Ötekileştirme hastalığı ile hukuki mücadele

Cüneyd Altıparmak, Türkiye'de neredeyse her gün yaşanan ötekileştirme ve hedef gösterme vakalarına karşı hukuki olarak ne yapılabileceğini inceliyor.

Av. Cüneyd Altıparmak / Açık Görüş

Ötekileştirme hastalığı ile mücadele yöntemleri

Hemen her gün haberlerde insanların yaşam tarzına yöneltilen çirkin ifadeleri ve davranışları izliyoruz. Pek tabii bu çirkin ifadelerin, ötekileştirici sözlerin, aşağılayıcı cümlelerin hukuken bir karşılığı var. İzlediğimiz haberlerin pek çoğu giyime, görünüşe dair. Oysa nefret ifadeleri ve ayrımcılık fiili bu kapsamla sınırlı değil. Dezavantajlı gruplara (kadın, çocuk, engelli) dönük olabileceği gibi, kişinin medeni durumuna, yaşadığı coğrafyaya, yaptığı işe ve kendi elinde olmayan durumlara dair olabilir. İşte bu yazımızda "Böyle bir durumdan mağdur olanlar veya böyle bir duruma tanık olanlar neler yapabilir?" sorusuna cevap vermeye çalışacağız.

Kınamaktan, tartışmaktan öte; birtakım bireysel çabalara ihtiyaç duyan bu mücadelenin Türkiye'de ilgili kurumsal yapıları da mevcut. Süreç nasıl işletilmeli, suç olmasa bile hangi yollara başvurabiliriz, bunları bilmek ve bu konudaki mücadelenin bir parçası olmak hepimizin ödevi... Ama öncelikle meselenin "kavram dünyasına" değinmek gerekiyor sanırım.

Kavramlar çerçevesi

Nefret bir kimseye, bir şeye karşı duyulan çok olumsuz duyguyu ifade eder. Ortada bir önyargı veya kabul vardır. Kişi, diğerinden bir biçimde bir "tiksinme" hissi duymaktadır. Bu his değil, bu hissin söze dönüşmesi itibarıyla hukuk devreye girer. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 1997'de kabul ettiği R (97)20 sayılı tavsiye kararında nefret söylemi şöyle tanımlanmıştır: "Irkçı nefret, yabancı düşmanlığı, antisemitizm veya hoşgörüsüzlük ifade eden saldırgan milliyetçilik de dahil olmak üzere, hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her türlü ifade biçimidir". Ayrımcılık ise aynı şartları haiz insanlara aynı muameleyi yapmamak olarak ifade edilebilir. Hakarette ise bir kimseye, bir şeye karşı kullanılan küçültücü söz ya da aşağılayıcı, küçük düşürücü davranış, onura dokunma durumu söz konusudur. Her üçü de eylemli olabileceği gibi bir davranış sergilememe biçiminde de tezahür edebilir. Cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş gibi durumlar üçünün de temelini oluşturur. Nefret ve ayrımcılık temelinde yapılan "taciz" de bu kapsamdadır. Bu hallerde hakaret suçu oluşmasa bile ayrımcılık fiili ile eylem haksız olarak icra edilmiş kabul edilir ve bir yaptırıma maruz kalınması düzenlenmiştir.

Sosyal medya etkisi

Sosyal medyanın gelişmesi ile önceleri belli bir alanda sınırlı kalan "alay etme" veya "kendinden görmeme" refleksi artık çok belirgin biçimde görünüyor. Herhangi birinin gün içinde yaptığı bir çekim haberlere konu olabiliyor ve olayın oluşturduğu etkileşim artıyor. Bu bir yandan iyi, farkındalık artıyor çünkü. Ama bir yanda da kötü -etkin mücadele edilmez ise- toplumda "bitmeyen ve sonuçlanmayan bir tartışma hali" doğuyor, öfke yayılıyor ister istemez. Öfkenin yayılması "sosyal medya şirketlerinin" işine gelebilir ama topluma zarar verdiği kesin. Bir ortaya yolu bulmak ve barışı telkin etmek buna direnenleri ise icbar etmek durumundayız. Başka yolumuz yok!

Nefret ve hakaret suçu

Türkiye'de nefret suçlarına yönelik özel kanun yoktur. Ancak TCK'da kişileri karşı karşıya getirecek, düşmanlığa sevk eden birtakım fiiller ayrıca suç olarak kabul edilmiştir: ► İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme (m.115) ► İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme (m.153) ► halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama (m.216) cezalandırılmaktadır. Bunların dışında konumuzla doğrudan ilgili iki temel suç var: Bunlardan ilki TCK m.122'de düzenlenen "nefret ve ayırımcılık" başlıklı suçtur. Buna göre bir kimsenin dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle; kamuya arz edilmiş malı veya hizmeti almasının, işe girmesinin, ticaret yapmasının engellenmiş olması suç olarak kabul edilmiştir. TCK m.125 uyarınca düzenlenen "hakaret" suçuna göre bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmak eylemi suç olarak kabul edilmiştir. Bu iki eylem de suçtur ve uygulanma sahası ve ihtimali katı şartların oluşmasına bağlıdır. Bir kimseye "neden başörtüsü takıyorsun" diye aşağılayıcı bir üslup ile sormak, "bu işi kadın halinle mi yapacaksın" diyerek küçümsemek, bir özrünü ön plana çıkararak işyerinde alay etmek suç olmayabilir. Suç olması için daha ağır koşullar ve durumlar gerekir. Ancak suç olmasa bile hukuki bir ihlal olduğu açıktır.

