Otel ayılarından otel çetelerine!

MUSTAFA ÖZCAN

Adı derin devlet bağlantılarıyla birlikte anılan MDP Başkanı ve eski general Turgut Sunalp aynı zamanda halk adamı değil salon adamı olarak da biliniyordu.

Askerin veya Evren’in tezkiyesine rağmen Özal karşısında havlu atmaktan ve yenilmekten kurtulamadı. Kimileri daha sonra Evren’in seçimler arefesinde tezkiyesinin aslında bir siyasi şike olduğunu ve Evren’in sağ gösterip sol vurduğunu savundular. Yani müdahaleyi Özal lehine yapılmış bir müdahale olarak nitelendirdiler. Nedenini de şöyle açıkladılar: Özal seçimlerde ABD’nin ‘esas oğlanı’ idi ve dolayısıyla parlaması için böyle usûlsüz bir müdahaleye sahne olması onu rakibi Sunalp karşısında parlatacaktı. Evren Paşa da bunu yapmıştır. Bu bir yorum. Lakin Özal’ın seçimleri kazanmasından sonra askeri erkanın iktidarı ona devredip devretmemekte tereddüt gösterdiği de bir dönemin karanlıkta kalan unsurları arasında. Hangisi olursa olsun; Turgut Sunalp halka dönük bir adam değildi. Hayatı salonlarda geçmişti. Durup dururken neden Sunalp Paşa aklımıza düştü? Tabii ki, Mısır’da askerlerin adayı olan Ahmet Şefik’le benzer yönleri olmasından. Şefik salon adamı olmasına rağmen Mursi hapishaneden gelen başkandır. Devrimden sonra hapishanelerde yaşanan kargaşa ortamı ve düzensizlik ve güvensizlik nedeniyle firarların olması sonucu İsam Aryan ve Muhammed Mursi de diğer mahpuslarla birlikte sırra kadem basmıştır. Karmaşa içinde boşalan hapishaneden özgürlüğe kavuşmuşlardı. Netron Hapishanesi adeta Bastille Hapishanesi gibi devrimcilerin boşalttığı hapishanelerden biri oldu. Muhammed Mursi de herhangi bir suçtan dolayı değil sadece idari tasarrufla olağanüstü hal kanunu çerçevesinde gözaltında tutuluyordu. Devrim sürecinde ne olur ne olmaz diye rejim onları gözaltına almıştı. Devrim ise bu tarz keyfi gözaltı rejimine son verdi.

*

Muhammed Mursi’nin hapisten gelen lider olmasına mukabil Ahmet Şefik, Turgut Sunalp gibi tam bir salon hatta otel adamıdır. Mısır’daki gelişmeleri takip eden ve yazılarında siyasi havasını yansıtan Amerikalı gazeteci Matthew Kaminski, Wall Street Journal’daki yazısında onu şöyle anlatmış: “Bay Şefik güçlü veya karizmatik bir karakter değil, ki bu da (ordu tarafından) kontrol edilmesini kolaylaştırıyor... Halk arasına karışmıyor, çünkü kendisine sözle sataşılmasından ve hatta ayakkabı fırlatılmasından endişe ediyor. Mitinglerini beş yıldızlı otellerde yapıyor. En sık kullandığı mekan, Kahire’nin elit bir bölgesi olan ve kendi evinin de yer aldığı Hatamiya’daki JW Marriott oteli. Onu dinlemeye gelenler çoğunlukla Batılılaşmış ve kendi aralarında İngilizce konuşan üst sınıf Mısırlılar (Star, 18 Haziran 2012, Pazartesi, Mustafa AKYOL/Mısır’da Kemalist darbe)...” Mısırlılar Marriott Oteli çevresinde kurulu Şefik halkasına “Marriott çetesi” diyorlar. Daha önce de Mübarek’in oğlu Cemal Mübarek ve çevresi için “Fourseasons çetesi” diyorlardı. Mısır halkı kendisine yabancı olan bu çeteden devrim sayesinde kurtuldu. İkinci tur başkanlık seçimleriyle de Ahmet Şefik’in oluşturduğu “Marriott çetesi”nden kurtulmuş oluyor. Bunlara modern şehir eşkıyası da denebilir.

*

Bilindiği gibi bir zamanlar Türkiye’de de bir parti başkanı ve çevresi “Conrad Oteli çetesi” olarak anılıyorlardı. Veya bir şekilde siyasi çevreleri kamuoyuna böyle yansımıştı. Bu lider asker kökenli olmamakla birlikte Özal tarafından “Askerlerce tanıştırıldığım üç kişiden biriydi” denerekten askere yakın kimliği deşifre edilmiştir. Nitekim 28 Şubat’ın olağanüstü döneminde başbakan olacaktır. Bu lider bir Avrupa ülkesinin kumarhanesinde de ülkücü camiadan oldukları söylenen kişilerce darp edilmiştir. Oteller elbette her zaman çetelerle anılmıyor. Bazen “ayılarıyla” da anılıyor. Semra Özal’ı desteklemek üzere The Marmara Oteli’ne kamp kuran Mustafa Taşar, siyasi gücünün ne olduğunu anlatmak için şöyle konuşmuştu: “Körfez Savaşı’nın komutanı Norman Schwarzkopf nasıl ‘Çöl Ayısı’ ise ben de ‘Otel Ayısı’yım.” Ne otel ayısı, ne otel çetesi demek lazım herhalde.

Mısır’ın artık “otel çeteleri” veya “salon adamları” tarafından yönetilen bir ülke olmaktan çıkmasına az kaldı. Bu salon adamını en iyi tarif eden beyaz Türklerden Onur Öymen olmuş ve “Bir kadını dansa kaldırmayı bilecek zevat” diye mumaileyhleri tarif ve taltif etmiştir. Mısır salondan halk meydanlarına doğru genişliyor ve değişiyor.

YENİ AKİT