağı kalkan harfler uğruna, o antları, marşları söylememek için hapishanelerde insanların kendilerini yakmasından 31 yıl sonra, Kürtçe siyaset yaptığı için 9 yıl yattığı cezaevinden sadece 9 yıl önce tahliye edilmiş Leyla Zana’nın oturduğu Meclis’e gelecek o paket.
Romanlara kürsü, başörtülülere kamuda çalışma hakkı, Süryanilere manastır, laiklere yaşam tarzına müdahale yasası, Alevilere şimdilik ancak bir üniversite adı çıkan paketin adının demokratikleşme paketi olmasına bakmayın.
Türkiye bir paketle demokrasinin geleceği bir Ortadoğu diktatörlüğü değil. 3 aydır diktatör ilan ettikleri Başbakan’dan daha fazla demokrasi bekleyenlerin şizofrenik hali bile Türkiye’nin uzun süredir ileri olmasa da ilerleyen bir demokrasi olduğunun delili.
Bu paketin 2013 yılının Eylül ayının sonunda açıklanmasının tek bir sebebi var. O da çözüm süreci. Bu paket 21 Mart Newroz’unda Öcalan’ın mektubundan sonra devletin cevabı mektubudur. Silahlı mücadeleye son verme kararı alan Kürt siyasetine “buyur ovaya gel, bütün engelleri kaldırıyorum, siyaset yap” çağrısıdır.
Paketle amaç çözüm sürecinin ikinci aşaması için vadedilen Kürtlerin siyaset yapması önündeki engellerin kaldırılmasıdır.
Başbakan’ın uzun girizgâhındaki mesajları çok açık.
“Esas olan, hak ve özgürlük taleplerinin, altını çiziyorum, siyasi bir zeminde, demokratik bir kültürle dile getirilebiliyor ve muhatap bulabiliyor olmasıdır“ derken altını çizdiği de buydu.
Özel okullarda Kürtçe eğitim, Andımız’ın kaldırılması, Q,W,X’e özgürlük anayasa değişmeden bu yolda atılabilecek güven verici adımlardır sadece. Nihai çözümün bu olmadığı açıktır. Kürt siyasetinin bununla tatmin olmaması da normaldir. Taraflar biliyor ki devlet 2009’daki Oslo görüşmelerinde bile anadilde eğitimi vadetmiş bir devlettir artık. Ama bu adımlar girilen istikameti ve artık geri dönülmez yolu göstermiştir.
Paketin özü ise barajın yüzde 5’e düşürülmesi, yüzde 3 alan partilere hazine yardımı yapılması, PKK’lılara siyaset yapma yolu açan Siyasi Partiler Kanunu’nun 11. Maddesinde yapılan değişiklik, Kürtçe siyaset yapmanın önündeki tüm engellerin kaldırıldığı düzenlemelerdir. Yarın PKK silahı bırakıp eve dönse bu adımlarla siyaset yapabilir.
Geriye bir tek 3. Aşamada çıkarılacağı söylenen eve dönüş ve tabii ki bunun için zorunlu olan af kanunu kalır. TMK’da yapılacağı söylenen değişikliğin son gece çıkarılması, bu konunun bütün halinde 3. Aşamaya ertelendiği şeklinde yorumlanabilir. KCK tutuklularıyla ilgili acilen çözülmesi gereken mesele de 3. aşamaya kaldı böylece.
Başbakan’ın sözleriyle bitirelim: “Sorundan beslenenlerin ileri çözüm lafları etmeleri sadece çözümsüzlük çağrısıdır.”
Bu paketle Kürt sorunu çözülmez. Ama bu paketle ikinci aşama başlamıştır.
TÜRKİYE