Ayrımcılık, yıldırma ve taciz

Bu alanın "temel kanunu" 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kanunudur. Bu kanunla "insan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek ve bu konuda ulusal önleme mekanizması görevini yerine getirmek üzere" TİHEK kurulmuştur. TİHEK şu fiiller ile ilgilenmektedir: 1► Kişilerin eylem veya eylemsizliğin sonucu olarak diğerlerinden ayrı tutulması durumları (Ayrı tutma). 2► Bir kişinin kendi nam veya hesabına eylem ve işlemlerde bulunmaya yetkili kıldığı kişilere veya bir kamu görevlisinin diğer kişilere verdiği ayrımcılık yapılmasına yönelik talimatlar (Ayrımcılık talimatı). 3► Bir gerçek veya tüzel kişinin, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden karşılaştırılabilir durumdakilere kıyasla eşit şekilde yararlanmasını engelleyen veya zorlaştıran her türlü farklı muameleler (Doğrudan ayrımcılık). 4► Görünüşte ayrımcı olmayan her türlü eylem, işlem ve uygulamalar sonucunda, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanma bakımından nesnel olarak haklı bir zemine dayanmayan ve fakat kişiyi dezavantajlı bir konuma sokan davranışlar (Dolaylı ayrımcılık). 5► Kişinin işinden soğutmak, dışlamak, bıktırmak amacıyla kasıtlı olarak yapılan eylemleri (İşyerinde yıldırma). 6►Psikolojik ve cinsel türleri de dâhil olmak üzere insan onurunun çiğnenmesi amacını taşıyan veya böyle bir sonucu doğuran yıldırıcı, onur kırıcı, aşağılayıcı veya utandırıcı her türlü davranışılar (Taciz).

Savcılık, TİHEK ve idare

Bu eylemler ile mücadelenin en önemli şartı "bilinçli yurttaş refleksinin" gelişmesi yani farkında olmakla beraber aksiyon alan bir duruma geçmek. Bunun için böyle bir olay ile karşı karşıya kaldığınızda ortada suç varsa savcılığa, yoksa TİHEK'e mutlaka başvuru yapınız. Her ikisi de çok kolay. Suç duyurusu için https://uyap.gov.tr/UYAP-Editor adresinden indireceğiniz belgeye bilgilerinizi yazıp olayı anlatıp failin bulunarak cezalandırılmasını istemeniz yeterli olacak. TİHEK için ise https://ebasvuru.tihek.gov.tr/ adresinden başvuru yapmak mümkün. Yapmanız gereken olayı anlatmak ve kimlik bilgilerinizi girmek. TİHEK'in gerçekten önemli kararları var. Bir kararında akademisyen bir hekimin "eğitim programı boyunca Biyolojik Tedavi Polikliniğinde erkek asistanları farklı sürelerde görevlendirdiği ancak aynı poliklinikte süreklilik arz edecek şekilde başvurana ve diğer kadın asistanlara görev vermediği, başvuranın bu sebeple diğer iki poliklinikte aynı anda çalışmak zorunda kaldığı, başvurana yönelik bu muamelenin kasıtlı olarak ve cinsiyetinden dolayı gerçekleştirildiği" yönünde karar vermiştir (BN: 2022/840). Bir başka kararda ise uzlaşma sağlanmış ve engelli kişiye "...Askeri Lojmanları Üst Yönetim Kurulu Başkanlığının 8/5/2023 tarihli yazısı ile başvuranın mağduriyetinin giderilmesi amacıyla beyan ettiği en yakın otoparktan kendisine yer tahsis edilerek uzlaşma..." sağlanmıştır. (BN.22/1812) Sanırım en bilinen kararı da Şarkıcı Gülşen'in konserde sarf ettiği İmam Hatiplere yönelik ifadesine dair verdiği "ayrımcılık yasağını ihlal" kararıdır (BN.22/1306). Bunun yanında bu tür muamelelere maruz kaldığınız yer kamu binası veya bunu size yapan kamu görevlisi ise ilgili idareye (Valilik, Belediye, Tapu, Nüfus, Milli Eğitim Müdürlüğü vb.) başvuru yapıp idari soruşturma yapılıp idari ceza uygulanmasını talep edebilirsiniz. Başvuruyu iki suret yamayı, bir suretini imzalatıp yanınızda saklamayı unutmayın!

Tazminat isteyin!

Tüm bunların yanında bu tip çirkin bir duruma maruz kaldığınızda genel anlamda bir haksız fiile maruz kaldığınız açıktır. Bu sebeple asliye hukuk mahkemesinde manevi tazminat yönünden dava açıp sizi mağdur eden, nefret kusan kişiden tazminat isteyebilirsiniz. Buradaki tazminatın maddi değerinden ziyade manevi değeri vardır. Yargıtay kendisine hakaret edilen bir kimse ile ilgili manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği yönünde birçok karar vermiştir. Aşağılanma durumu hele bunun toplumsal bir mecrada yapılması önemli bir haksız fiildir. Bir özel duruma daha değinelim: İşçi iseniz ve bunu yapan patron ise İş Kanunu'ndaki şu haklarınızı bilmenizi isterim. Ayrımcılık tazminatı, işverenin eşit davranma yükümlülüğünün ihlali durumunda işçiye dört aya kadar ücreti tutarında verilebilecek olan tazminattır. Ayrıca, işveren ayrımcılık yasağına aykırı davrandığında somut olayın özelliklerine göre çoğu durumda 4857 sayılı İş Kanunu madde 24/2 uyarınca haklı nedenle fesih hakkı doğmuş olacaktır. Buradaki ayrımcılık durumu yukarda anlattıklarımızdan biraz faklıdır ama bir tür ayırımcılık olarak önem arz eder. Örneğin, iş yerinde çalışan bütün işçilere zam yapılırken herhangi bir haklı neden olmaksızın bir veya birkaç işçinin zam uygulamasının dışarısında bırakılması ya da tüm işverenlikte yalnızca birkaç işçiye ikramiye verilmemesi halinde; bu durumlar işverenin eşit davranma borcuna aykırılık teşkil edecektir. Bunun altında yatan neden nefret ve ayrımcılık yasağına dayanıyorsa ayrıca tazminat hakkı da doğacaktır.

Vakalar nasıl azalacak?

"Sosyal medyanın negatif etkileri büyük oldu. İnsanlar sabun köpüğü gibi bir dünya yarattılar kendilerine, sadece kendileri gibi düşünenlere yer veriyorlar köpüğün içinde. Karşıt fikirlileri düşman ilan ediyorlar. Kışkırtıcı haberler yapılıyor ve insanlar delicesine sosyal medya üzerinden savaşıyorlar. Fikir alışverişi veya tartışma olmuyor, bodoslama hakarete başlıyorlar. Ben uzlaşmacı bir pozisyonu öneriyorum" sözlerini söyleyen Teoman'a karşı ciddi bir tepki var. Oysa söylediklerine itiraz etmek akıl karı değil. Sosyal yapımıza işlemiş ve kırılma noktalarında cinsiyet, din, ırk ve yaşam tarzı olan bir bunalımla karşı karşıyayız. Seçim dönemini hatırlayalım. Seçim sonrası yapılan "deprem bölgesine dönük" açıklamaları bir de. Seçim için susan bir kitlenin gerçek yüzünü gördük. Pek tabii siyasi tercihleri faklı olan herkesin bu ruh halinde, bu düşünce biçiminde olduğunu söyleyemeyiz. Kaldı ki nefret ve ayrımcılık yaklaşımı sadece bir cenaha ait değil. Her kesimin içindeki bu habis uru atması lazım. Atmadan önceki ilk iş ise yüzleşmek bence. Bunun için hukuki olarak birkaç önerim olacak. Birincisi nefret ile mücadele konseptinin geliştirilmesi lazım. TCK m.122 yetersiz bir madde. Bunun yerine bu eylemlerin "tahrik" unsuru taşıması halinde suç; diğer hallerde ise idari para cezası veya "ayrımcılık yasağını ihlal tazminatı" olarak formüle edilmesi lazım. TİHEK'in yapısına bu eylemleri dahil edip genişletmek gerekiyor. Çünkü burada ciddi bir birikim var. Bu konudaki itirazları incelenme mercii olarak da bir ihtisas mahkemesi şart. Bunun da Yargıtay bünyesinde olması ve yargılama süresini kısaltmak ve uygulama birliği sağlamak açısından önemli olacaktır. Türkiye'de "Nefret Eylemleri İle Mücadele Yasası" için tüm siyasi kesimlerin harekete geçmesi şart. Özellikle Batı'da öncelikle "Yahudi Karşıtlığını" önlemek için ortaya atılmış bu kavramın "Kuran yakma" konusunu da Türkiye'deki düzenleler ile teşmil edilmesi hatta İslam İşbirliği Teşkilatının bu konuda ilke kararı alması da konunun bir başka önemli yönü olacaktır!

Yorum Analiz Haberleri

Görsel kültürün fıtrata etkisi
Ümmetin ihyasında öğretmenlerin rolü
Kâbe acilen bu müptezellerin elinden kurtarılmalıdır!
“İsrail neden bir haydut devlettir?”
CHP ile laiklik anlayışınız farklı, peki Anıtkabir anlayışınız aynı mı?